ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA HAYRİ EFENDİ (ÜRGÜPLÜ)
    Doç. Dr. Faruk Güçlü
    
     
    
Damat İbrahim Paşa sülalesinden olup ,aslen Ürgüplü bir ailenin çocuğu olan Mustafa Hayri Efendi 1867 yılında dünyaya gelmiştir. 1883'de İstanbul'a giderek Fatih Başkurşunlu Medresesine kaydoldu. Bir süre burada eğitim aldıktan sonra 1869 tarihinde Ürgüp’e dönmüş daha sonra Kayseri’ye giderek Yağmurlu Medresesinde eğitimine devam etmiştir. Yeniden İstanbul’a giden Mustafa Hayri Efendi burada hukuk eğitimi alarak Bursa'da müderris olarak memuriyete başlamıştır.
Mustafa Hayri Efendi aldığı hukuk eğitiminden sonra adliye de yargıç olarak görevlendirildi. II. Meşrutiyet’e kadar Maraş, Trablus ve Lazkiye’de görevler yaptı. Daha sonra Selanik’te genç subayların kurduğu siyasi oluşum içinde yer aldığını görüyoruz. Selanik’te ağır ceza reisi iken ittihat ve Terakki’ye katıldı. Meşrutiyet ilanından sonra kendisini Niğde mebusu(milletvekili) olarak mecliste görüyoruz. Darülfünunda hocalıkta yapan Mustafa Hayri bey 1912'de tekrar Niğde mebusu olarak Meclis-i Mebusan’a girmiş ve meclis başkan vekili olmuştur.


 
İbrahim Hakkı Paşa kabinesinde Dahiliye, Orman ve Meadin nezaretlerinde vekaleten bulunan Hayri Efendi, Küçük Mehmed Said Paşa'nın kabinesinde Adliye Nezareti ve Şurayı Devlet başkanlığına asaleten atandı. Mustafa Hayri Efendi 16 Mart 1914'de Şeyhülislam olarak atanmıştır.
Ürgüplü Mustafa Hayri Ürgüplü İstanbul hükümetinde görev yapmasına rağmen İstanbul hükümeti ile arası iyi değildir. I.Dünya Savaşı'nın başlaması ile cihad fetvasını veren şeyhülislam oldu. Mustafa Hayri Efendi’nin Şeyhülislamlık dönemi 1916'ya kadar sürdü. Talat Paşa ile anlaşmazlıkları şeyhülislamlıktan ayrılmasında rol oynadığı bilinmektedir. Son padişah Sultan  Mehmet Vahideddin döneminde Adliye Nazırlığını üstlenen Hayri Efendi, 1. Dünya Savaşı sonrasında İstanbul'un işgali ile İngilizler tercihi ile Malta sürgünleri arasında yer aldı. Rahatsızlanınca serbest bırakılarak, önce Roma'ya, sonra da Anadolu'ya geçmesine izin verildi.
Malta sürgününden sonra ilk işi Ankara'da Mustafa Kemal'le görüşmek oldu. Mustafa Kemal’in kendisine önerdiği görev teklifini rahatsızlığı nedeniyle kabul edemeyerek ama kendisine destek olacağını beyan ederek memleketi Ürgüp'e dönmüştür.
 
Mustafa Hayri Ürgüplü ömrünün son dönemlerini hasta olarak memleketi Ürgüp’te geçirmiştir. 7 Ağustos 1922'de Ürgüp'te vefat eden Mustafa Hayri Ürgüplü’nün mezarı Ürgüp’te bir Cami-i Kebir avlusu içinde bulunmaktadır.
Mustafa Hayri Ürgüplü’yü vatansaver tavırları ile tarihçiler kaydetmişler. Bir defa başbakanlık yapan Kayseri milletvekili olan  Suat Hayri Ürgüplü ile milletvekilliği yapan Dr. Av. Münip Hayri Ürgüplü'nün babasıdır.
I.Dünya Savaşının başlaması esnasında Ürgüplü tarafından verilen ünlü Cihad-ı Ekber fetvasını şu beş esas üzerine temellendirmiştir:
1.Padişahın cihad emrine herkesin katılmasının farz olduğu.
2.İslam Hilafetini ortadan kaldırmak isteyen, Rusya, İngiltere ve Fransa idaresinde olan bütün müslümanların bu devletler aleyhine birleşmesinin şart olduğu,
3.Bu farziyete rağmen cihada katılmayanların ağır cezaya düçar olacakları.
4.İslam Osmanlı askerini öldüren yukarıdaki devletlerin tebaası müslüman askerlerin büyük günaha girecekleri.
5.İngiltere, Fransa, Rusya, Sırp, Karadağ hükümetleri idaresinde bulunan müslümanların, İslam Devletine yardımcı olan Almanya ve Avusturya aleyhine harp etmelerinin bu devletin zararına olacağı için büyük günah olduğu.
İhtiva ettiği maddelere bakılacak olursa cihad-ı ekber anlayışının muhtırası oldukça geniştir.
Bundan dolayıdır ki, bu fetvayı okuyan ve değişik memleketlerde yaşayan mü'minler bu savaşa katılmak için yoğun çaba sarfetmişler.
Mustafa Hayri Ürgüplü’nün bakan olarak görev yaptığı son İstanbul Hükümetini değil Atatürk ve arkadaşlarına destek verdiği bilinmektedir.
Mustafa Hayri Ürgüplü sadece bir din bilgini değil sosyal bilimlerle de ilgilenmiştir. Medreselerdeki fizikî düzenlemelerin yanı sıra ders programları üzerindeki yenilikleri “Teşkilat-ı Hayriye” namı ile anılmıştır. Medresetü’l Vaizîn, Medresetü’l-Hattatîn ve Medresetü’l-Kudat namıyla yeni medreseler kurmuştur. Medreselerde dinî derslerin yanı sıra sosyal ve teknik derslerin de okunmasını sağlamıştır. 54 yıllık yaşamını Osmanlı Devletinin değişik şehirlerinde kamu görevi ile doldu dolu yaşamıştır. 
Yararlanılan Kaynaklar
Nevşehir 50 Yılı, Nevşehir Valiliği
TDV,  İslam Ansiklopedisi