Peribacaları ,Testi Kebabı,Kozaklı Kaplıcaları ,Ortahisar ve Uçhisar Kaya Oyması Kaleleri, Tarihi Mustafapaşa Evleri ile Kapadokya'nın merkezi Nevşehir, gerçekten Türkiye'de görülmesi gereken, yeraltı şehirleriyle insanı büyüleyen bir ilimiz.

Nevşehir’in taşı toprağı altın...

Nevşehir  İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan en merak edilen en çok görülmek istenen şehirlerden biridir. Şehir özgün mimarisinin yanı sıra köklü tarihi ile de yerli ve yabancı turistlerin dikkatini çekmektedir.

Nevşehir Kapadokya gezisi için en az 7 gün ayırmak gerekir ki doya doya bu kültür içe sinebilsin. Nevşehir Kalesi, 2014'teki kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında tesadüfen ortaya çıkarılan kayadan oyma tarihi "Kayaşehir", Damat İbrahim Paşa  Külliyesi ve tarihi Kurşunlu camiisi, Nevşehir il merkezinde ilk ziyaret edilmesi gereken yerlerdendir. Daha sonrasında Kapadokya'nın giriş kapısı Uçhisar ve peri bacaları ile ünlü UNESCO tarafından dünya kültür miras listesinde yer alan Göreme Beldesi, Türkiye'nin en uzun nehri olan Kızılırmak üzerinde bulunan giness rekorlar kitabına geçen saç müzesi, yeraltı müzesi, çanak çömleği ile ünlü Avanos, Ortahisar kalesi, mübadeleden günümüze önemli bir kültür merkezi Mustafapaşa'sı ile Temenni tepesi, Kılıçarslan Gazi Türbesi ile tarihi ve doğal bir diğer cennet köşemiz Ürgüp ilçesi, yine Kızılırmak nehri kıyısında Açıksarayı ile tam manasıyla keşfedilmemiş bir köşe Gülşehir, Kapadokyanın merkezine giriş kapısı Acıgöl ilçesi ve, Büyük anadolu ereni hünkar Hacı Bektaş-ı Veli türbesi ile Hacıbektaş ilçesi, sizlere inanılmaz bir deneyim yaşatacak dünyaca ünlü yeraltı kenti ile Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonakve Jeotermal kaplıcaları ile şifa kapısı Kozaklı ilçeleri görülme listesine mutlaka alınmalıdır. Kendine has meşhur sarı taşıyla yapılmış Nevşehir evleri, kayadan oyma soğuk hava depoları, Çat ta güvercinlik vadisi, Balonlarla uzayı anımasatan jeolojik yapıları ile Kapadokyayı keşfetmek için mutlaka Nevşehir Kapadokya bölgesi görülmelidir. Güzel atlar diyarı Kapadokya'yı diğer daha bir çok sürprizlerinede hazırlıklı olmalısınız...
1-Nevşehir masalsı bir şehir olup gezilmeye doyulamaz.
2- Nevşehir İç Anadolu Bölgesi’nin en görülesi şehirlerindendir.
3- Nevşehir gerek tarihi gerek doğal güzellikleri ve gerekse kültürel açıdan son derece zengin bir şehirdir.
4- Osmanlı mutfağının izlerini taşıyan yöresel Nevşehir mutfağı tadılası yemeklerden oluşur.
5- Nevşehir Kapadokya bölgesi köklü bir tarihe sahiptir.

Nevşehir'de mamut fosili bulundu...

Nevşehir eski Müze Müdürü Arkeolog Halis Yenipınar, yaptığı açıklamada, Ürgüp İlçesi’ne bağlı Taşkınpaşa Köyü sakinlerinin, yeni peribacası oluşumlarının yoğun olarak gözlendiği Kızılasma Vadisi’nin yamaç kısımlarında siyah kaya parçalarına benzeyen bazı şekiller bulunduğunu bildirmeleri üzerine, bölgede incelemeler yaptıklarını kaydetti. Yenipınar, bölgede yaptıkları ön yüzeysel araştırmada, şekillerin çağlar öncesinde yaşayan mamutlara ait olduğunun ortaya çıkarıldığını söyledi. Yapılan ilk araştırmalarda, bölgedeki mamut fosilinin, 8-10 milyon yıl öncesinde jeolojik dönemde “Üst Miosen”e kadar uzandığını belirtti.

Yenipınar, vadinin dik yamaçlarında, mamutun yanı sıra diğer bazı hayvan fosil kalıntılarının da ortaya çıkartılabileceğini kaydederek, bölgede kazı yapılmasının, antropologların uzmanlık alanına girdiğini, bu konuda bilimsel kazı yapılabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yardım isteneceğini bildirdi. Öte yandan bulunan mamut fosili Nevşehir Müzesinde sergilenmektedir.

• Şuana kadar imecenin en güzel örneğinin köylerde olduğunu bilirdiniz. Oysa bu imecenin Nevşehir menşeyli olup köylere dağıtıldığını biliyor muydunuz? !!!

• Bir ekmek(yufka)yapımında, bir pekmez yapımında mahalledeki on on beş kadar kadınların toplanarak birbirlerine yardıma gittiğini biliyor muydunuz? !!!
Sabah ezanı ile bir araya gelen kadınlar türküler manilerle yaptıkları bu işe keşik denir.

• Türkiye’ nin patates rezervinin büyük kısmının Nevşehir ve bölgesinden karşılandığını biliyor muydunuz.!!!

