Zaman su gibi akıyor

  Her şey göz açıp kapayıncaya kadar oluveriyordu sanki

  İşte yola çıkmıştı

  Kıvrımlı, toprak, inişli çıkışlı, taşlık, berbat nice yollardan geçmiş, buraya gelmişti.

  İyi mi yapmıştı, bilmiyordu

  Bu koskoca şehirde ne yapacaktı, başarılı olacak mıydı?

  Gördüklerine göre köye hiç benzemiyor, kimse kimseyi umursamıyor, sokaktan geçenler birbirinin yüzüne bakmıyor, birbirlerine tebessüm etmiyor, hatta farkında bile olmadan yanından geçip gidiyorlardı Selam filan yoktu.

  Bir koşuşturma, bir kaos… Trafik ona keza

  Cebindeki kâğıdı çıkardı, belki de onuncu kere bakıyordu.

  Biraz ilerledi

  Burada bir minibüs durağı olmalıydı. Şaşkın şaşkın etrafına bakıyor, aradığı şeyi bulamayacak olan insanların umutsuzluğu ile gözlerini kırpıştırıyor, burnunu çekiyor, sanki ağlıyordu.

  Yanında geçen orta yaşlı birine;

  “Burada durak var mı?”

  Adam yüzüne bakmadan;

  “Yüz metre yürü sağda”

  “Teşekkür ederim”

  Yürüdü, sağa doğru baktı.  ‘İşte durak orada’ diye kendi kendine söylendi. Hızlıca yürüdü. Kapısı açık olan ilk minibüse bindi…

  ‘Bey abi biletler’ diyen muavinin sesiyle irkildi

  “Aksaray’a” diyerek parayı uzattı. Muavin çevik bir hareketle parayı aldı, üstünü verdi.

  Eskisinden daha yüksek bir sesle ‘biletler’ diye bağırdı

  Aksaray’a geldi, kâğıdı çıkardı, baktı. Kâğıtta yazan bilgiye göre yürüdü yürüdü…

  Nihayet Tahtakale’ye gelmişti

  Bir dükkâna girdi;

  “… Hanı neresi?” diye sordu. Anlatılanları iyice dinledi, dükkândan çıktı, sağa sola bakarak yürümeye başladı. Bir kıraathanenin önünde durdu, çekinerek sandalyeye ilişti. Garsona ‘bir çay’ diyebildi.

  Çaydan bir iki yudum almıştı ki onu gördü…

  Mustafa’ydı bu kendi köylüsü, yanında biri vardı

  Mustafa’da onu gördü. Geldi, kucaklaştılar, hal hatır sordular, köyden konuştular.

  Mustafa’nın yanındaki kişi durmadan ‘haydi gidelim’ diyor, Mustafa’da ‘bizim köylü bırakamam’ diyor, o ise korkudan ölüyordu, ya Mustafa bırakıp giderse diye…

  Korkulan olmadı

  Mustafa onu bırakmadı

  Mustafa arkadaşına; ‘sen git, ben birazdan gelirim’ demesiyle rahat bir nefes aldı. Mustafa onu bırakmayacaktı.

  Birlikte kalktılar, çayın parasını ödediler, kendi köylülerinin bulunduğu hana doğru yola çıktılar.

  Az sonra Mustafa ile hana geldiler… Yolculuk bitmişti

  Mustafa’ya, çok içten ‘teşekkür ederim’ diyebildi

  Mustafa onun için bir şans, bir umut olmuştu

  Kendisini büyük sıkıntıdan kurtaran Mustafa’yı hiç unutmayacaktı… Unutmadı da…