KARİKATÜR SEVGİSİ

'' Alaaddin, Kız Sanat Snstitüsü'ne bir hanım öğretmen gelmiş. Necmi Rıza Ayça'nın karikatürleri gibi.''

'' Demek, eğri büğrü, cüce, kamburlu, cadaloz. ''

Kızılcin köylü arkadaşım Alaaddin karikatür sanatımızın büyük üstadı Necmi Rıza Bey'i tanısaydı, eserlerini Akbaba'da görmüş olsaydı böyle konuşmazdı.

.................

‘’ Karikatür kelimesi, İtalyanca ‘ caricare’ kelimesinden gelir.Sözlükteki anlamı ‘hücum etmek’ olan karikatür, başlangıçta insanların ve eşyaların tuhaflaştırılmış resimleri olarak tarif ediliyordu. Bu da ressamlar tarafından yapılıyor; ayrı bir karikatür sanatı ve karikatüristlik düşünülmüyordu .

Şahısların gülünçleştirilmiş portreleri şeklinde başlayan karikatür basında siyasal bir mücadele silahı oluyor. Devrin ünlü idare ve siyaset adamlarının portreleri, davranışlarını hicveden yazıların resimleri şeklinde genişliyor. Zamanla yalnız bu işle uğraşan ressamların elinde resmin bir kolu olarak gelişiyor. ( tef ve Dünya Karikatüristleri Albümü. 1955. Çağlayan Yayınevi. 112 sayfa. İstanbul ).

………………………….

Karikatür sevgisi bizde nasıl başladı ?

1940 sonlarında bir Cemal Nadir Güler karikatür albümü evimizde elden ele gezerdi. Her sayfayı tarar, çevremizdeki insanlarla üstadın çizdiği tipler arasında bağlantı kurar, gülüşürdük. Bu albümde 1930'ların, 1940'ların çizimleri yer alıyordu.

Bizim kuşak elbette Cem'in karikatürleri ilk yayımlandığı yıllarda daha doğmamıştı. Üstadın eserlerini ancak 1970'lerde albümlerde görüp tanıma olanağı bulduk.

İlkokul öğrencisiyken 1950 ortalarında, Doğan Kardeş dergisinde karikatür bantları yer alırdı. Severek, beğenerek izlerdik. Yelpaze, Çocuk Haftası , Hayat da güzel dergiydi ve onlar da karikatür örnekleri verirlerdi.

Başlangıcından günümüze türk çizgili mizah sanatçılarından kimleri tanıdık ?

İhap Hulusi Görey, Sedat Nuri İleri, Sedat Simavi, Münif Fehim , Salih Erimez, Zahir Güvemli, Hazım Kamoy, Kozmo Togo, Orhan Ural, Ali Ulvi Ersoy, Sururi Gümen , Hüseyin Mumcu, Şevki Çankaya, Turhan Selçuk, Raşit Yakalı, Altan Erbulak, Ercan Akyol, tan Oral, Piyale Madra, Sema Ündeğer, Ramize Erer, Gülay Batur, İbrahim Ersaraç ( Yazar ve şairlerin portreleri uzmanı ) , Bülent Şeren, Metin Şanlı, Ferruh Doğan, Osman Turhan, Ergül Aktaş, Tekin Aral, Orhan Enez, Oğuz Aral, Nureddin Atalay, Nihat Bali, Attila Bayraktar, Yalçın Çetin,Orhan Doğu, Selma Emiroğlu, Güngör Kabakçıoğlu, Orhan Enez, Mustafa Eremektar, Burhan Solukçu, Eflatun Nuri Erkoç, Osman Filiz, Yaşa Gazi, Yılmaz Karaca, Mustafa İzberk, Nuri Kurtcebe, İsmail Gülgeç, Selçuk Demirel, Ohannes Şaşkal, Muhammet Şengöz, Devrim Demiral, Ahmet Aykanat, Yalçın Baykal, Semih Poroy, Sunder Erdoğan, Özcan Yaltı, Kayhan Erkan, Halil İncesu , Haslet Soyöz, Galip Tekin, Bülent Arabacıoğlu, Selçuk Erdem, Suat Gönülay, Kutlukhan Perker, Ali Herkül Çelikkol, Yurdagün Göker, Burhaneddin Ardagil, NNezih Danyal, Ahmet Aykanat, Erdoğan Başol, Nuri Bilgin, Oğuz Gürel, Mehmet Karaman, eserlerini hayranlıkla izlediğimiz karikatür sanatçılarıydı.

Bahriyeli askerler, güreşçiler Ratip Tahir Burak'in kaleminde, fırçasında canlanıyordu.

Sonra bu çizgilere bakarak Hüseyin ile ben de benzer karikatürler çizmeğe çalışırdım.

Ankara'da Hukuk öğrencisi olan Yücel ağabeyim de köye bir gelişinde Ramiz Gökçe'nin karikatür albümünü getirip bize armağan etmişti. Demek, bizim hevesli oluşumuz dikkatini çekmişti.

Suat Yalaz da beğendiğimiz bir usta idi. Karaoğlan adlı çizgileri önce gazetelerde yayımlandı. Sonra dergi olarak çıkmağa başladı. Günümüzde dergi alan çocuk göremiyorum. Biz, paramız kıt da olsa, gazoz içmez, sakız leblebi almaz, onların yerine dergilere para verirdik. Aldığımız dergiyi Hüseyin ile nöbetleşe okurduk.