• Coğrafi işaretli Dünyaca ünlü Nevşehir kabak çekirdeğinin merkezi Nevşehir'de üretiliyor.

• Nevşehir testi kebabının merkezide Nevşehir,

• Gines rekorlar kitabına geçen ilginç saç koleksiyonunun Avanos’ta ches galibin yeri denilen çanak çömlek atölyesinde bir Mağara içerisinde milyonlarcasının sergilendiğini duydunuz mu?

• Türkiye’ nin kalbi diyebileceğimiz tam olarak ortasında bulunan Nevşehir’e ulaşım için otobanlı karayolları dışında uluslar arası Kapadokya havalimanında İstanbul’dan Nevşehir’e elli sekiz dk. Uçakla uçabildiğinizi biliyor muydunuz?

• İstanbul’da bir Nevşehir köyü olduğunu biliyor muydunuz?

• Fatih sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra şehri Türk nüfusu kazandırmak için Emrettiği fermanla Muşkar’dan İstanbul’a Damat İbrahim Paşanın dedesi Nakkaş baba ve efratlarından gelerek yerleştikleri İstanbul Çatalca'nın minik ve şirin köyüne hala Baba Nakkaş köyü ismi ile anılmaktadır.

• Kapadokya’nın Dünyanın 8.harikasına aday gösterildiğini biliyor muydunuz?

• Belkide yurdumuza en büyük hizmeti tarihe adını veren Lale devrinin büyük sadrazamı Damat İbrahim Paşanın ilk Matbaayı İbrahim Müterrefikaya getirterek Türk tarih sayfalarına altın harflerle yazılacak ve belkide birçok şeylerin değişmesine sebep olacaktır. 

• Damat İbrahim paşanın Nevşehir’in kucağında Muşkara köyü isminde küçük bir köye kazandırdığı büyük eserlerle şehir yapabilmek için giriştiği büyük mücadeleyi biliyor muydunuz?

• Yine memleketimizin en büyük şahsiyetlerinden ve ilimizin gerçek kurucusu Damat İbrahim paşanın en büyük hizmeti olan matbaayı getirterek canına mal olacağını bizler gibi o büyük zatta bilmiyordu. Bu olay sonunda bazı gayrimüslüm hattatların işlerine gelmeyişi çıkarlarına ters düşmeleri nedeni ile padişaha baskıları sonrasında patrona halil isyanı ile bir anlamda bilinen en eski darbe girişimi sonucu kırk katır mı kırk satır mı diyerek boğulup atın kuyruğuna bağlanıp caddelerde sürüklendiğini biliyor muydunuz?

• Nevşehir’in kurucusu Damat İbrahim Paşa Mezarının nerde olduğunu biliyor musunuz?
İstanbul şehzade başında yaşadığı yıllarda yaptırdığı kendi ismi ile anılan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Camisinin hazire kısmında yakınları ile birlikte kabirleri vardır.

• Nevşehirli olduklarını biliyor muydunuz?

İşte Nevşehirli olan eski yeni ünlü isimler..

Nevşehir adı ile özdeşleşmiş olan 14 isim bin 600’lü yıllardan bu yana ilimizin tanınmasına da çok önemli katkı sağlamış.

İçerisinde Lale Devri Sadrazamı Damat İbrahim Paşa, Ünlü halk düşünürü Hacıbektaş-ı Veli Hazretleri, Halk Ozanı Refik Başaran ve Heykeltıraş Hakkı Atamulu’nun yer aldığı bu isimler Nevşehir’i Nevşehir yapan değerlerimiz durumunda.

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa : Eski adı Muşkara olan Nevşehir’de doğmuştur. Babası sipahilerden İzdin voyvodası Ali Ağa’dır. İbrahim, köyünden kalkıp hemşeri ve akrabalarını ziyaret etmek aynı zamanda iş bulmak amacıyla İstanbul'a gelmiş. ve akrabası eski saray katibi Mustafa Efendi'nin delaletiyle.1689(1100 H) senesinde evvela sarayın helvacı ocağına ve daha sonra eski saray baltacıları ocağına girmiştir. Damat İbrahim Paşanın sadrazamlığı döneminde başını batıya çeviren Osmanlı Devleti, Avrupa'nın sanat ve kültüründen istifade etmek üzere kendisine küçük de olsa bir pencere açmağa muvaffak olmuştur.

İbrahim Paşa devlet işlerine vakıf, düşünceli, siyaset sahibi, mutedil, kadirşinas, kabiliyetli ileriyi gören bir yönetici idi. Padişahın en yüksek teveccühünü kazanmakla ve bütün işleri eline almakla şımarmamış, kendisine fenalık yapmış olanlara dahi yardım elini uzatarak onları utandırmıştır. Bir taraftan Çırağan ve helva sohbetleri, şuara meclisleri, musiki alemleri ile zamanını geçirirken, diğer taraftan ulemayı himaye ve ilmi eserleri tercüme ettirmek, kültür hareketlerini yaymak için matbaa tesis etmek, milli sanayii himaye etmek gibi hizmetleri de ihmal etmemiştir. Seleflerinden ne Sokullu Mehmet Paşa ve ne de Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa ayarında siyaset ve askeri işlerde mühim rol oynamamıştı; devlet yönetiminde onlar kadar katı değildi. Ancak faal ve teşkilatçı idi. İran’a seyahat etmiş olan Lehli misyoner Krusinski'nin İran-Afgan muharebesine dair olan eserini, Damat İbrahim Paşanın isteği üzerine, İbrahim Müteferrika Tarih-i Seyyah adıyla Türkçeye çevirmiş olup ilk matbaada basılmıştır. İbrahim Paşa'nın yalısı Beşiktaş’ta Çırağan mevkiinde Mevlevihane'ye bitişik olup, III. Ahmet de, sık sık buraya gelip eğlencelere katılırdı. Damat İbrahim Paşa, eşi Fatma Sultan'la müşterek olarak İstanbul'da Şehzade camii yakınında dershane (Darülhadis) ile talebeye mahsus odalar, sebil, kütüphane, ve çeşme gibi hayırlı tesisler vücuda getirmiştir. Bu tesisler 22 Mayis 1720 de tamamlanarak mera-simle halkın hizmetine sunulmuştur.

