MAĞDURDAN MAĞRURA 

   Bayan, gözünde gözlük, kendinden emin, azametli bir şekilde geldi oturdu. Sanki otobüsün içinde ondan başka kimse yok, kafa yukarlarda, gözler aynı doğrultuda etrafı tarıyor, insanları umursamaz bir halde.
   

Bir an kafasını hafifçe indirse, gözleri aşağıda olanları görse... Hayır! İstemiyor, aşağıdakilerle muhatap olmak korkutuyor onu, korkutmuyorsa bile o seviyeye inmek istemiyor, o seviye ona göre değil ki...
 

 Çok yıllar önce hemcinsleri mağdurdu, söz hakları yoktu hatta hiç hakları yoktu dersek yeri var.
   

Dövülüyor, sövülüyor, her türlü şiddete maruz kalıyorlar ama 'gık' bile demiyorlar, diyemiyorlardı. Adeta ismi konmamış bir kölelik, zincirsiz bir esaretti onlarınki. Her türlü şiddete, hakarete, aşağılanmaya açıktılar, hiç bir destekçileri de yoktu. Hatta en büyük destekçileri şiddeti, hakareti, baskıyı reva gören eşleri, kardeşleri, kayınpederi idi.
   

Erkeğin canı sıkkın, morali bozuk ise en ufak bir hatada (hata bile olmayan bir durumda) veya en küçük bir karşı çıkışta başlardı vurmaya, tokat, değnek, ayakkabı hatta o anda eline ne geçerse vururdu. Hem de öyle bir iki vurmak değil, yoruluncaya, öfkesi bir nebze düşünceye kadar...
 

 İşte otobüsdeki bu mağrur bayanın bundan haberi yok muydu? Yoksa haberi vardı da, o geçmişin acısını mı çıkarıyordu bilinmez elbet. Fakat geçmişte en aşağıda olanlar, bu gün en tepedeydiler. Bunlar çıktıkları o yükseklerden geçmişe bakıyor, o günlerde yaşananların acısını çıkarıyorlardı sanki.
   

Nihayet otobüs durdu.
   

Gözündeki gözlüğü kafasının üstüne itti, aynı azamet, gurur ve vakarla indi otobüsten.
   

Gene kafa yukarıda, gözler ileride, bugünün magruru olarak kalabalığa karışıp gitti.
   

O gitse bile otobüste bıraktığı o azametli, müthiş hava bir süre daha varlığını sürdürecekti. Sanki yokluğunda bizleri uyarıyor, 'Sakın ha bir yanlış yapmayın, bak ben hala buradayım!' uyarısı Demokles'in kılıcı gibi havada asılı kalıyordu.
   

Bir an;
 

 'Dünün mağdurları bugün mağrur olmuşlar, acaba bir orta yol bulunmaz mıydı?' diye düşünmekten kendimi alamıyor, uzaklardaki o puslu hatıraların etkisinde kalıyor, çok uzaklardan gelen o mağdurların acı çığlıklarını duymamak için çırpınıyordum adeta...