SÖZLÜK, LÜGAT, KAMUS,

ANSİKLOPEDİ KULLANMAK

'' Ben Göreliyim Hocam, '' dedim.

Edebiyat Öğretmenimiz Kemal Abbas Altunkaş'ın ilk dersi.

Nereli olduğumu sormuştu.

En ön sırada oturuyorum. Elinde kalın mı kalın bir kitapla girmişti dersliğe.

'' Demek Görelisin. Bak, buna k a m u s derler.''

Başıma vurdu o koca kitabı. İki eliyle tutarak.

Arkadaşlar gülüşürken, ben canımın yandığını onlara göstermemeğe çalışarak gülümsüyordum. Gözlerim yaşarmıştı.

İlk ders gerçekten etkili, darbeliydi. Ömür boyu unutmadım o kamusu.

...............

Bugün sözlük diyoruz...Lügat de geçerli. Fakat kamus unutulmuş gibi.

Ortaokul öğrencisi olunca 1958 ekiminin ilk günü, aradım, araştırdım, yeni bir Fransızca sözlük bulamadım. Bizden bir yıl önce ortaokula kaydolanlar ingilizce ders görüyorlardı. Öğretmen sayısı yeterli değildi. Biz Fransızca öğrenecektik. Yalnız birinci sınıfta A, B, C, D şubeleri ortaya çıkmıştı. İlkokul öğretmenlerinden yardım alınıyorsa da, o da yeterli değildi. Eski Köy Enstitüsü çıkışlı ya da Öğretmen Okulu mezunu eğitimciler yabancı dil öğrenmeğe heves göstermemişlerdi.

Köşe başında Ahmet Ağa'nın gazete satış yeri vardı. Tahtadan bir baraka, gecekondumsu, birkaç metrekarelik dükkan. Baktım, orada bir sözlük : Fransızcadan Türkçeye YENİ LÜGAT. 35 000 Kelimelik. Yazarı Reşat Nuri Darago. Simgesi Kurt Başı. Kanaat Kitabevi ürünü sert kapaklı orta boy . Kim bıraktıysa. İkinci el, temiz kalmış,pek kullanılmamış. Belediye'de, Valilik' te çalışan kimi teknisyenlerin, mühendislerin Nevşehir'den başka yere atanmaları üzerine, biriktirdikleri kitapları Ahmet Ağa'ya verdiklerini biliyorduk. Fiyatı 5 TL imiş. O parayla 5 gün öğlen yemeği yiyebilirdim. Fakat, buna gereksinim duyuyordum. Aldım, çantama koydum. Sevinçle yola düştüm. Eve yürüyerek varınca 50 dakika sonra, inceledim. Fransızca karşılıkları günümüz Türkçesi değildi. Bir de Osmanlıca-Türkçe sözlük gerekiyordu anlamak için. Olsun, onun da kolayını buldum. Eski sözleri iyi bilen babama sorup öğrenmeğe başladım.

624 sayfalı bu sözlük hala en çok yararlandığım kitaptır. Ortaokul, Lise, Fakülte ve meslek yaşamımda yaptığım çevirilerde onun çok yardımını görmüşümdür.

....................

Lise 1 öğrencisiyken Hayat Ansiklopedisi fasiküller halinde yayımlanmağa başladı. Damat İbrahim Paşa Külliyesi'ndeki eski Medrese'nin yüksek kubbeli salonu okuma yeriydi. Orada 1930'larda Cumhuriyet Gazetesi'nin yayımladığı Ansiklopedi'yi bulup incelemiştim. Aradan 30 yıl geçmiş, bilgiler eskimiş, yer yer bayatlamıştı. Aradığımız birçok maddeyi bulamıyorduk. Örneğin, Edebiyat dersinde Aşık Veysel'in adı geçmişti de ne soyadını öğrenebilmiştik ne de özyaşam öyküsünü. Bu durumda Yeni Hayat Ansiklopedisi bir kurtarıcı gibi gelmiş, imdadımıza yetişmişti. Fasikülleri ciltletip çalışma masamın üzerine koyup yeşil kabına hayran hayran bakıp başladım A harfinden okumağa. Babam izliyormuş beni,

'' Oğlum, ansiklopedi roman gibi okunmaz. Lüzum duyulan maddelere bakılır, '' dedi.