Yine İstanbul'da Yeni postahane arkasındaki Acımusluk Sokağına çıkan yokuşun başında Damat İbrahim Paşa'nın 1719 M. tarihli Darulhadis, mektep ve sebili vardır. Ortakoy camisinin önündeki çeşme, Üsküdar'da Şemsipaşa semtinde Hüsrevağa camii önünde bulunan 1730 M. tarihli çeşme ile Çubuklu camii yakınındaki Mesire çeşmesi de İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Damat İbrahim Paşa'nın yaptırmış olduğu eserlerden en mühimi, kendisinin doğmuş olduğu ve evvelce Muşkara adlı bir koy iken, sonra imar ederek şehir haline koyduğu Nevşehir dedir. İbrahim Paşa'nın eski adıyla Muşkara ve yeni adıyla Nevşehir olan buradaki tesisle-rin yapılmasına 1718 Mayısta başlanmıştır. Damat İbrahim Paşa'nın Ürgüp İlçesinde de on kadar çeşmesi vardı. İzmir'de deniz kenarında Mısır Çarşısı adı verilen bir çarşı da İbrahim Paşa'ya aitti. Damat İbrahim Paşa'nın ilk eşinden olan oğlu Genç Mehmet Pasa, 1723 M. de III. Ahmet'in kızı Atike Sultan'la nişanlanarak vezir olmuş ve bir buçuk ay sonra da nikahı yapılmıştır. Mehmet Paşa babasının vakfına mütevelli olmuş ve 1769 M. de vefat ederek babasının yanına defnedilmiştir. III. Ahmet'in damadı olan bu genç Mehmet Paşa'nın da Ibrahim adında bir oğlu vardı. Damat İbrahim Paşa ahfadı son zamanlara kadar gelmiştir. Bunlardan Hayri Bey isminde bir zatın Gü-vahi dil isimli bir divani ve Farsça kavaide dair Levhat-ül kavaid ve lügate dair Zeban ve abada dair de Adab-üs süluk ve Abad-ül üdeba isimlerinde eserleri vardır. Damat İbrahim Paşa güzel yazı yazanlardandı, eski yazılarımızdan olan sülüs ve nesih yazışma evvela meşhur hattat Hafız Osman'dan ve onun vefatından sonra da ressam ve hattat Ömer Efendi'den yazmıştır. Ara sırada şiir söylerdi.

Hacı Bektaş-ı Velî : 13. yüzyılda yetişmiş ünlü bir Türk düşünürü ve gönül adamıdır. Horasan’ın Nişabur (Nişapur) kentinde doğmuştur. Annesi Hatem Hatun, babası Seyyit İbrahim Sani’dir ve ikisi de Türk soyundandır. Hacı Bektaş Veli'nin çeşitli kaynaklarda doğum ve ölüm tarihleri değişik gösterilmektedir. Bazı kaynaklarda doğumu 1248, Anadolu'ya gelişi 1270-1280 yıllan arası, ölümü ise 1337 olarak, bazı kaynaklarda ise doğumu 1209, ölümü 1271 olarak yazılmaktadır. Doğum ve ölümü için 1209-1271 tarihleri daha tutarlı görünmekle birlikte, 1248-1337 tarihlerini savunanlar fikirlerini Osmanlı sultanları ve Yeniçeriler ile bizzat görüştüğü savına dayandırmaktadırlar. Ancak, tıpkı Hacı Bektaş Veli'nin Ahmet Yesevi'nin (1093-1166) ölümünden hayli bir süre sonra onun dergahında ve onun öğretileriyle yetişmiş olmasında bir aykırılık bulunmadığı gibi, 1362'de kurulan Yeniçeri Ocağı'nın Hacı Bektaş Veli'yi onun ölümünden sonra pir olarak benimsemiş olmalarında bir imkansızlık bulunmamaktadır. Günümüzde de pek çok kimse ölmüş kişilerin öğretilerini takip etmektedir. Akılcılığa ve bilime inanan Hacı Bektaş Veli'nin kişiliğinin temel ilkesi dürüstlüktü. İlk eğitim ve öğrenimini Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi kültür ocağından alarak, çok sayıda bilim adamının yetiştiği Horasan'da engin bir bilgi birikimine ve geniş bir dünya görüşüne sahip olmuştur. Hacı Bektaş Veli'nin Anadolu'ya gelişi, Anadolu Selçuklu Devleti'nin siyasi, ekonomik ve kültürel düzeninin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir döneme rastlamaktadır.Hacı Bektaş Veli Kırşehir yöresindeki Suluca Karahöyük'e (Hacımköy) yerleşmiş, Orta Anadolu'yu dolaştıktan sonra Anadolu kültürünü, Anadolu insanının gelenek ve göreneklerini özümseyerek yeni bir bilim ve öğreti merkezi kurmuş ve Bektaşilik geleneği bu merkezden tarih sahnesine çıkmıştır.

