KOALİSYON

(Vehbi Koç Örneği)

Kitap, bilgi ve beceriyi artırmak, yeni bilgiler öğrenmek, yapılanlardan ibret almak; böylece iyi olanları yapmak, kötü olanlardan sakınmak için okunmalıdır.

Öteden beri söylediğim bir husus vardır. Geçmişini bilmeyen halini değerlendiremediği gibi geleceğe de ümitle bakamaz.

Bu yüzdendir ki, artısıyla- eksiğiyle  Türk milleti olarak, geçmişimiz bizimdir. Bu durumu kabul temek durumundayız. Tarihimizde sevdiklerimiz vardır kızdıklarımız vardır. Gururlandığımız dönem olduğu gibi üzüldüğümüz dönem de olmuştur. Her ne olursa olsun sevsek de kızsak da tarihimiz ve tarihi şahsiyetlerimiz bizimdir.

Yakın geçmişimizin önemli figürlerinden biri de Koç ailesinin bu duruma gelmesinde en önemli payı olan Vehbi Koç’tur. Detaylı olmasa da Türkiye’de “Koç ailesini” bilmeyen, duymayan hemen hemen yok gibidir. Benim bu aileyi tanımam, eski ismi ‘Güzel Sanatlar Akademisi’ yeni ismi ‘Mimar Sinan Üniversitesi’ öğretim üyelerinden Erol Toy’un “İMPARATOR” kitabıyla oldu. O kitaptaki Koç ailesiyle alakalı değerlendirmemi bir taraf bırakarak, aileyi yeni okuduğum ve bizzat Vehbi Koç’un yazdığı “VEHBİ KOÇ ANLATIYOR Bir Derleme” kitabıyla daha yakından tanımış oldum. Kitap 2018’de Yapı Kredi Yayınlarından çıktı.

Bahsi geçen kitabı özellikle sanayici, esnaf ve genç müteşebbislerin okumasını tavsiye ederim. Kitap da girişimciliğin, kararlılığın nasıl olduğunu, işi bilenlerle çalışmanın gerekliliğini, çalışana imkân vermenin önemini görülecektir.

Ticari olarak daha ziyade Cumhuriyetle var olan Koç ailesi sıradan bir aile değil. Bu aile, kurucu iradenin yanında ve yakınında bulunan; her fırsatta onlarla görüşüp konuşabilen, tavsiyelerini alıp, tavsiyelerde bulunan, devletle içli-dışlı olmuş, kazandırmış ama daha çokta kazanan bir ailedir. Bunu derken de hiçbir şeyleri olmayan, fakruzaruret içinde bulunan bir aile olduklarını söylemek istemiyorum. Cumhuriyet kurulduğunda Vehbi Koç’un babası, büyük çaplı değilse de çok da sıradan olmayan bir esnaftı. Vehbi Bey küçük yaşta babasına yardımcı olmuş. Bu durum onun, ticareti olduğu kadar toplumu da tanımasına vesile olmuş.

Koç, kendi kabiliyetinin yanı sıra yaptıkları iş itibariyle olacak ki, ülke sosyolojisini iyi okumuş. İş değiştirmekten ve ortak olmaktan hiç çekinmemiş. Öyle ki, bakkallıkla başlayan ticari hayatı onu ülkenin en büyük sanayicisi olmaya kadar götürmüş. İktidarın, özellikle Mustafa Kemal’in desteğinin her daim yanında olduğunu da unutmamak gerekir.

İçerde ve dışarda kim veya kimlerle beraber çalışması gerektiğine azami dikkat ederken, hemen her hükümet ve parti başkanıyla iyi geçinmiştir. Bunun da ötesinde olanlar ve olacaklarla ilgili kendilerinden bilgi aldığı, iyi diyalog kurduğu hükümet ve parti üyesi hep olmuştur.

Vehbi Koç; ‘her ne kadar siyasetten uzak durmaya çalıştımsa da ne Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ne de Demokrat Parti (DP) kendilerine üye olmam konusunda hiç peşimi bırakmadılar.’ Diyecektir. Her ne kadar böyle dese de henüz genç yaşında önce 18 Mayıs 1919’da Rıfat Börekçizade’nin başkanlığında kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne üye olmuştur. Bu cemiyet daha sonra CHP ismini alacaktır.

Koç, 1960’a kadar CHP üyesi iken 1950’dan sonra CHP üyeliğinden ayrılmak durumunda kalmıştır. Ama CHP zihniyetinden hiçbir zaman kopmamıştır.

Yabancı ortaklığı ülkede ilk gerçekleştirenlerden biri olan Koç, yurt dışıyla çalışan en önemli iş insanlarındandır. Çok sayıda kurum ve kuruluşun sahibi olan Koç ailesi, ticaretten sanayiye elan Türkiye’nin en önemli iş kollarına sahiptir.   

