SİYASET                                                                           

Ağızdan çıkan söz silahtan çıkan kurşun gibidir…
İkisi de öldürür; biri bedeni, diğeri ruhu…’
 
Ne kadar doğrudur bilemem! Süleyman Demirel; “siyasetin bir kapısı vardır” dermiş. Kendi zaviyemden bu sözün çok da asılsız olmadığına inanıyorum. Nedendir bilmem siyasete bulaşan, bir türlü yakasını kurtaramıyor… Ya kendisi yada birileri vasıtasıyla…

Siyaset ve siyasetçiyle ilgili olumsuz düşünen, bu kurumun iyi olmadığını söyleyen olabilir. Fakat hiç kimse siyasetin gereksiz ve önemsizliğinden bahsedemez. Çünkü köy, belde, şehir, ülke ve hatta dünyaya yön verenler siyaset kurumu ve siyasetçidir.

Bu kadar önemli olan siyaset/siyasetçi, aynı zamanda taban ile tavanı birbirine çok yakın olan bir müessesedir. Öyle ki, siyaseten seçilmiş biri, bir anda popüler olabildiği gibi, bulunduğu konumdan ayrıldıktan sonra yaptıkları ve söylediklerinden dolayı bir anda hiç mesabesinde de olabilir!..

Siyasetin uzun soluklu bir iş olduğunu buna mukabil, siyasetçinin de çok sabırlı, tahammüllü ve dayanma gücüne sahip olması gerektiğini de bilmelidir. Diğer taraftan siyasette algı yönetimi son derce önemlidir. Eğer bir siyasetçi için toplumda olumlu veya olumsuz bir kanaat oluşmuşsa onu izale etmek pek mümkün olmuyor. Veya çok zor oluyor. Bu yüzdendir ki, siyasetçi söylediklerine ve yaptıklarına azami dikkat etmelidir.

Siyaset için halk arasında şöyle de bir söz söylenir; “eğer geçmişini öğrenmek istiyorsan muhtarlığa adaylığını koy” burada her ne kadar muhtarlık denmişse de tüm seçilecekleri kapsamaktadır.

AK PARTİ ve ADAY ADAYLIKLARIM

Siyasette kazandıklarım ve kaybettiklerim oldu. Ama kendimi; yaşadığım güzelim şehrim ve güzel insanları nezdinde teraziye koydum. Bunun sonunda sadece ELHAMDÜLİLLAH diyorum.

Ne hikmettir bilmem AK PARTİ’yle beraber siyaset yapma duygum depreşti. Galiba bu partinin kuruluş felsefesi, tüzüğü ve partiyi kuranların kimliği, hal ve hareketleri beni celbetti.

Partinin kuruluşu esnasında Nevşehir’de teşkilatlanma görevi şahsıma tevdi edildi. (Prof. Dr. İrfan Gündüz ve Ahmet Aktaş)!..
2004 yılında bir milletvekili Belediye Başkanlığına aday adayı olmamı istedi... Samimi olduğuna inandım ve aday adayı oldum. Fakat bana adaylık teklifinde bulunan arkadaşın bir başka aday adayının aday olması için gayret sarf ettiğini gördüğümde hayret ettim!... (böylece siyasetçinin çirkin yüzünü gördüm) Öyle ki diğeriyle çalıştığını bizzat gördüm. Aynı mecliste beraber oldukları arkadaşlarından biri de olayı anlattı… 
Sonuç malum!...

Ardından dönemin milletvekillerinin bilgisi dâhilinde (Mehmet Elkatmış, Rıtvan Köybaşı, Osman Seyfi) Özel İdare Genel Sekreterliğine atandım.(21 Eylül 2005) Sıkıntılı bir dönemde geldiğim bu kurumda iki yıl sekiz ay görev yaptım. 2006-2007 yıllarında üst üste Türkiye genelinde İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre kurum olarak birinci olduk. Aynı dönemde önce eski Özel İdare Müdürü Kazım Aydın, ardından eski Köy Hizmetleri İl Müdürü İbrahim Ünver tarafından mahkemeye verildim. 

Her ikisi de davalarından feragat etmelerine rağmen A. Erdal Feralan, Rıtvan Köybaşı ve Mahmut Dede’den oluşan dönemin Milletvekilleri benim Özel İdare’ye dönmemem konusunda yaptıkları yoğun çalışma sonunda tekrar atanmama mani oldular!..

2011 yılında Milletvekilliği genel seçimlerinde aday adayı oldum. Bazı ayak oyunlarına rağmen temayül yoklamasında 31 aday adayı arasında 386 oyla birinci oldum. Aday olamadım!..