Burada çok sayıda öğrenci de yetiştiren ve Yeniçeri ocağının da piri olarak bilinen Hacı Bektaş Veli'nin Anadolu birliğinin sağlanmasına önemli katkıları olmuştur. Hacı Bektaş Veli mirası ayrıca, Osmanlı Devleti döneminde, hem Yeniçeri ocağının piri sıfatıyla, hem de Bektaşilik geleneğinin Balkanlardaki yerli halklar açısından kolaylıkla özümsenebilecek yönleri bulunması nedeniyle, başta Arnavutluk ve Makedonya gelmek üzere, İslamiyet'in bu coğrafyada yayılmasında temel bir rol oynamıştır. Hacı Bektaş Veli, Türk dili ve kültürünün yabancı etkilerden ve her türlü yozlaşmalardan korunması çabalarını ömrü boyunca sürdürmüştür. Ortaya koymuş olduğu birleştirici ve yükseltici öğreti her türlü bağnazlıktan uzak, çağa uyan ilkeler haline gelmiştir. Hacı Bektaş Veli ibadet ve günlük yaşamda kadını erkeğin yanına almıştır. Güzel sanatlara sevecenlikle bakmış, Dergah'ta öğretisini yaşama geçirmiştir. Makalât, Fevaio. Şadhiyye ve Şerh-i Besmek isimli eserlerinin olduğu bilinmektedir. Hacı Bektaş Veli'nin hayatını ve kerametlerini anlatan Velâyetname hakkındaki en önemli temel kaynaktır. Eski Sulucakarahöyük bugünki Hacıbektaş şehirinde, Nevşehir ilinde türbesi bulunmaktadır.

Suat Hayri Ürgüplü : Suat Hayri Ürgüplü 13 Ağustos 1903 tarihinde Şam'da doğdu. Galatasaray Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1926 yılında bitirdi. Çeşitli devlet hizmetlerinde bulundu. Türk-Yunan Ahali Değiş-Tokuşu mahkemelerinde çalıştı. İstanbul Ticaret Mahkemesi yargıçlığında bulundu ( 1929–1932).1939 ve 1943'te Kayseri Milletvekili seçildi. 2. Saraçoğlu kabinesinde Gümrük ve Tekel Bakanı oldu.1950'de tekrar parlamentoya dõndü.1952 yılına kadar Kayseri Milletvekilliği yaptı. Avrupa İstişare Meclisi'nde başkan yardımcılığı görevinde bulundu. 1952'de parlamentodan ayrılarak Bonn Büyükelçiliğine getirildi.1955'te Londra,1959'da Washington,1960'da ise Madrid Büyükelçiliğine atandı. 1961 seçimlerine katılarak Kayseri Senatörü seçildi. Cumhuriyet Senatosunun ilk başkanı oldu. Bu görevi tamamladıktan sonra 1965 yılında partiler üstü hükümetin başkanlığını yaptı.1966'da kontenjan senatörü seçildi.1972'ye kadar bu görevde kaldı. 1981 yılında vefat etti.

Refik Başaran

Refik Başaran, 1907'de Ürgüp'ün Taşkınpaşa köyünde doğmuştur. Mustafa Çavuş'la Emine Hanım'ın oğludur. Anneannesi bir Arap kızıdır. Dedesi Hacı Ali Ağa, bir ara Arabistan'a gider, dönüşte Arap kızı olan Şirin'i de yanında getirir, onunla evlenir. Refik'in annesi Emine bu evlilikten doğar. Refik'in biraz esmer oluşu da bu yüzdendir. Emine'nin üç çocuğu olur; Fettah, Refik ve Havva Ana. Köyündeki okulda üç yıl okuyarak ilk tahsilini tamamlar. Refik on yedi yaşındayken aynı yaşta olan köylüsü Fadime ile evlenir. Malı-mülkü olmadığı için kız tarafı Refik'e kızlarını vermek istemez. Refik de bunun üzerine aileye içgüveyi olarak girer. Fadime'den üç çocuğu olur. Emine Başaran (1930-1981), Hikmet Başaran (1934- ), Hacı Ali Başaran (Vefat etti). Saza ve türkü söylemeye daha küçük yaşlarında hevesli olan Refik, saz çalmaya on dört-on beş yaşlarında başlar. Abisi Fettah'ın Kırşehir'de aldığı sazla hemen her gün köyüne 6-7 km. mesafedeki Yeşilhisar'ın Kavak köyüne gidip, orada Topal Hasan'dan ders alır. Fettah, kardeşi için ustaya her türkü başına bir lira verme fedakârlığını gösterir. Kısa zamanda saz çalmada önemli bir mesafe kaydeden Refik, köyünde ve çevresinde düğünlerin aranan siması olur. Askerlik hizmetini Kütahya ve Niğde'de yapar. Askerlik sonrası ünü daha da artan Refik, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara'da bir toplantıya çağırılır. Atatürk, zamanın önde gelen sanatçılarıyla yaptığı bu toplantıda Refik'e "Başaran" soyadını verir.

Refik Başaran plak yapmak için sık sık İstanbul'a gidip köyünden ayrı kalmış ve sıla özlemi çekmiştir. Bundan ötürü, genelde söylemiş olduğu sözlü ezgilerde hasretlik ve ayrılık temalarını ağırlıklı olarak işlemiştir. Refik Başaran'ın kendisine has bir saz çalma tarzı vardır. Türküleri okurken bütün benliğini ve ruhunu katmış, sözü ve ezgiyi ruhunun derinliklerinde hissederek okumuştur. Türkü sözlerini söylerken yöresinin ağız özelliğine bağlı kalmıştır.

