Günümüzde, suç işleyen kişiye verilen en bilinir ve kabul edilir ceza "hapis" olarak gözükmektedir. Bir ceza türü olan hapiste, kişinin uslanması amacıyla toplumdan uzaklaştırılıp eğitimden geçirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması hedeflenir.
 
Günümüzde, suç işleyen kişiye verilen en bilinir ve kabul edilir ceza "hapis" olarak gözükmektedir. Bir ceza türü olan hapiste, kişinin uslanması amacıyla toplumdan uzaklaştırılıp eğitimden geçirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması hedeflenir. Hapis cezasının diğer üç amacı ise, önleyicilik, caydırıcılık ve ödeticiliktir. Bir diğer ceza türü olan para cezalarında da bu üç amaç vardır. Ülkemiz şartlarında izlenen suç ve ceza siyasetinde, kısaca bahsettiğimiz bu hedef ve amaçlardan uzak kaldığımız tartışılmaz bir gerçektir.
İlkel, tasfiye edici, insan yaşamını sona erdirici, cezadan ziyade otoritenin ve toplumun suç işleyenden bir intikamı olarak nitelendirilen ve infazında geri dönüşü olmayan ölüm cezası, yakın zamanda Türk Hukuku tarafından terk edilmiş olmakla birlikte, daha önce kaldırılan sürgün cezasından farklı olarak gündemdeki yerini korumaya ve ne kadar eleştirilirse eleştirilsin bazı ağır suçların cezası olarak tartışma ve tercihlerde yerini almaya devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm uluslararası ve ulusal hukuk taahhütlerine rağmen ölüm, bizde bilinen adı ile idam cezasının alternatif bir ceza olarak düşünülmeye devam etmesinin birkaç önemli sebebi olabilir;
1-    Ölüm cezası, bir siyasi malzeme veya gündem değiştirme aracı olarak kullanılabilir.
2-    Ölüm cezası, Türkiye Cumhuriyeti'nin suç ve ceza siyasetinde izlediği istikrar kazanmamış ve tutuklama tedbirini alternatif gören kural ve yöntemlerine bir tepki olarak savunulabilir.
3-    Ölüm cezası, ne derece ağır diğer ceza türleri kabul edilirse edilsin iyi, dürüst ve eşit ceza uygulamamanın ortaya çıkardığı başarısızlığın bir faturası olarak tercih edilebilir.
4-    Ölüm cezası, suçları önleyemeyen Devletin bir tercihi olarak gündeme gelebilir.
5-    Toplumun hukuk kültürü, bilinci ve vicdanı, gerçekten bazı suçlarda ölüm cezasının uygulanmasını isteyebilir.
Ölüm cezası, tüm olumsuzluklarına, tasfiye ediciliğine, infazından sonra hata yapıldığında geriye dönüşünün olmamasına, infaza giden yolda mahkuma çektirilen ızdıraba, cezanın insancıl olması ve devletin bazı istisnalar dışında insan hayatına son vermemesi gerektiğini benimseyen düşüncelere rağmen, özellikle nitelikli insan öldürme ve vatana ihanet suçlarına verilmesi uygun görülen ceza olarak savunulmaktadır. Ölüm cezasının istisnai bir ceza türü olarak, insanların hayatına ve vatanın güvenliğine karşı ağır suçlar işleyenlere verilmesi gerektiğini düşünmekte ve savunmaktayım. İnsan yaşamına son vermesi, hatadan dönülemezliği eleştirilerine maruz kalsa da ölüm cezası, insanları hunharca katledenlere ve vatana ihanet edenlere verilecek bir ceza türü olarak dikkate alınabilir.
Ancak bu aşamada, uluslararası taahhütlerimiz, özellikle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa hükümleri dururken, suç ve ceza siyasetinde radikal bir değişikliğe gitmek suretiyle ölüm cezasının tekrar getirilebileceğine inanmak mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle, mevcut suç ve ceza siyasetimizin tüm yönleri ile gözden geçirilmesi, düzeltilmesi, suçların önlenmesinin hedeflenmesi, uygulanamayan ve sürekli affı gündeme getiren ağır cezalar yerine istikrarlı bir ceza politikasının kabul edilmesi isabetli olacaktır.