Liseyi bitirmeden 6 cilt bütünlükle yardım etmeğe hazırdı artık. Keşke biz ortaokuldayken yayımlanmış olsaydı bu ansiklopedi takımı.

Bugün de Hayat Ansiklopedisi'ni hemen her gün kullanıyorum. Biraz da nostaljik duygularla, severek, özlemle, geçen yılları düşünerek...

...................................

1964 ekiminde Ankara Üniversitesi DTCF öğrencisi olunca, Fransızca Bölümü'ndeki bir haftalık ''yoklama'' derslerinden sonra kendimi Coğrafya Bölümü'nde buldum. En üst katta dar bir geçeneğin duvarlarında ilan-duyuru için camlı dolaplar vardı. Baktım, COĞRAFYA TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ. Prof Dr Reşat İzbırak'ın eseri. 40 TL imiş. Büyük para. Babamın gönderdiği aylık 200 TL'den bu miktarı kitaba versem o ayı nasıl geçiririm ?.. İçim gidiyor. Sonunda aldım ve götürüp Reşat Bey'e de imzalattım. Hocamın gülmsemesi hala gözlerimin önündedir. Pek mutlu olmuştu.

'' Evladım aferin. Bu kitabın değerini bil. Sana belki Avrupa, ABD yolunu açacak, belki akademisyenliği bununla elde edeceksin. ''

Sevinçle çıktım odasından. Ağabeyimin İç Cebeci'deki evinde kalıyordum. Hemen o akşam A harfinden başladım. Önce, Fransızca karşılıklarını öğrendim terimlerin. Sonra Almancası...Osmanlıcası...Kimi terimlerin etimolojisi de verilmişti. İspanyolca, Farsça, İsveççe, Sırpça, Arapça, Rusca, Japonca...Tam sevdiğim bir hazineye sahip olmuştum.

Sözlük'ü A'dan Z'ye bir ay içinde her gün bir harfin maddelerini okuyarak bitiriyordum. Fiziksel coğrafya, beşeri ve ekonomik coğrafya...Tüm terimler vardı bu mücevher kutusunda. Arkadaşların beni sınnamasını istiyordum. Kimisi önemsemiyor, gülüp geçiyordu. İmrenenler de oluyordu. Sordukarı her terimin batı dillerindeki karşılıklarını söyleyince şaşırıyorlarrdı.

'' İşin gücün yok mu senin yahu ! '' diyen de vardı.

Evet, işim gücüm buydu benim. Peki, ben bunları öğreniyorum. Sen ne yapıyorsun ? Kızılay'da avara kasnak örneği boş boş dolaşıyorsun.

Bir süre uzak duruyordum Sözlük'ten. Sonra Z'den A'ya doğru bir kez daha tarıyordum maddeleri. Yine bir ay sürüyordu o da.

Sonra kağıt, karton şeritlere yazmağa başladım terimleri. Bir yüzünde Türkçe, diger yüzünde açıklaması...Cebime dolduruyordum onları ,harflere göre ve öğreniyordum.İstanbul Üniversitesi Coğrafya ekolünün kitaplarının dili ağdalı, Osmanlıca ağırlıklıydı. Onları anlamak için de bu sözlükten yararlanıyor ve hiç zorluk çekmiyordum.

Girdiğim sınavlarda , 45 yıl boyunca verdiğim derslerde bu terimleri öğrenmiş olmak çok işime yaradı.

Yıllar geçtikçe benzer adı olan kitapları da elde ederek yararlandık. Ferruh Sanır, Sami Öngör, Erdoğan Akkan, Ahmet Ertek, Hayati Doğanay gibi değerli coğrafyacılar da bu alanda yayınladıkları eserleriyle bilgilenmemize katkı sağladılar.

Sözlükler olsun, ansiklopediler olsun, yayına hazırlayanlara, emek verenlere , yararlanmamız için bizlere sunanlara bin saygı, bin rahmet, bin şükran...

-------------------

21 Ekim 2025