DİL VE YOZLAŞMA
Milleti oluşturan unsurlardan biri de dildir. Dil, insandan ayrı olarak bulunan bir varlık alanı değil, insan kültürünü meydana getiren ve onu taşıyan bir araçtır. İnsanın hayata bakışını ve eylemlerinin kalitesini belirleyici özellik taşır. Bu özellik dil-kültür-kimlik üçgenini oluşturur. Muharrem Ergin dili, “Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.” olarak tanımlamaktadır.
İnsanlar duygularını, düşüncelerini, fikirlerini, birbirlerine aktarmak ve meramlarını birbirlerine anlatmak için dil denilen vasıtaya baş vururlar. Fakat dil insanların kullandığı her hangi bir vasıtaya benzemez. Öyle bir köprüdür ki, gönülleri insani değerler ipliğiyle birbirine bağlar. Bir milleti ayakta tutan, onun devamını sağlayan, ve sarsılmaz bir birlik oluşturan dilin oynadığı rol büyüktür. Buna rağmen ilkokuldan başlayarak on iki yıl boyunca test çözmeye dayalı bir sistemden beslenen ve kutucuk işaretleyerek öğrenimini tamamlayan nesil maalesef dil kültüründen mahrum kalıyor. Bu mahrumiyet dildeki yozlaşmayı başlatıyor. Dildeki deformasyon davranışlara oradan da hayata sirayet ediyor.
Öyle ki, günlük hayatta kulağımıza gelen konuşmalarda bu tuhaf deformasyon rahatça göze çarpıyor. Öznesi kayıp ve yüklemi katledilmiş , yarısı Türkçe yarısı ne idüğü belirsiz bir dil kullanılıyor.Küçüğün büyüğe seslenişinde, sorulara verilen cevaplarda ve iletişimde ürkütücü bir söylem hakim. Acaba yanlış mı duydum deyip başımızı çevirdiğimizde aynı söylemleri daha vurgulu duyuyoruz. Tabii kulağımızda kulaklık yoksa ! Dildeki bozulmalar bununla kalmıyor. Türkçe karşılığı olduğu halde ‘’ok, GSM, computer, natural, residence’’ gibiİngilizce kelimeler kullanılarak dil erozyona uğratılıyor. Bu ülkede üretilen ürünün yabancı isimlerle sunmanın aczi, sırf ismi yabancı olduğu için ‘’ Belki iyi markadır’’ diye aldanan tüketici ve aldatan üreticilerin düştüğü durum olayın vahametini daha bir ortaya koyuyor.
İnsanoğlunun düşünme ve tefekkür derinliği sahip olduğu kelime sayısı ile bağlantılıdır. Buna rağmen genç kuşak dil konusunda oldukça cimri davranıyor. Ortalama üç yüz kelime ile iletişim kurma başarısına sahip. Öyle ki konuşma ve yazışma dilinde bolca ‘’slm’’ ve ‘’mrb’’ gibi kısaltmalar , ‘’inş’’ gibi anlamını imha eden kesmeler yapılıyor. Eksik kalan ve yetmeyen yerlerde ‘’vaaay’’ ya da ‘’hadi ya’’ gibi ünlemler imdada yetişiyor. O da olmadı aritmetik bir dil icad ediliyor. Mükemmel ifadesinin yerine 4 çarpı 4’lük deniyor. Kelimeler vurgulanmak yerine çok altı çiziliyor. Zurnanın artık zırt demeye başladığı yerde kültürümüzü yansıtmayan ifadeler, yerli ve manası derin söylemleri toprağa gömüyor. Hoşça kal ve Allahaısmarladık dileklerinin yerini ‘’baaay’’ gibi cıvık bir ifade dolduruyor
Bir gün Konfüçyüs’e sorarlar:’’ Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?’’Büyük filozof şöyle cevap verir:’’ Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım.’’Ve Konfüçyüs dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine şöyle devam eder:’’Dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.’’
Dilini kaybeden bir milletin varlığın sürdürebilmesi mümkün değildir. Cemil Meriç ne güzel ifade etmiş’ ‘’ Savaş artık insanla kader arasında değil. İnsanla kelimeler arasında. Bu nedenle toplumsal zedelenmelere , anlaşılamamadan doğan sorunlu ilişkilere ,duyarsız iletişime ve parçalanmalara karşı dili doğru kullanmaya özen göstermek gerekmektedir. Özellikle konuşma dilinin kültürü yansıtacak şekilde ahenkli ve güzel bir formda sonraki nesillere aktarımı şarttır. Aksi halde bundan 200 yıl sonraki insanlığın, şu an kullanılan kelimelere bakıp kültürümüzle ilgili en ufak bir bilgi sahibi olması mümkün olmayacaktır.