Babam her hafta Akbaba alırdı. Kapakta ve içte en çok Necmi Rıza Bey'in karikatürleri yer alırdı. Bu denli güzel nasıl çizilebilirdi insanlar ?

- Genç kızlar,

- Olgun kadınlar,

- Devlet dairelerinin aksak işleyen düzeni,

- Zor geçinen memurlar,

- Her fırsattan yararlanarak malına ardarrda zam yapan kazıkçı esnaf,

- Siyasiler,

- vd, vd.

Nehar tüblek de çarpıcı konuları çizgiye dökerdi. Çizgili mizahın öncülerindendi.

Cafer Zorlu da son derece çarpıcı konularda cesaretle karikatür üretirdi.

Zeki Beyner ne denli naif, hoş çizerdi. Çizgilerinin zayıflığı ona ayrı bir değer kazandırırdı.

Mühendis Şadi Dinççağ nasıl vakit bulur da çizerdi onca yoğun işleri arasında, hep hayret eder, hayran kalırdık. Karikatürlere bakarken , onları üreten ustaların özyaşam öykülerini de öğrenirdik. Akbaba Dergisinin sahibi şair Yusuf Ziya Ortaç bilgi verirdi.

Mehmet Polat bir tSK askeriydi. Karikatürleri olağanüstü güzeldi, iz bırakırdı.

Semih Balcıoğlu'nu anlatmağa gerek var mı ? Akbaba'nın kapaklarında, iç sayfalarda ürünleri varsa, bizim için düğün bayram demekti.

Bedri Koraman sanki bu dünyanın adamı değildi. O haftalık çizimleri nasıl çizer, nasıl boyardı ? O ne insanüstü bir çabaydı öyle. Gazetelerin eki olarak hazırladığı o sayfalardaki çizimleri bugün erimiş altın değerinde...Bir gün bakkaldan zeytin almıştım ( daha naylon torba, poşet yoktu ), baktım, adam Bedri'nin çizimlerinin olduğu gazete sayfasına koymağa çalışıyor. İtiraz ettim. Kağıttan kese kağıdına koymasını istedim. Adam tuhaf tuhaf baktı yüzüme. Tanımıyordu, bilmiyordu, değerini anlamıyordu Üstad'ın.Ben gazetenin o sayfasını alıp çantama koydum. Aklımca kurtarmış oldum onu.

......................

1964-68 yılları arasında öğrencisi olduğum Ankara Üniversitesi DTCF'de ülkemizin her yöresinden gelmiş arkadaşlarım vardı. Çoğu da bir futbol takımını tutuyordu. GS, Eskişehir Spor, FB, BJK, Göztepe, Trabzon Spor vb. Gazetelerin son sayfaları spora ayrılmıştı. Spor denilince de futbol anlaşılıyordu. Takımların maç öncesi toplu fotografları yayımlanıyordu. Alt yazıyı okumadan tek tek biliyorlardı arkadaşlar , adlarıyla tanıyorlardı ( Daha yabancı futbolcu akımı yoktu). Ben hayret ediyordum bu duruma. Nasıl öğrenmişlerdi, sanki aile albümündeki yakınlarını tanır gibiydiler.

Bir gün DTCF kantininde otururken Akbaba Dergisindeki bir yarışmaya katılmak istedim.Karikatürler verilmiş, fakat kimin ürünü olduğunu ,sanatçıları okurlar bulacak.

'' Şu karikatür Zeki Beyner'in, bu karikatür Semih Balcıoğlu'nun, şu karikatür Sururi'nin.''

'' Atıyorsun, '' dedi Burdurlu Şeref.

Birkaç arkadaş da küçümsedi sanatçıları bilmemi.

'' Gelecek hafta açıklanacak, bakın buraya tek tek yazıyorum sanatçı adlarını,'' dedim.

'' Nasıl öğrendin, bu çizgi ustalarının bazıları ölmüş, '' dedi Samsunlu Sabri.

'' Siz nasıl ki ayaktopu oyuncularının adlarını portrelerine bakarak biliyorsunuz, ben de, taa ilkokuldan beri karikatür dergilerinin arasında büyüdüm. Akbaba, Dolmuş, Tef, Kırkbirbuçuk vd, Ol nedenle her sanatçıyı tanırım, '' dedim.

Güldüler, dudak büktüler.

Osmaniyeli Mümin '' Yahu, senin işin gücün yok mu, nelerle meşgul ediyorsun kafanı ! '' dedi.

Bir hafta sonra, yeni çıkan Akbaba'yı, ve önceki sayıyı çantama koyup kantine uğradım. Arkadaşlarım oradaydı. Baktılar, tek tek bir müfettiş dikkatiyle denetlediler. Tek bir yanlış yoktu. Karikatürleri hangi sanatçı çizmiş, tümünü doğru yanıtlamıştım.

.....................................

Karikatür sevgisi köklüdür bizde.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de hala sürüyor bu sevgi.

Ve karikatür albümlerine bir servet harcamışızdır.

Yıllıklar, dergi ciltleri...

Onlara verdiğimiz meblağı bugün biraraya getirebilsek birkaç lüks apartman dairesi alınabilinirdi.

Önemli olan elde ettiğiniz bir yayınla mutlu olmak değil mi?

Biz de bu birikimle mutluyuz.

türk Karikatür Sanatının emekçileri var olsunlar. Bin saygı, bin şükran…

-----------------------

Ürgüp. 5 Eylül 2025