Çoğu evli barklı çoğu yaşını başını almış. Evde işte belki de tuvalette, bir sosyal ağ hastalığı aman kim ne yazmış aman kim ne demiş. Sabahtan akşama kadar sonu necaset ismiyle biten bir arkadaşlık sitesinde anarşist mi ararsın vatan kurtaranı mı ararsın hayranlarına gülücük dağıtanı mı ararsın, bunalım takılanı mı ararsın ne ararsan bulmak mümkün.

 

Bir ruhsal çöküntü ve depresyon halinde olan o kadar çok insan var ki ne yazık ki kendileri dahi bunun farkında değiller. Uzaktan nice saygı duyulan hayran olunan insanın bu ağlarda ki hallerini görünce birçok kimsenin fikri ben bu insana mı saygı duymuşum şeklinde değişmekte.

 

Ömrünün kıymetli dakikalarını, çocuklarını eğitmek , akrabalarını ziyaret etmek, ilim öğrenmek yerine incir kabuğunu doldurmayan meseleler peşinde harcayan insanlar birgün uyandıklarında herşey için çok geç kaldıklarını anlayacaklar fakat iş işten geçmiş olacaktır.

 

İnsanlar madden birbirlerine yaklaştıkça ne yazık ki manen uzaklaşmaktadırlar. Şimdi birçok insan istediği insana bir cep telefonu kadar yakındır fakat kalben kutuplar kadar uzak durumdadır.

 

Sosyal medya insanlarda ki şöhret olma tutkusunu iyice açığa çıkartarak herkesi kendi çapında bir star gibi davranmaya sevk etmiştir.

 

Zayıf karakterli birçok insan ruhunda ki hırsın ve kalbinde ki kibrin zehrini buralarda döküp durmaktadır.

 

İnsanları birleştirme iddiasıyla yola çıkan bir aracın insanları bu kadar ayrıştırması gerçekten çok ironik bir durumdur.

 

Burada en önemli mesele ise zaman israfıdır. Kısıtlı ömür dakikalarını bu malayani işler ile harcayan insanlar düştükleri gafletin acaba farkında mıdırlar?

 

Eğer süreç böyle devam ederse ve birçok insan tekrar normal hayatlarına rehabilite edilmezse kısa bir zaman sonra yüz yüze iletişim yerini bu ağlar üzerinden birbirini dürtme gülücük gönderme ve bir şeyler paylaşma şekline bırakacak ve insanlar balık hafızasına dönen hafızalarıyla kendilerini bile unutacaklardır.

 

Hatta sanal mezarlıklar kurulup sanal ölülere sanal dudak kıpırtılarıyla dualar okunacaktır.

 

Sosyal medya insanları köleleştiren görünmez bir iktidar olarak kırbacını her şaklattığında bir köle daha unutulmuşluğun yalnızlık odalarında can verecek ve kibrini bir mendil gibi taşıyan nice mahkûm sanal mezarlıklara doğru yol alacaktır.

 

İnsanların kişisel tarihlerini dahi unuttukları bir hengâmede ruhlarını zehirleyen bir bilinçsizlik çukurundan kurtulmaları gittikçe zorlaşmaktadır.

 

Sosyal medya dedikleri bu kâbus bir nimet olmaktan çıkıp bir bela gibi üstümüze çökmüş evlerde eşleri dahi birbirine kablolu ve kablosuz ağlar üzerinden iletişim kurmak zorunda bırakmıştır.

 

Ayrıca riyakârlığı bir yaşam biçimi haline dönüştüren insanlar buralarda kendilerine yüzlerce maske takarak müşteri aramaktadırlar.

 

Mahremiyeti başının tacı yapan bir medeniyetin çocuklarını müsamere çocuklarına döndüren bu ağlar bizi bizden çalıp maskara etmeden mahremiyetin asil kanatlarını takıp uçmanın erdemine erişmek zorundayız.

 

İş işten geçmeden hiçbir şey haddini aşmadan ölçülü bir şekilde arada sırada şöyle bir bakıp reklamların ve tüketim kültürünün kölesi olmadan, şöhret hastalığına tutulmadan sırf haberleşme maksadıyla buraları değerlendirmeliyiz.

 

İnsanın yaşamın zorluklarından kaçtığı bir uyuşturucu olarak da görülebileceğimiz bu hastalığa karşı Allah herkese sonsuz ve derin bir sabır ve sağlam bir iman versin.

 

Kendi kendisiyle hesaplaşabilen insanlar bu cendereden kendilerini kurtarabilecek ve bu araçların kölesi olmadan amaçlarına ulaşabilecektir...

Mehmet Baş