KOALİSYON*

İsmi geçen kitabı okuyanlar cumhuriyet döneminde Türkiye’de cereyan eden birçok olayı görecektir. Yakın tarihimize ışık tutan bu kitapta geçen koalisyondan ve koalisyonun nemenem bir olay olduğundan bahsetmek istiyorum.  

Koalisyonlarda, ortaklardan birinin beyazına diğerinin siyah dediği, ortak paydanın minimum olduğu, taviz verme adına yapılması gerekenlerin yapılmadığı, yapılmaması gerekenlerin de yapıldığı çok görülmüştür. Ülkemizde olumsuzluk adına birçok hususun koalisyonlar dönemlerinde yaşandığı bilinmektedir.

Koç kitabında, koalisyonlu hükümetler zamanında nasıl sıkıntılar yaşadığına dikkat çekiyor. Çok önemli bir işinin sırf koalisyon ortakları yüzünden on yıl nasıl geciktiğine değiniyor.

Bu anlayıştan hareketle çok partili sisteme geçtiğimiz 1946’dan günümüze kadar geçen sürede koalisyon dönemleri ile tek partili dönemler iyice incelenmelidir.

1923-1938 ila 1950-1960 yılları ülkenin kalkındığı dönemlerdir. Son yirmi yıl üzerinden bir değerlendirme yapmak gerkirse: Muhalefet partilerinin her türlü olumsuz muhalefetine, yapılan işleri sabote etmeye çalışmalarına, her çıkan kanunu mahkemelere götürmelerine rağmen hizmete yılmadan usanmadan devam edildi. Vesayet odakları bir bir sonlandırıldı. Bir takım eksikliklere rağmen, hemen birçok alanda ülke şaha kalktı.

Yirmi yıl zarfında yani koalisyonsuz hükümetin yaptıklarından birkaç örnek vermek gerekirse; Cumhuriyet tarihi boyunca altı bin kilometre olan duble yol, yirmi bin kilometreye; savunma sanayiindeki yerlilik oranı %25’lerden %90’lara, virüs döneminde çok ciddi yararlılık gösteren şehir hastaneleri, dünyanın en büyük İstanbul Havaalanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 18 Mart Çanakkale Köprüsü, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan Marmaray vs.  

KOALİSYON ve KOÇ

Tek parti iktidarında yapılan işler hakkında verdiğim bu örneğin ardından Koç, kitabında koalisyonun olumsuzluklarını bakın nasıl anlatıyor;

‘On beş yıllık Atatürk devrinde, üç başbakan tarafından dört hükümet kuruldu. (…)’ 1960’dan sonra ‘çok partili siyasal hayatımızın son yirmi altı yılında kurulan hükümetlerin sayısı on sekizdir, bilhassa 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden sonraki dönemde yapılan seçimlerde, koalisyonsuz bir iktidarın iş başına gelmesinin imkânsızlığı meydana çıkmıştır.’ … Hükümetlerin ortalama ömrü bir yıl beş ayı geçmemektedir.

Bu bilgileri verdikten sonra Vehbi Koç diyor ki; ‘benim için, 1973-80 arası bir kâbustur. O olayları tekrar yaşamamak için ne tedbir gerekiyorsa hepsi alınmalıdır. Sözünü ettiğim bu devirde üç başbakan tarafından tam yedi hükümet kuruldu.

En büyük sarsıntılar o yıllarda yaşandı. Seçimlerle hiçbir partinin tek başına iktidara gelemeyeceği anlaşılınca, bu defa, hükümet kurabilmek için küçük partilere ve bağımsız milletvekillerine akla hayale gelmeyecek tavizler verilmeye başlandı.

Plan program iyice unutuldu.

Politik yatırım uğruna hesapsız kitapsız işler yapıldı. (…)

Karaborsa transferlere başvuruldu.

İş âleminin kanun nizamı bozuldu.

Devlet dairelerine politik tayinler yapıldı.

İktidara gelen hükümetler KİT’lere kendi adamlarını yerleştirmekte yarıştılar. (…)

Yatırımcılar ne yapacağını bilemediler.

Döviz ve petrol bulunamadığı için işletmelerin büyük bir kısmı çalışamaz hale geldi. (…)

Her biri başka anlayışta olan hükümet üyeleri hayati kararnameleri aylarca imzalamayarak kargaşayı iyice artırdılar…  (S. 258…)

Yukarda yazdıklarım yakın geçmişimizin dramatik olaylarıdır. Bunlar yaşandı. Tekrar yaşanmaması için tercihimizi sağlıklı yapmalıyız.

Geçmişte yaşanan koalisyonlardan dolayı istenilen gelişmeyi bir türlü sağlayamadık. Nana muhtaç olduğumuz dönemler oldu.  Gereksiz ağız dalaşıyla enerjimizi heba ettik. Öyle umuyorum ki feraset sahibi seçmenlerimiz, bu gerçeği bilerek hareket edecektir.  

Ahmet Belada

·         Koalisyon: Birden çok partinin bir araya gelerek oluşturduğu hükümet modelidir.