Refik Başaran 1935 ile 1947 yılları arasında tahminen 200'e yakın türkü okumuştur. Ayrıca her gittiği yerde oradaki yaşadığı, gördüğü olaylarla ilgili irticalen türkü yakmıştır. Bu türkülerin çoğu plaklara okunmadığından dilden dile dolaşmış ve ancak bir kısmı günümüze değin ulaşılabilmiştir. Halen derlemeler devam etmektedir. Refik Başaran 1947 yılında Ankara'nın Ayaş ilçesinde vefat etmiştir. Refik Başaran'dan derlenen bazı türküler : Şen olasın Ürgüp dumanın gitmez, Dam başında sarı çiçek, Bacacılar yüksek yapar bacayı, Tokat yaylasında yaylayamadım. Refik Başaran hakkında TRT'de üç program yapılmıştır. Bunlardan ikisi 1982'de gerçekleştirilmiştir. Sabri Uysal'ın hazırladığı programda Refik Başaran'ın türkülerine ve Fadime Başaran'la yapılmış bir röportaja yer verilmiştir. Diğeri de İstanbul Radyosunca hazırlanmıştır. Tamer Göksel'in hazırladığı programda Mehmet Erenler, onun türkülerinden örnekler vermiştir. Üçüncü program ise, 1989'da Mansur Kaymak tarafından yapılmıştır. Refik başaran'la ilgili olarak Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Arşivinde yine Fadime Başaran'la yapılmış bir konuşmanın bandı bulunmaktadır.

Karavezir Seyit Mehmet Paşa

1737 yılında Arapsun (Gülşehir) köyünde doğmuştur. Daha küçük yaşlardayken İstanbul'a gitmiş. Eğitim ve öğretimini orada sürdürmüştür. Dayısı padişah sarayında aşçı başı olduğu için onun yardımıyla Seyit Mehmet de helvacıların yanına çırak olarak girdi. Bu olay yükselmek için ilk adım oldu. Zeki ve çalışkandı. O yıllarda Osmanlı imparatorluğunun Padişahı I. Abdülhamit idi. Padişahın dikkatini çeken Seyit Mehmet 1774 Yılında hazine kethüdalığına getirildi. Bu görev bugünkü Maliye bakanlığına benziyordu. Arapsun'lu Seyit Mehmet Paşa Padişahının güvenini iyice kazandı. Bir süre sonra Sadrzamlık mührü verildi. Fakat devlet gittikçe zayıflıyordu. Devletin çöküşünü önlemesi konusunda Karavezir Seyit Mehmet Paşa'dan çok şeyler bekleniyordu. Paşa Muşkara'yı Nevşehir yapan İbrahim Paşa'nın yaptıklarını kendi kasabasına yapmak istiyordu. Arapsun'a bir külliye yaptırdı.

Padişah I. Abdülhamit zamanında Sadrazamlığa kadar yükselen Karavezir Silahtar Seyyid Mehmet Paşa 1777 yılında doğum yeri olan Gülşehir'i kalkındırmak amacıyla; altı çeşme, bir cami, bir medrese, bir han, bir hamam ve sübyan mektebi (ilkokul) yaptırarak önemli bir külliye bırakmıştır. Bugün de bütün yapılarıyla ayakta olan ve hizmet veren bu görkemli eser Paşanın bir yadigarı olarak kaldı. Adının unutulmamasını sağladı. Fakat ne yazık ki Kızılırmak kıyısındaki Arapsun köyünden çıkıp devletin padişahtan sonra en yüksek makamına yükselme şerefine ulaşan Karavezir Seyit Mehmet Paşa kendisinden beklenenleri yapamadı. Devlet adamları ahlak çöküntüsü içindeydi. Rüşvet almış yürümüştü. Batışı durdurmak mümkün olmadı. Sadrazamlığı döneminde hiç bir yenilik yapılamadı. 18 ay sadrazamlık yaptı. 1781 yılında eceliyle öldü. İstanbul'da toprağa verildi.

Şekip Ayhan Özışık

Şekip Ayhan Özışık Türk Sanat Musikisi bestekârıdır. 1932 yılında Nevşehir’de doğmuştur. Müzikle küçük yaşlarda ilgilenmiş, ud çalmaya heveslense de babasının isteği ile keman dersleri almıştır. İlk hocası Emin Ongan'dır. Askerliğini yedek subay olarak 1954 yılında tamamlamış ve 1955 yılında Türk Müziği Konservatuarına, 1958 yılında da Ankara Radyosuna girmiştir. 1966 yılına kadar Ankara Radyosunda çalışıp birçok eserini bu dönemde yapmıştır ki bunlardan en önemlisi "Belki bir sabah geleceksin" isimli şarkısıdır.

Eserlerinden bazıları o dönem Türk filmlerinde fon müziği olarak kullanılmıştır. Türkiye'de ilk altın plak Grafson Şirketi tarafından "İçin için yanıyor" adlı eserine verilmiştir.
 

