DÜNYA GÜNDEMİNE SATRANÇCI BİR BAKIŞ AÇISI

           

            Türkiye’mizde hızlı esen rüzgârlar gibi gündemlerin değiştiği günleri yaşıyoruz. Eminim ki bu günler tarihin heyecanlı sayfaları arasında yerini alacaktır.

            Dünyadaki politikalar satranç ustalarının oyunlarına benzemektedir. Satranç oyununda ustalar beş hamle ilerisini tahmin edebilirler. Bir deyişle satranç oynarken doğru hamle yapmak gerekir. Eğer rakibin yanlış hamle yaparsa o da senin şansın sayılır. Zira oyunda, rakipte takip edilir. Rakibin önceki oyunlarında gösterdiği performans, kişilik, yaptığı hamleler, panik içinde mi? Duygusal davranıyor mu? Kızgın mı?...

            Rakibin halet-i ruhiye si elbetteki oyuna yansır. Sen sakin olacaksın, hamlelerini doğru yapacaksın. Karşındaki rakipler ne kadar kuvvetli olursa olsun sen oyununa bakacaksın. Unutma ki güçlü rakibini yendiğin zaman senin güç puanın artacaktır.

            Değişen gündemlere göre hamleler yapmak yolda ilerlemektir. Yanlış bir hamle düzeltile bilir. Düzeltmek sıkıntılı olur. Zira hamle kaybedersin. Burada netice önemlidir. Skor önemlidir. Günümüz de devletler politikası satranç oyununa benzedi. Satranç tahtası da dünyamız…

            Suriye ve Irak ortada duruyor. Göçmenler, pyd ve onlara yardım eden Amerika ve bazı dost bildiğimiz ülkeler vs oyuna dâhil.  Öteki yanda; Rusya ve Suriye’deki maşası Eset, Yine bunların müttefikleri İran yer almaktadır. Az aşağıda ise İsrail beklemektedir. Bu oyuncuların ortak özellikleri insanlıktan hiç nasiplenmemiş adı tarihe kara yazılacak oyunculardır. Oyundan çekilen işid i bile bunların peyda ettiği gerçeğide ortada durmaktadır. Önüne gelen sivil katliamı yapmaktadır. Hatta esed kendi vatandaşlarına katliam uygulaması akıl alır gibi değildir. İnsanlık, onur ve şeref tek Türkiye’nindir. Kendi ülkemi kayırdığım için de söylemiyorum. Objektif bakan her kes onur, iffet ve insanlığın bu coğrafyada sadece Türkiye’de olduğunu görür. Satranç oyununda yukarıda saydığımız ülkeler kural hatası yapmışlardır. Tarih bu kural hatasını nütasyon kâğıdına mutlaka kayıt edecektir.

            Satrançta hamle sırası bizde gibi görünmektedir. Zira Rusya ve Amerika aveneleriyle birlikte hamlelerini yapmış gibi görünüyorlar. Amerika biraz kararsız gibi görünmesi; Türkiye’yi gözden çıkaramamasına ve kendi vicdanı olan kamuoyu hamlede kararsızlık ortamı yapsa da yine bildiğini okumaya çalışıyor. Türkiye’nin kültüründen gelen vicdanını kullanıyorlar. Adeta Türkiye kötülük yapamaz, biz yapacağımızı yaparız demeye getiriyorlar. Bunu örneklemek isterim. Eset kendi vatandaşını öldürüyor. Türkiye katliam olmasın diye çaba harcıyor. Bana ne demiyor. Ölümden ve zulümden kaçanları ülkemize getiriyor. İnsanlık şunu unutmasın. Erdem bir zayıflık değildir.

            Amerika sürpriz bir hamle yaptı. Bu hamle tüm oyunculara sürpriz oldu. Hamleden sonra Amerika pişman mı oldu? Bilinmez ama kural, yapılan hamlenin nütasyona geçmesiyle hamlesini geri çekemez bir duruma geldi. Bu biraz da Amerika’nın iç politikası ile ilgili olduğunu göstermektedir. Zira hamleye karışan birçok kurumları var. Hamle yapılmadan değerlendirilir, hamle yapıldığı zaman kimsenin sesi çıkmaz. Ya değilse diğer oyuncular arasında başka başka değerlendirmeler yapılır.  İtibar kaybeder.

