Önce kavramlar sulandırılıyor, kelimelerin anlamları kaydırılıyor.Sonra fitne o kapıdan sokuşturuluyor.  Sözcükler herkes tarafından farklı anlaşılmaya başlandığı anda uyuşma ve anlaşma kapıları kapanmaya başlayacaktır ki sonuç kaos olacaktır.
Yaşamakta olduklarımız tam da budur. Kelimelere herkes kendine göre ve başka başka anlamlar veriyor.    

Batıda devlet ve yönetime her açıdan burnunu sokan kiliseyi def etmek için icad edilen lâiklik ilkesi, bizde güya devlet işleriyle dinin ayrılması olarak tarif edilmiştir. Gel gelelim pratikte rejimimiz bırakın ayırmayı, devleti boğazına kadar din işlerine sokmuş,  her şeyi  eline yüzüne bulaştırmıştır. Şimdi herkesin kendi inancına göre yorumladığı bir çok lâiklik tanımına sahibiz.

  Millet, milliyet, milliyetçilik kavramlarımız da herkese göre değişik mânâ ifade etmektedir. Kemâlist kafanın ırkçı alt yapısı; aklı sıra ülkücü-milliyetçi jargona paralel düşmemek için  kendini ulusalcı olarak tanımlamaktadır.
Kendini dindar olarak gören vatandaşın anladığı millet ve milliyet kavramı ise ümmet anlamını taşıyor. O kendini ''İbrahim milletindenim'' diye tanımlarken ırk kavramı için ‘’kavim’’ kelimesini kullanıyor. Gel de işin içinden çık ve anlaş.        
                                         
Aynı mânâda ayrı ayrı kelimeleri kullanarak veya aynı kelimeyi farklı farklı anlamlarda yorumlayarak gırtlaklaşma bize ait bir özellik olsa gerektir.Başkanlık sistemi konusunda yapılan fikir teâtilerinde de görüyoruz. Öyle inciler yumurtlanılıyor ki ki akıllara sezâ..  Sanki varmış gibi, gûya olmayan demokrasinin  zarar göreceğinden bahsediliyor.                            

Devlet başkanını halk seçerse cumhuriyet elden gider, monarşi gelirmiş.  Sözün dangalaklıklığı  ancak bu kadar olabilir.   
Bir kerre cumhuriyet devlet başkanlarının halk tarafından görevlendirildiği iddia edilen rejimlerin adıdır. Usûlü ilgilendirir  ve demokrasi ile alakası yoktur.

Demokrasi ise lâfız olarak  hukukun üstünlüğünü anlatır.  Onun da seçimle veya rejimlerin ismiyle bir alâkası yoktur. Cumhuriyetin monarşiden üstünlüğü lâf olsun kabîlindendir. Tartışılır.                                

Şu anda Fransa ve  Almanya dışında tüm Batı Avrupa devletleri monarşik idarelerdir. Norveç’inden Holanda’sına, İsveç’inden   hepsi  krallıkla idare edilmektedir, Danimarka  Krallıktır, İspanya krallıktır, Belçika’nın kralı İngiltere’nin kraliçesi vardır.

 Haritada yerini zor bulacağımız Liechstenstein’ın, hatta cumhuriyetçi  Fransa’nın içindeki Monako’ nun bile birer kralları vardır.  Bunların her biri bizim cumhuriyetçi Kuzey Kore’ye de, Rusya’ya da, Kongo’ya da, İran’a da  rejim olarak beş basarlar.                                                                                                            

Adam demokrasi ile cumhuriyeti aynı şeymiş gibi gösterip pazarlamaya kalkıyor.. Nemelanıp semirdiği sistemin çöktüğünü görmüş, toplumun uyanmasından ürkmüş, değişimden korkmuş, yarım aklıyla milleti korkutuyor.                                                                                                      

Devlet başkanını halk seçerse padişahlık olurmuş.. Öyle diyor hıyar.    
Sen hiç sandıktan çıkmış  bir padişah gördün mü?                                
Sonra da oturup ağlıyor. Niye oy alamıyoruz diye...                                      
Kömür dağıtımındandır.                                                                              
Kömür…