Bir Taşra Üniversitesi.
Öfkelendiği zaman, zaten çirkin olan yüzü daha da çirkinleşiyordu.
Kahve renkli alnı kızıl karaya dönüşüyordu.
Çipil gözlerinden, çarpık ağzından tükürükle öfke, kinli sözler, nefret fışkırıyordu.
Okuduğu öğretmen okulunu tiksintiyle anlatıyor ; 6 yılını tutsaklık gibi dillendiriyordu.
Kendisini yetiştiren laik öğretmenlerini düşman gibi gösteriyordu.
Yer :  Doğu Anadolu’nun bir beldesinde, bir büyük ırmağın adını taşıyan üniversite (!).
Kişi : Bir tarih (!) doçenti (!). Adı : Hazım Yaser Köremen.
Hayrullah Kuzey, doktora tezinin taslağını-4 yıldır üzerinde çalışıyordu- Ankara'ya göndermek istiyordu. PTT pek yavaştı. Mehmet  Batay hazır Ankara'ya giderken dosyayı ona vermek istedi. Zaten bu tür yardımlaşmalar vardı asistanlar arasında. Toplumbilim bölümü asistanı Mehmet dosyayı aldı, çantasına koydu. Arkadaşının verdiği mektubu da cebine yerleştirdi. Ayrıldılar. Evine giderken bilginle, büyük tarihçi ile karşılaştı.
'' Ankara'ya gidiyormuşsun, duydum. Ne yapacaksın orada? ''
'' Doktora tez hocamla görüşeceğim. İçinden çıkamadığım konular var.''
''Sosyoloji deyip duruyorsunuz yahu. Tarihten başka ilim var mı ki ?''
Gülüştüler...Biraraya geldiklerinde bu karşılaştırma hep yapılırdı.
'' Hocan DTCF'de idi, değil mi? Tamam. Bizim Tarih Bölümüne de uğra, arkadaşlara selam söyle!''
'' Tamam, peki. Bu arada Hayrullah Kuzey'in tez taslağını da hocasına verip görüşünü alacağım.''
Yürürken birden durdu HYK. Yüzü kararmıştı. Mehmet'in göğsüne vurdu.
'' Lan ben seni aklıbaşında bi adam bilirdim. Ne demek bu şimdi?''
Mehmet şaşırdı. Bakakaldı lal ü ebkem…
'' O da Ankara'ya, İstanbul'da gidince benim isteklerimi yerine getiriyor, makale fotokopisi falan...''
'' Aferiiin, herşeye de cevabın varmış lan!''
'' Şu fani  alemde, yardımlaşmaktan daha güzel bir şey var mı ?''
HYK öfkeyle bağırmağa başladı.
'' Lan, o Hayrullah dediğin hayırsız solcu herif senin dedelerinin mezarını çiğniyor lan. Yardımlaşmakmış. Onun doktora tezine yardım etmekle davamıza  ihanet etmiş oluyorsun. Dinimize karşı hayırsız bir iş yapmış oluyorsun. Valla katlin vacip...''
Üniversite öğretim elemanlarının konutları arasından geçiyorlardı.  Pencerelerde kadın başları görülüyordu. Balkona çıkıp bakan değişik fakültelerden proflar, doçlar görülüyordu.
Toplumbilim doçenti Mehmet yanıt veremedi.  Dondu kaldı. HYK öfkeden titreyerek evine girdi. Mehmet de yürüdü evine doğru ; içi buruk, üzgün...
Kim olduğu belli Hayrullah Kuzey’in. Soyu sopu bilinir. Nevşehir Göre’den Hüseyin Çavuş’un torunu…Fakat o büyük tarih doçenti ( müderris muavini de diyebiliriz ) kendisinden başka kimsenin Türk olmadığını ileri sürecek denli bağnaz. Kendisinden başka bilim adamı da yok zaten... Mehmet , Kırım Tatarı bir aileden . Konya Akşehir Kaha- Köklüce köyüne yerleştirilmişler.
Daha ülke dışına çıkmamış HK, taa kuzeye gidip, Karadeniz'i aşıp SSCB'nde Ukrayna'da Kırım'a gitmiş ve Mehmet'in dedesinin mezarını çiğnemiş...
Adamın akllı fikri sapkın, düşünme yeteneğini yitirmiş...
Bir Doğu Anadolu üniversitesinde oluyordu bu olay. Böylesine ilkel, hoyrat, bağnaz-mutaassıp bir bilim (!) adamı (!) ders veriyor, liselerde görev yapacak öğretmen adaylarını yetiştiriyordu(!)…
Taşrada bir üniversitenin (!) hali pür melali…
Yıl 1982 idi...
………………………………………………………………………………………………………27 Eylül 1984…………………………….