            Bunlar yetmiyor, satranç adeta bir şeytan satrancına dönmüş… İran ile olan olaylar, Rusya ile olan olaylar, Avrupa ile olan olaylar derken, hadi bunlar yetmiyormuş gibi bir de Akdeniz’de Yunanlılar ile bir mesele hortladı.

            Türkiye ne zaman problemlerle uğraşır işte tam o sırada Yunanistan’ın bir problem çıkarması bunların bir devlet geleneği haline gelmiştir. Türkiye için etkisiz elemanda olsa yekûn de mutlaka bir yer tutacaktır. Bu konuda Yunanistan’ın arkasında kimler olduğu ve kışkırtmaya, yöresel tabirle hemen dolmuşa binen Yunanistan’ ı bırakıp satranç oyunu içinde kimlerin olduğunu görmek zor değildir.

            Bu satranç oyununa yürek dayanmaz ve asla unutulmaz. Neyse ki rakipler hata üstüne hatalı hamleler yapıyor. Örnek Amerika’dır. Tüm Avrupa’yı, Rus ’yayı, Çin’i ve en yakın dostu ve komşusu Kanada’yı küstürdüler. Bu kadar hatalı hamle Amerika’nın düşüşe geçtiğinin bir göstergesi olarak göre biliriz.

            Bu günlerin bize dış politikada oldukça profesyonel devlet adamları yetiştiğini göz ardı edemeyiz. Bu ulusumuzun bir kazancıdır. Bu günlerin bize başka bir kazancı ise kendi silahlarımızı kendimiz yapmamız gerektiğini anlamamız ve uygulamamız olmuştur. Zira insan ve toplumlar zor günlerde büyürler.

            Satrancın bir de içeride oynananına bakmamız gerekmektedir. Pek başarılı hamleler yapılmıyor gibi duruyor. Her şeyden baş bir ülkenin kendi kendine yetmesi için milli olmayı her zaman önde bulundurmak gerekmektedir.  Tarımda, sanayide, ekonomide, teknolojide millilik yani esas anlamıyla Milliyetçilik ön planda tutulması lazım gelen bir mefkûredir. Milliyetçilik oldum olası yanlış anlaşılan bir kavram ola gelmiştir. Ülkemizin adı Türkiye Cumhuriyetidir. Medarı iftiharımız, evimiz ve vatanımızdır. Türk Milliyetçiliğinden, Türkçülükten neden rahatsız olunur? Türkçülükle faşizmi, kafa taşçılığı oldum olası karıştıranların varlığı bilinen bir şeydir. Ulus olamayan devletler bile Millet ola bilmenin gayretleri içinde olurken ülkemizde Türkçülüğe karşı hamleler yapılması oldukça gariptir. Andımız buna örnek teşkil etmektedir. Ayrıca Türkiye’de yaşayan Türkler nüfus açısı bakımından da, demokratik haklar bakımından da Türklerin hakkı olduğu gün gibi açık bir şekilde durmaktadır.

            Oysa ülkemizde halletmemiz gereken gerçek anlamda problemler bulunmaktadır. Sadece yurdumuzda bulunan birçok değerler vardır. Güneş, toprak, kullana bilirsek su, madenler, insan gücü, tarihi ve coğrafya güzellikleri diye uzar gider. Bitki örtüsünden kısa bir örnek paylaşayım. Dünyada sadece ülkemizde üç bitki bölgesi bulunmaktadır. Bu başka hiçbir ülkede yoktur. Allah bizlere böyle emsalsiz nimetler sunmuştur. Bizlere düşen; Çalışmak, eğitimimizi geliştirip medeniyet arenasında layık olduğumuz yerlere yükselmektir. Bu da siyasetçilerimizin iç politikalarla ilgili doğru hamleler yapmasıyla olacak işlerdir.