Hakkı Atamulu

Heykeltıraş olan Hakkı Atamulu, 1912 yılında, Nevşehir’in Derinkuyu İlçesinde doğmuştur. İlkokulu İzmir’de, ortaokulu İstanbul’da, liseyi Bursa’da bitirmiştir. 1934-1938 yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisini bitirerek önce Mahir Tomruk, sonra Rudolf Belling’in öğrencisi oldu. 1938’de Almanyaya gitti. Frankfurt ve Berlinde Gabro ve Arnobrekker ile çalıştı. 1939’da Türkiye’ye döndü.946’da Nijat Sirel ile birlikte Malatya’da “Atatürk” ve “İnönü” heykellerini; 1951’de tasarımı kendisiyle, Yavuz Ggörey’e ait İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi bahçesindeki üçlü kompozisyon olan “Atatürk ve Gençlik Anıtı” nı yapmıştır. 1960’ta memleketi Derinkuyu’ya yerleşmiştir. Mesleğiyle belediye başkanlığının bağdaşmayacağını bilmesine rağmen, Derinkuyulu eşrafın ısrarı karşısında belediye başkanlığına aday olmayı kabul etmiştir. İki dönem süren belediye başkanlığı esnasında, Derinkuyu’yu bir sanat ilçesi yapma gayreti içerisinde olmuştur. Diğer taraftan Derinkuyu’yu belde kuruluşu olmaktan çıkarak, ilçe yapılmasını sağlamıştır. Önemli eserlerinden birisi olan Nevşehir’de bulunan 3m. Boyundaki Damat İbrahim Paşa heykelini parasız yapmıştır. Ünlü heykeltıraş Rudolf Belling bu heykel için: “Şimdiye kadar Türkiye’de yapılan en güzel yapıt” demiştir. Hakkı Atamulu 17 Temmuz 2006 yılında vefat etmiştir.

Ürgüplü Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendi; 

Trablusgarp vilayeti Evkaf Müdürü Abdullah Avni Efendi'nin mahdumu Hayri Efendi, 1867 yılında Ürgüp’te doğdu. İlmiye sınıfına mensup bir aileden gelen Hayri Efendi birçok alanda muhtelif kişilerden dersler almıştır. İlk öğrenimini amcasından alan Hayri Efendi Mahmut Efendi’den Hat, Halim Efendi’den Arapça dersleri aldıktan sonra 1883 yılında ağabeyi ile birlikte ilmin merkezi İstanbul’a gitti. İki yıl süren bu İstanbul seyahatinde Hayri Efendi, Fatih Başkurşunlu Medresesine kaydoldu. Hayri Efendi medrese derslerinin yanında medresenin dışında da farklı kişilerden muhtelif dersler aldı. Bu iki yılın sonunda memleketi Ürgüp’e dönerek buradan Kayseri’ye geçti. Kayseri’de yerleştiği Yağmurlu Medresesinde; Kazım Efendi’nin sabah, Karakimseli Hacı Efendi’nin akşam derslerine devam etmiştir.

Bilahare İstanbul’a giderek yeniden Başkurşunlu Medresesine kaydoldu ve burada 8 yıl eğitim gördü. Burayı bitirdikten sonra, kaydolduğu Mekteb-i Hukuku da bitirmiş ve ilk memuriyetine Bursa’da müderris olarak başlamıştır. O dönemin yetişmiş insanları öyle görevlere getirilmiş ki saymakla bitmez. Hatta yaptıkları bazı işlerin, aldıkları vazifelerin günümüzde karşılığı dahi yoktur. Hayri Efendi de öyle birisi. İlk görevinden sonra Adliye’ye geçerek sırasıyla; Maraş, Trablus-Şam Bidayet Mahkemesi Müdde-i Umum Yardımcılığı ve Lazkiye Sancağında muhtelif görevlere getirilen Hayri Efendi, II. Meşrutiyet’e kadar Adliye Nezareti (Adalet Bakanlığı)nde çeşitli görevlerde bulundu. Suriye, Manastır, Selanik gibi dönemin büyük merkezlerinde vazife yapan Mustafa Hayri Efendi, içten içe merak duyduğu siyasî çalışmaları da takip etmekteydi. II. Abdülhamit döneminde, İstanbul, Suriye ve Selanik’te genç zabit ve mekteplilerin kurdukları siyasi teşekküllere ilgi duyan Hayri Efendi, bazılarında fiilî görev almış, Selanik’te ceza reisi iken İttihat Terakki Cemiyeti bünyesinde önemli hizmetlerde bulunmuştur. II. Meşrutiyet döneminde İttihat Terakki Fırkası’ndan Niğde mebusluğuna adaylığını koyarak, Meclis-i Mebusana girmiştir. Mustafa Hayri Ürgüplü 7 Temmuz 1921 yılında vefat etmiştir. Kabri Ürgüp Cami-i Kebir bahçesindeki aile kabristanındadır.

Mustafa Güzelgöz

Ülkemizde ve yurt dışında “Eşekli Kütüphaneci” olarak ün yapmış olan Mustafa Güzelgöz 1921 yılında Nevşehir’in Ürgüp İlçesinde doğmuştur. Ortaokul mezunudur. 1944 yılında Ürgüp Tahsinağa Kütüphanesine memur olarak atanır.

