SABIR, SABIR… YA SABIR
   Elbette üzülüyor insan
   Şehit cenazesinde yaşananlar bizleri sarsıyor.
   Şehidin naaşı toprağa verilirken, sen bunu unut, günlük siyasi menfaatlerin doğrultusunda davran.
   Olacak şey değil!
   Şehitlik uhrevidir, peygamber kucağı, cennet-i ala makamı ve milletin kalbidir.
   Oraya el uzatılamaz
   Bunun dışında farklı şeyler düşünülemez
   Bu bize yakışmaz
   Bu Türk Milletinin binlerce yıllık mazisine ters düşer, millet bunu affetmez, gün gelir hesabını sorar.
   Kalkmış bir de utanmadan;
   “Bundan sonra biz kendi güvenliğimizi kendimiz sağlayacağız” diyerek, milletle dalga geçmektedir.
   Sen devlet misin? Hayır!
   “Pekiyi devlete güvenmiyorsan kime güveneceksin?” diye sorsan, zannetmeyin ki sorunuz cevapsız kalır.
   Kalmaz…
   Bunlarda demagoji çok…
   Utanma, arlanma, sıkılma, gerilerde kalmış, gözükmüyor, varlığından eser yok…
   İlle de siyasi çıkarım, diyor başka bir şey demiyor.
   Bu illet bunlara yeni bulaşmadı, onlarca yıldır varlığını sürdürüyor, onlarca yıldır milletin dertleri ile alay ediliyor, onlarca yıldır mukaddesata saldırılıyor.
   Kuran okumayı yasaklayan bunlar
   Ezan-ı Muhammedi yasaklayan, Türkçe okunması için zorlayan, milletin hassas kalbine hançer vuran bunlar…
   Camileri ahıra çeviren
   Camileri depo olarak kullanan
   Kuran kurslarını yasaklayan
   Kuran okuyan insanlara örgüt elamanı muamelesi yapan, Kuran-ı Kerim’i suç unsuru sayan bunlar…
   Bunları yapan şehitlik makamını tanır mı?
   Bunları yapan şehidin cenazesinde başını öne eğer, gözyaşları döker mi?
   Milletin geleceği, ülkenin durumu için kaygılanır mı?
   Elbette bu soruların cevabı ‘evet’ değildir.
   Bunlar bizim dertlerimiz ile dertlenmez…
   Bunlar Fransız’ın, Ermeni’nin, bilmem Charlie denen derginin dertlerini dert edinir, onların dertleri ile dertlenir, onların dertlerini kendi derdi sayar da;
   Meydanlara çıkar, ‘hepimiz Fransız’ız, hepimiz Ermeni’yiz’ deyiverir…
   Ne diyelim; bize sabır, onlara feraset…