2015 yılının ikinci seçiminde (1Kasım2015)aday adayı olmam istendi... Niyetim yokken, dar bir zaman diliminde gelen bu haber konusunda epeyce tereddüt ettimse de yapılan teklifi görev addederek tekrar aday adayı oldum. Aday olamadım!..

Beni bilen ve tanıyan dostlarımın “bir mümin yılan deliğinden iki kez sokulmaz” dediklerini duyar gibiyim. Elbette doğruyu söylüyorlar. Maalesef bu da galiba benim zaafım. Üzgünüm.

BU MÜLAHAZALARDAN SONRA
1-     2011 yılında yapılan adaylık tespit sonunda, benim için Rahmetli Dr. Ali Çiftçi: “Ahmet Hocam, ben seni çok seviyorum. Nevşehir halkı da çok sevdiğini gösterdi. Ama Allah daha çok seviyormuş ki aday olmadın” dedi…

2-     Bu aday adaylık dönemimde (1 KASIM2015) güngörmüş iki büyüğüm: “Ahmet Hocam eğer Ak-Parti seni aday koyarsa Ak-Parti hakkındaki tüm kanaatlerimiz değişecek ve seninle beraber çalışacağız” dediler…

3-     Neden tekrar aday adayı olduğuma gelince; mesele sadece teklif değil, partinin güncel deyimiyle fabrika ayarına döneceği düşüncesi ve oluşturulacak olan ‘Erdem ve Etik Grubu’ydu. Çünkü oluşturulacak bu grupla seçilmiş tüm Ak-Partili siyasetçilerinin özellikle de Belediye Başkanlarının Başkanlık öncesi mal varlıklarıyla şimdiki mal varlıklarının inceleneceği düşüncesiydi.Hatta bundan bahseden yetkiliye; “gittiğim yerde bunlardan bahsedebilir miyim ”  dediğimde “elbette” dedi. Bende gezdiğim birçok yerde bundan bahsettim…  

NE YAPACAKTIM

Görülen o ki, benim siyaseten hizmet etmem istenmiyor veya olmayacak. Şartları daha fazla zorlamamak gerektiğini düşünüyorum.
Tecrübenin alınıp satılan bir metaa olmadığını biliyorum. Bilgi, beceri ve tecrübemle, şehrimize ve ülkemize katkıda bulunmak istiyordum.
Ötekileştirmeden kaynaştırmayı, farklılaştırmadan konuşma zemini oluşturmayı istiyordum. Bunu da yapabileceğime inanıyordum.
Alttan ve üsten değil, insanların hizasından konuşacaktım.

Partili olup, asla particilik yapmayacaktım.

Yapmak istediklerimden sadece bir kaçını detaya girmeden kaleme aldım.
 
ZİYARET

Söz buraya gelmişken yaptığım bir ziyaretten de bahsetmeden geçemeyeceğim;  İlin seçilmiş Belediye Başkanı olarak Hasan Ünver’i sanayici Hurşit Yiğit’le beraber yaklaşık 15-20 dakikalık bir süre zarfında Göre Yolunda bir barakada ziyaret ettim. Hurşit Yiğit Bey’i de özellikle yanıma aldım. (Neleri konuştuğumuz Hurşit Bey’e sorulabilir.)

Bu ziyaret öyle bir hal almış ki, ben gece geç saatlere kadar evinde pazarlık yapmışım! Ertesi gün de makamında bu görüşmeyi sürdürmüşüm! Hatta bu ziyarette kendisine tabi olacağımı, ne derse onu yapacağımı söylemişim vs… Bunu diyenler veya bu dedikoduyu çıkaranlar asla beni tanımamışlar…
Zinhar yalan. Çünkü ben hayatımı yalan üzerine kurmadım. Çünkü “…uyumadan önce avuçla bit ve pireyi atmadan…”yatıyor, “…açılmadık camiye imam olmadan görev yapıyorum...”  

Hiç kimseye bilerek “yalan söylemedim. İftira etmedim. Şerefsizlik, namussuzluk yapmadım.”  Kötülük, kalleşlik, düzenbazlık yapmadım. Hele hele her türlü desteği vereceğimi söyleyip de “Gölbaşı’nda”sözümden caymadım. Bazı partilileri de kendime uydurmaya çalışmadım…
Olacakların şehrimiz ve ülkemize hayır getirmesini dilerim.

Ahmet BELADA
*Erdem ve etik grubu (komisyonu) kongrede kuruldu. İnşallah hayırlı hizmetler yapar.