Memuriyete başladığı dönemde hiçbir köyde kütüphane yoktur. Aydınlanmanın köylere ulaştırılması gereğine inanarak, kitapları köylünün ayağına götürmeye karar verir. Kıvrak zekâsını kullanarak, kitapların konduğu sandıklar yaptırır. Bu sandıkları eşek ve katırlarla köylere taşır. Böylece, hiç kitap yüzü görmemiş çok sayıda köylüye kitap okuma alışkanlığı kazandırır. Sonucunda Ürgüp köyleri kütüphanenin bilincine varır. Ve köylerinde kütüphane açma yarışına girerler. Şayet bugün Ürgüp köylerinde çok sayıda kütüphane bulunuyorsa, bunda Mustafa Güzelgöz’ün katkısı çok büyüktür. Bu üretkenliği ve yaratıcılığı kendisine 1963 yılında ABD Başkanı Kennedy’nin de kurucusu olduğu vakıf tarafından verilen “Dünya İnsanlığına Hizmet Ödülü’nü” getirmiştir. Güzelgöz, memuriyetin yanı sıra farklı alanlarda bir çok etkinlikte de adından bahsettirir. Ürgüp’ün Çökek Köyünde kurulan üzüm işleme tesisinin kuruluşunda önderlik eder. Kırklı yıllarda sporun önemini kavramıştır. Ve Ürgüp’te bir spor kulübü kurmuştur. Diğer taraftan turizmle ilgili tüm dernek tarzı teşekküllerin içerisinde yer almıştır. 17 Şubat 2005 günü vefat etmiştir. Mezarı Ürgüp İlçe mezarlığında bulunmaktadır.

Aziz Yuhannes

Hıristiyan ve Müslümanlarca benimsenen, saygı duyulan bir şahsiyet olan Yuhannes, iki farklı dinin ortak değeri konumundadır. Doğum ve ölüm tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Hayatıyla ilgili bilinenler şunlardır: 1854-1856 yıllarında Osmanlı Devletiyle Rus Çarlığı arasında geçen Kırım savaşında, din adamı hüviyetiyle Rusya saflarında savaşa katılır. Savaşta yaralı olarak Osmanlılara esir düşer. Savaş sonrası İstanbul’a getirilir. Bir müddet esaretten sonra serbest kalır. Ancak Ülkesi Rusya’ya dönmek yerine, Hıristiyanlığın kutsal mekânlarının bulunduğu Ürgüp’te kalmayı tercih eder. Ürgüp’te dönemin zenginlerinden olan Esat Ağa'nın himayesine girer. Dürüstlüğü ve çalışkanlığı sayesinde kısa sürede Esat Ağanın güvenini kazanır. Esat Ağa Yuhannes’in inançlarını bağımsızca yaşamasına müsaade eder. Esat Ağa konağının alt kısmında bulunan kayadan oyma mekânda Yuhannes Hıristiyanlıkla ilgili inançlarını rahatlıkla yerine getirir. Öldüğünde de aynı mekâna defnedilir. Ancak kemikleri 1924 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan mübadele(değişim) anlaşması çerçevesinde, yapılan değişim sırasında, Ürgüp’te yaşayan Rumlar tarafından Yunanistan’a götürülür.

  • Can Baykan Oyuncu.
  • Cengiz Bozkurt Oyuncu.
  • Rabia Toprak Oyuncu.
  • Güven Yalçın Futbolcu.
  • Refika Birgül - Aşçı/Yazar.
  • Sinan Eroğlu Oyuncu.
  • Saadet Işıl Aksoy Oyuncu.
  • Ercan Kesal Oyuncu.

Susurluk olayının baş kahramanı Abdullah çatlı, Fenerbahçe Divan başkanı Vefa Küçük, yine Fenerbahçe eski genel sekreteri iş insanı Köksal Özbek, Ülkücü sanatçısı Arif Nazım, sanatçı Kürşat, Eski Beşiktaşlı Veysel Cihan, (Avanoslu), Tekvandoda genç bayanlar Türkiye şampiyonu Nuray Satılmış (milli) 1995 Olimpiyat far play Türkiye ödülünü Fenerbahçe’nin unutulmaz oyuncusu Oğuz Çetin'le birlikte Nevşehirli halterci Remzi Başbuğ'un aldığını, Yine halterde Remzi Başbuğ'un Türkiye yıldızlar, gençler şampiyonu Avrupa ikinciliği (Atina) elde ederek ilimizi ve ülkemizi en güzel bir şekilde temsil ettiklerini biliyor muydunuz?

• Nevşehir’ de birbirinden ilginç hayvan türleri olduğunu biliyor muydunuz?

Kapadokya nın merkezini oluşturan Nevşehir ve çevresinin yeşil ve sulak alanlarında yaşayan birbirinden değişik hayvanların yanı sıra ,çorak ve kurak alanlarda yaşayan ve ortamlarına çok iyi bir şekilde kamufle ederek varlıklarını saklayarak yaşayan ilginç hayvanlar bulunmaktadır.
Örnek olarak tüf kayalarının arasında yaşayan bölge halkının “kaya kertişi” adını verdikleri avrupanın ikinci büyük kertenkelesi Agama Stelio,bir gece hayvanı olarak tanınan aslında çöllerde yaşayan Arap tavşanı gibi hayvanlar bu bölgeye özgü hayvanlar arasındadır.

Diğerleri ;kaplumbağa,kartal,şahin,baykuş,puhu kuşu,boz yılanı ile son yıllarda Toros dağlarından gelerek Ürgüp-kayseri arasındaki alanlarda koloniler oluşturan yaban domuzları,İl sınırları içerisinde Gökçe toprak barajı alanı çevresinde balıkçıl,turna gibi değişik göçmen kuşları periyodik bir yaşam sürmektedirler,Ayrıca Kızılırmak,bölge barajları ile göletlerde balık avcılığına uygun olarak,sazan,yayın,levrek,çapak gibi balık türleri vardır.

