Cahil

Bana sorarsanız toplumumuzun en büyük sorunu ne ekonomik ne de kültürel sorunlar. Bütün sorunların temelinde bilgisizlik yani cehalet var. Gelişmiş kalkınmış müreffeh toplumlar ile geri kalmış, ekonomisi gelişmemiş ve sorunlar ile boğuşan toplumların arasındaki en temel fark içerisinde yetiştirdikleri eğitimli insanların sayısı. Gelişme yolunda çabalayan ülkemizde maalesef durum pek de iç açıcı değil. Kurtuluş savaşı sonrası Atatürk ‘’Asıl savaş şimdi başlıyor en büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır’’  demiş ve eğitim seferberliği başlatmıştır. İstenilen şey gayet açık ve basittir Aklı ve vicdanı hür nesiller yetiştirmek. Aklın ve vicdanın hür olması bütün baskı ve boyunduruklardan kurtulup araştırma yaparak, çalışarak, doğru yolu bulup insanlığın faydasına kullanmakla mümkündür.

          Dışarda gezerken birçoğumuz görmüşüzdür, birçok kişi her şeyi bildiğini sanıyor, atıyor tutuyor. Bilgiye değil uydurmalara inanan bu kişilerin cüretleri de çok büyük. Hani cahil cesareti diye bir şey vardır ya, bu kişilerin çoğunda mevcut bu. Tartışmalar oluyor kimse kimseyi dinlemiyor. Çokça şahit olmuşuzdur insanların birbirlerini cehaletle suçlamalarına. Birilerini cehaletle suçlamak işin kolayı.

‘Seninle bu konuyu tartışmayacağım sen anlamazsın cahilsin’

          ‘Git araştır da gel cahil herif’

          ‘Onunla muhatap olmam cahilin teki’ daha neler neler…

Cehalet genelde, hoş görmediğimiz ve kendimize yakıştıramadığımız bir durumdur.

Birçok insan başkalarının bilmediği ile alay eder durur. Çevremizde birtakım insanların kendilerinden ekonomik ve eğitim seviyesi olarak aşağıda gördüğü insanları, eğitimsiz, cahil, köylü gibi sıfatlarla tanımlayarak aşağılamaya çalıştıklarına çok kez şahit olmuşuzdur. Tam da bu tavır, kendi gerçeğinden haberdar olmamanın, cehaletin, olgunlaşmamış insanın tavrıdır.

 Gerçekte birbirimizden çok da farklı sayılmayız. Zaman içinde birtakım konularda bilgi sahibi olmamız, cahil yönlerimizi tamamıyla ortadan kaldırmaz. Yeni şeyler öğrendikçe, ilmin ne kadar derin olduğunu görür ve bildiklerimizin okyanusta bir damla olduğunu anlarız. Tam bu noktada başkalarını cahillikle suçlamadan önce kendi gerçeğimizin farkına varırız.

           Gelin cehaletin temel özelliklerine birlikte bakalım. Eğer bu özellikler sizde de varsa başkasını cahillikle suçlamadan önce bir daha düşünün.

Cahiller

1.      Bilmediğinin farkında değildir, bildiğini zanneder,

2.      Elde somut veriler olmamasına karşın, birisi ya da bir olay hakkında peşin hükme varır, ya da kendince bir sonuca ulaşır,

3.      Az düşünür,

4.      Çok konuşur,

5.      Cahil sözünü duyunca sinirlenir, bu da yetmezmiş gibi bir de karşısındakini cahil olmakla suçlar,

6.      Körü körüne inandığı şeyler vardır ve son derece bağlıdır bu tabulara,

7.      Yanlışlarını, hatalarını kabul etmez,

8.      Önyargılıdır,

9.      Sabit fikirli ve değişime kapalıdır.

10.   Uzmanlık alanınız hakkında bile sizden daha fazla bilgiye sahip olduğunu iddia edebilir.

11.   Her fırsatta kendinden bahsetmeyi ve övünmeyi çok sever.

12.   Olayların nedenlerini düşünme gereği hissetmez, sadece kendi gördükleri ve bildiklerinin kendisine yettiğini, başkasının bilgisine ve görgüsüne ihtiyacı olmadığını düşünür,

13.   Patavatsızdır. Aklına ne gelirse yerli yersiz konuşur.  Konuştuğunun nereye gittiğini, kimseyi kırıp kırmadığını düşünmez,

14.   Genellikle sürünün içerisindeki koyun gibi kalabalığı takip eder, kalabalıktan ayrılmayı pek istemez, çoban onu nereye sürse oraya gider ve hiçbir zaman çobanı yargılama gereği de duymaz,

15.   Yaptığı eylemin önünü arkasını düşünmez, bu sebeple halk arasında “cahil cesareti” diye bir söz vardır. 

16.   Okumayı, araştırma yapmayı, olayların aslını öğrenmeyi akıl edemediği gibi bunlarla yüzleşebilecek cesarete de sahip değildir,

17.   Cahil olan zanneder, Alim olan zanlarının farkında olup hakikati arar. İşin can alıcı noktası da budur. 

Cahillerin özelliklerini görüp tanıyalım, iğneyi önce kendimize batıralım. Ne biliyoruz? Ne kadar biliyoruz? Gerçekten bilgi sahibi olmadığımız bir konuda bilgi sahibiymiş gibi fikir yürütüp de o fikri de savunduğumuz hiç olmadı mı? Yukarıda saydığımız cehalet özelliklerinin ne kadarı var bizde? Bunu bir düşünelim!

Platon, Sokratesin Savunması kitabında; Tanrı sözcüsüne Atina’nın en akıllı adamının kim olduğu sorulmuş, sözcü ise Sokrates olduğunu söylemiştir. Sokrates bu durumu öğrenince bunun gerçek olup olmadığını tespit etmek için, o dönem Atina’da yaşayan ve bilgili olarak düşündüğü devlet adamları, sanatçılar ve ustaların yanına giderek kendisini onlarla kıyaslar. Gördüğü manzara ise bu adamların bir takım bilgiye sahip olmalarına karşın her konuda bilgi sahibi gibi görünmeye çalışmalarıdır. Kendisinin onlardan daha bilgili olduğunu çünkü onların hiçbir şey bilmediği halde bildiklerini sandıklarını, kendisinin ise “Bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. O halde ben onlardan biraz bilgiliyim.” demek suretiyle hakikatte ne durumda olduğumuzu tasvir etmiştir.

Demem o ki; Cahiller her yerde, onları görelim, tanıyalım. Zanları ile bizi kandıran, yanıltan, körü körüne inandıran, temelsiz düşüncelerle gerçeği olduğundan farklı göstererek bizi ayartan cahiller her yerde. Çevremizde bulunan cahillerden uzak duralım ve onları kendi hallerine bırakalım. Onlarla asla tartışmayalım, yoksa bir süre sonra sizi bulunduğu bataklığa çeker ve orada debelenip durursunuz. 

CEHALETLE İLGİLİ ÖZLÜ SÖZLER

Hz. Muhammed '' Cehalet ilmin perdesidir.''

Mustafa Kemal ATATÜRK “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikat bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.”

Montaigne “İnsanlar da tıpkı başaklara benzer. İçleri boşken başları dik olur.”

Albert Einstein. “Önyargıları kırmak atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.”

 Hz. Mevlânâ “Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz dur, sus, konuşma”

          “Cahil ve yalancı ile tartışma. Cahile doğruyu, yalancıya gerçeği anlatamazsın.”

 “Cahil insanlar davul gibidir sesi çok çıkar ama içi boştur.”

  Atasözünde de denildiği gibi “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.”