Vakti zamanında, uzun uzun yıllar önce Narlıgöl’ ün olduğu yer, çevresi kayalık ve ormanlık olan fakir bir Anadolu köyüymüş. Köy halkı, kış gelince daha da fakirleşir o gün karınlarını doyurabilirlerse mutlu olurlarmış. Günlerden birgün, köye yaşlı bir dilenci gelmiş, bembeyaz uzun sakallı ,upuzun, yerlerde sürünen eskimiş cübbesi ve elinde baston yerine kullandığı, bazan da sokak köpeklerinin saldırısından kendini koruduğu boyundan uzun dut ağacından asası ile kapıları teker teker çalıp; uzun yoldan geldiğini, çok aç olduğunu söyleyerek, bir tas su ile bir parça ekmek istemiş ama fakir köylü bunu bile verecek durumda olmadığından yalnızca ; “Allah versin” diyerek kapılarını kapatmışlar.

Köyün sonuna geldiğinde umutsuzca son bir kapıyı daha çalmış, kucağında bebeği ile kapıyı açan ay parçası kadar güzel ve kibar geline durumunu izah etmiş.. Genç gelin, üzgün ve acımış bir ifadeyle ;

“Amca, gel otur şöyle, ekmek ve sudan başka bir şey veremem “ diyerek kapı eşiğine oturtup, yaşlı adama ekmek ve su ikram etmiş.. Yaşlı adam büyük bir minnet ve şükran duygusuyla önce suyu içmiş sonra acelece ekmeği son kırıntısına kadar bir solukta yemiş ve dua etmiş.

Genç kadın, evde yalnız yaşıyormuş, kocası bir süre önce askere gitmiş. Tabi o zamanlarda, şimdiki gibi paralı askerlik yok, öyle birkaç aylık misafir askerlikte yok .. Hatta döneceği yıl bile belli değil.

Yaşlı adam birden ayağa kalkıp, genç geline hemen buradan ayrılmasını, kendisiyle birlikte köyü terk etmesi gerektiğini söylemiş ve sonunda ikna etmiş. Köyden apar topar, acelece ayrılıp karşı dağa tırmanmaya başladıklarında kulakları sağır eden gürültüler duyup arkaya bakmışlar ki ne görsünler; yer yarılıp köy içeriye çöküyor ve meydana gelen çukura hızla sular doluyor.Köyün kısa zamanda yok olduğunu, yerine bir göl oluştuğunu gözleriye görmüşler..

Bir rivayete göre gelinle bebeği korkudan taş olmuşlar, bir rivayete göre başka yerlerde ve köylerde yaşamaya devam etmişler.. Bunu bilmiyoruz.

Bu efsaneyi düşünerek Nevşehir’ den Derinkuyu’ ya nasıl geldiğinizi anlayamazsınız bile. Fazla hayale dalmadan Derinkuyu ilçesi içinden sağa saparak Aksaray – Güzelyurt yolunda ilerlemeye devam edin..27 Km sonra Nevşehir,Aksaray ve Niğde ‘ nin tam kesişme noktasında Nar Köy sınırları içinde sola bir yol ayırımı ve “Narlıgöl – Krater Gölü ve Jeotermal Alanı” levhasını görüp sola sapın.. Daracık yoldan başka hiç bir şey görünmüyor mu..? Acele etmeyin, yaklaşık 1 Km sonra çıktığınız o tatlı meyilin sonunda birden bire günün en güzel manzarası kaşınızda olacak.. Hayretler içinde bu inanılmaz manzaraya bakacaksınız, hatta bakmaya doyamayacaksınız.

Kapadokya bölgesinin tek krater gölü, yaklaşık 3 bin m2 olup derinliği 70-80 metre, deniz seviyesinden yüksekliği ise 1370 metredir. Gölün çevresinde yaklaşık 60 dereceyi bulan jeotermal Kaynakları vardır. Suyu oldukça kireçli olmasının yanında şifalı olduğu da söylenir. Bikarbonat,Sodyum ve Kalsiyum zengini olan göl suyu ; çeşitli cilt hastalıkları, romatizma ve sedef hastalıklarına iyi geldiği söylenir. Ayrıca ödem çözücü ve kan akımını hızlandırıcı özellikleri ile de bilinir.

Aslında Narlıgöl, kalderanın tabanına oturmuş bir krater gölüdür ve yanardağ kraterinin söndükten sonra çökmesiyle oluşmuştur. Gölü çevreleyen Melendiz Dağları ve Nar Vadisinde Antik Roma Döneminden kalma Sagog Diyazoser adlı bir şehrin olduğu bilinmektedir. Romalıların kurduğu bu şehir daha sonraları Nazanus veya Nenezi diye anılmıştır ki; Niğde adının kökeni olduğu söylenir.

Kışların sert geçtiği Kapadokya bölgesinde, göl ve çevresine kar yağmaz ve her mevsim yeşildir, bitki örtüsü çam,yabani elma,ardıç, ahlat, meşe ve yabani eriktir . Göl kenarında bir Jeotermal otel ve piknik alanları vardır.

Nar gölü’ nün eşsiz ve romantik manzarası ile hem dinlendiğinizi hem de huzur bulduğunuzu anlayacaksınız.

Mustafa Taşkın