Azametle yürür

   Gözü aşağı, yukarı, sağa, sola değil hep ileri bakar

   Yüzü gülmez

   Kendisi ile konuşmak isteyen, soru sormak, kendisine yaklaşmak isteyen insanlara dahi tebessüm etmez, yüzlerine ‘gene ne var, ne istiyorsun?’ nazarıyla bakar.

   Hep yalnızdır

   Bunun sebebi de, insanların yanlarına gitmeyi küçüklük olarak görmesindendir, ister ki herkes onun yanına gelsin, ona tabi olsun. Bunun için hep yalnız kalır.

   Konuşma tonu serttir

   Emreder gibi konuşur, herhangi bir konuda, her hangi biri fikirlerinin tersini söylediği zaman çok kızar, bağırıp çağırmaz ancak hep konuşur ve onu söylediğine pişman eder.

   Neden böyledir?

   Belli değil

   Bu fıtratında mı vardır yoksa çocukluk döneminde yaşadığı bir olumsuzluğun sonucu mudur? Kimse bilmez

   Asla camiye gitmez, namaz kılmaz, oruç tutup tutmadığı belli olmaz.

   Kimi konuşmalarında ise dini söylemlere karşı çıktığı, onları eleştirdiği görülür.

   Yaşı yetmişin üzerindedir

   Şimdi bu insanı ele alalım

   Bu insana ‘tebessüm etmek sadakadır’ sözünü hatırlatarak tebessüm etmesini sağlasak, ‘dünyada azametle yürümeyin’ ilahi emrine uygun olarak davranmasını istesek…

   ‘Selamı yaygınlaştırın, birbirinizi sevin’ hadislerini hatırlatsak, ‘insanlara yumuşak davranın, onları incitmeyin’ sözlerinin önemini açıklasak…

   ‘Mümin müminin kardeşidir’, sözünün anlamı üzerinde konuşsak, ‘güzel görenin güzel düşüneceğini, güzel düşünenin de güzel yaşayacağını’ izah etsek

   ‘Çok gülmeyin, çok ağlayın’ sözlerindeki anlam üzerinde uzun uzun konuşsak…

   İslam’i kuralların insan kalbini yumuşattığını, namazın insan ilişkilerine olumlu etkiler yaptığını, mutsuzluğu, huzursuzluğu, sıkıntıyı ortadan kaldırdığını açıklasak…

   Orucun bizi değiştirdiğini, düzenlediğini, başka insanların varlığını hatırlattığını belirtsek, insanlara yardımın ne kadar önemli ve toplum için ne kadar hayati olduğunu izah etsek…

   Huzur İslam’dadır sözünün içerdiği gerçek manayı açıklasak, insanın inanmaya ihtiyacı olduğunu, insanın fıtratında ‘yaratıcıya inanmanın var olduğunu’ söylesek…

   Müslümanların ‘yaratılanları yaratandan dolayı severiz’ sözünün verdiği ivme ile güzel davranışlara yöneldiği, hak, hukuk ve adalet bağlarını güçlendirdiğini ifade etsek…

   Tüm bunları anlatsak

   İzah etsek

   Onun da, neticede her insan gelip geçici olduğunu, her insan gibi bir gün bu dünyadan göçeceğini söylesek mi?

   Yoksa ‘Allah hidayet versin!’ diyerek geçip gitsek mi?

   Ne dersiniz?

   Hangisi?