Yapılan araştırmalarda Nevşehir kırsal kesimlerinde 100 ün üstünde türde gündüz yaşayan kelebekler ile gece yaşayan iki katı kadar gece kelebekleri vardır.Bölgenin doğasına uygun ve dünya da sadece Nevşehir kırsal alanın da Ve Kapadokya bölgesinde yaşayan “Zygaena Kapadokia”türü kelebek,batılı kelebek koleksiyoncuları arasında aranan bir tür olarak tanınır.Nevşehir ve Kapadokya bölgesine gelen yerli yabancı turistler doğal ve tarihi güzellikleri ile birlikte ziyaretleri sırasında karşılaştıkları birbirinden değişik hayvanlar, bu değişik ve eşsiz coğrafyanın unutulmaz manzarası içinde bambaşka bir güzellikleri ile mest olurlar.

Avlanmak isteyenlere, bıldırcın,tavşan,tilki,keklik te önerilebilir.Mevcut av turizmi için ilerleyen yıllara doğanın birer hediyesi olacaktır.(hayvan resmi)

• Dünya nın en büyük depolarının Nevşehir de olduğunu biliyor muydunuz.?
Bölgedeki Kavak beldesi başta olmak üzere Ortahisar ve Çat beldelerinde soğuk hava depoları tırın rahatlıkla dönebileceği kadar genişliktedir. Bazı soğuk hava depoları ise genişlikleri açısından dünyanın en büyük soğuk hava depoları arasındadır.

• Kuş Gözlem Alanı hakkında neler biliyoruz?
Aladağlar’daki Kuş Türleri : Sakallı akbaba (5 çift), kızıl akbaba (10 çift), kaya kartalı (4 çift) ve urkeklik popülasyonlarıyla önemli kuş alanları statüsü kazanır.

• Kozaklı kaplıcalarının sağlık ve turizm açısından önemini biliyor musunuz?
Birçok Çeşitli Hastalılardan kurtulmak şifa bulmak,dinlenmek isteyenlerin belli sürelerde( günübirlik,haftalık,aylık)gelerek çok modern ve bu alanda tüm hizmetleri tam anlamıyla bulabilecekleri çok güzel tesislerimiz mevcuttur.(oteller,moteller,banyolar,havuzlar vb.)Buradaki Madenli sıcak sular birçok hastalıklar için ilaç değerindedir.Sıcak suların yaz ve kış sıcaklıkları değişmez.kozaklı kaplıcalarında suyun sıcaklığı 93-96 C dereceyi bulmaktadır. Romatizma ve bazı kadın hastalıkları başta olmak üzere uyuz,siyatik,nasır, gibi bir çok hastalıklarda tedavi edip iyileştirici etkileri mevcuttur.Ayrıca su banyoları dışında çamur banyosuda yapılabilir. Rezervasyonlar yapılarak sizde kendiniz veya aileniz için yer ayırabilirsiniz. (Daha ayrıntılı bilgiler için lütfen meslek gruplarındaki firmalarımız bölümüne bakınız.)

• Türkiye’de ilk tarihi nüfus sayımı kim tarafından ve ne zaman olduğunu biliyor muydunuz?

Nevşehirli Damat İbrahim paşa ,Sakız adasından hazineye gelen iradın noksanlığına kanaat getirdiğinden ,orada sayım yaptırdı böylece Türkiye de ilk tarihi nüfus sayımı yapılmış oldu…”Tah.Raşit 899.S.261”

• Tarihi Ayıbımız? (Yıl 1955) Damat İbrahim Paşa Medresesinin daha önce ne amaçla kullanıldığını biliyormuydunuz?
Damat İbrahim Paşanın büyük emek, çaba ve istekle gelecek nesile büyük miras olarak bıraktığı, memleketinin şehir olması için verdiği mücadele içerisinde yaptırdığı külliye içerisinde var olan; ”Eğitimsizliğin yok edilmesi için kurduğu ve eğitim yuvası olarak” yaptırdığı “medresenin” daha sonra ilerleyen dönemlerde acaba “Cezaevi (hapishane)” olarak kullanılacağını bilmiş olsaydı ne düşünürdü…

Ne kadar acı bir olay değil mi? Büyük zat ve devlet adamı Damat İbrahim Paşanın Memleketinde insanların kültürlü, insani ve legal toplum için kurduğu okul medrese; ne yazık ki cahillerin, suçluların evi cezaevi oluyordu…

Bununla da kalmıyor bu elim olay karşısında sağduyulu şahsiyetlerin uğraşılarıyla tahliye ettiriliyor ama ne fayda… O dönem, hiçbir akıl ve mantığa sığmayacak şekilde bu seferde Nafıa Deposu olarak kullanılmaya başlanıyordu. (Yıl 1955)

• Kapadokya da dünyanın dört bir yerinden gelerek harika oluşumları film, dizi veya belgesel amaçlı çekimler için son 10 yılda yüzlerce ülkeden bölgeye milyonlarca turist geldiğini biliyor muydunuz?

Dünyada bir eşi daha bulunmayan Kapadokya son 10 yılda, Japonya, Brezilya, Katar, Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika, İtalya, Hollanda, Kanada, Danimarka başta olmak üzere birçok ülkeden 100’ü aşkın televizyon kanalının, dizi film, yüzlerce belgesel ve film çekimi yaptığı bildirildi.

Üzümü, Kabak çekirdeği, patatesi, şeker pancarı, iğdesi, alıcı buğdayı ile bims pomza taşı sarıtaşı ile NEVŞEHİR, bir cennet köşedir memleketim...

Derleyen: Fikret Çapacı