            Bunun yanında dünyada; İsrail taşıma su ile çölde tarım yapıp dünyaya ihracatta bulunuyor. Tohumculuk konusunda dünyada söz sahibi bir ülkedir.

            Hollanda hayvancılıkta dünyada söz sahibi ülkelerden biridir. Bunu alt yapısının sağlamlığına borçlu olduğunu düşünüyorum. Hollanda’da çiftlikler bile Yemini, elektriğini kendileri üretiyorlarmış. Makinalarının çağdaş olması, sattıkları ve aldıkları ürünlerde güven olması çiftçileri ve ülkelerini kalkındırmaktadır.

            İzlanda yerel sıcak su kaynaklarını kullanarak, Kuzey Buz Denizi kıyısında muz, domates gibi ürünler yetiştirerek mutlu ve refah yaşayıp gidiyorlar.

            İsviçre ürettiği sütü dünyaya daha iyi pazarlamak için fındık ve kakao ithal edip, çikolata ihracatı yapıyor. İspanya, İtalya, Fransa ve hatta Okyanusya ülkeleri turizmin kaymağını yiyor. Bizler bakıyoruz. Çin, Amerika gibi ülkelerde metropollerin ihtiyacını karşılamak için sebze fabrikalarına geçtiler. Bizim böyle bir sorunumuz da yok. Bu konunun makalesini Bilim ve Teknik dergisinde yıllar önce okumuştum. Yukarıda örneğini verdiğim ülkelerin ellerindeki var olan güçlerin misliyle ülkemizde bulunduğu da hepinizin malumudur.

            Doğru hamle; Alt yapıdır. Organize Tarım ve hayvancılık bölgelerinin kurulması birçok meseleyi halledecektir. İşsizlik, tarım alanları, ülkemin yeşillenmesi, gelirinin artması, sadece tarım ve hayvancılıkta değil, birçok konuda atılımlar yapmamız gerekir. Hiçbir eksiğimiz yok. En büyük hazinemiz insanlarımız ve Allah’ın bize bahşettiği vatanımızdır. Benim aklımın erdiği doğru hamle budur. Aynı adımlar teknolojide, eğitimde ve ülkemin kalkınması için her konuda atılmasıdır doğru hamle…

            Bizim çokça sorunlarımız varken; Afla uğraşıyoruz, Andımızla uğraşıyoruz, yerel seçimlerle uğraşıyoruz. En garibime giden ise iktidar-Muhalefet birbirleriyle uğraşıyor. Yazdım, yine yazıyorum. Meclisteki milletvekilleri enerjilerini ülkeyi kalkındırmaya harcamaları daha doğru bir hamle olacaktır. Ya da, Şöyle yaparsam muhataplarımı daha kızdırırım. Mantığında olmamalarını dilerim.

            Çıkartılmaya çalışılan affı anlamış değilim. Hangi suç sempatiktir. Her suçun mutlaka bir mağduru vardır. Pekiyi hiç suç işlememiş kimseler adalet terazisinin neresinde yer alacak hiç düşündünüz mü? Mağdurlara ne cevap vereceksiniz. Hele mağdurlar; Bizim suçumuz nedir? Derse ne diyeceksiniz? Lütfen böyle bir hamle yapmayın. Suçluyu şımartırsınız, mazlumu sindirirsiniz.

            Hapishanelerle, askerliğin bir eğitim yeri olduğu unutulmuş gibi görülmektedir. Topluma kazandırma, öğrenme ve öğretme için fırsat yerlerdir. Bu konu ilgili çalışmalar yapılıyor mu? Suçlular niye çoğalıyor? Suçluluk yoksa cazip bir şey mi?  Suçun önlemesi yapılamaz mı? Eminim ki bu konularda yapacak pek çok işlemler vardır.

            Sağlıcakla, barış içinde, huzurlu ve mutlu hayatlar aziz Türk Milletinin olsun. Andımız hiç unutulmasın.