Dünya’da kabına sığmayan insanlık, adeta “biyolojik big bang” teorisini uygulamaya koymuş ve dünya dışı araştırmalara hız vermiştir. Bu gelişmeler dünyada yaşanan teknolojik, ekonomik, sosyal, askeri vb. birçok alanı doğrudan etkilemiştir. Bu sebeple, Ülkemizin bu alanda tam manası ile söz sahibi olabilmesi için geleceğimize yön verecek “Z” kuşağının, eğitim boyutlu adımlarla bu kulvara hazırlanması isabetli olacaktır.

20. yy. ortalarından itibaren uzay çalışmışları bloklar arası adeta bir güç gösterisinin sembolü olmuştur. Günümüzde ise, metaforik bir yaklaşımla dünyaya tepeden bakabilmek; o ülkelere sonrasında da firmalara, sosyo-ekonomik / sosyo-teknolojik olarak tüm dünyayı etkileyebilme kabiliyeti kazandırmış; uzay hedefli teknoloji geliştiren / uydu gönderebilen ve/veya uydu sahibi olan ülkeler, diğer ülkelere göre dünyada daha fazla söz sahibi olmuştur.

Ülkemiz; uzay çalışmalarına diğer ülkelerden sonra başlasa da, (bayrak yarışında olduğu gibi son yarışçı formatında, tıpkı “İHA” teknolojisinde olduğu gibi) insanlığın bu konuda şimdiye kadar kazanmış olduğu bilgi ve uygulama teknolojilerinin verilerini bir referans noktası yaparak; Külli İrade’ nin müsaade ettiği gökyüzünün her kademesinde, Türkiye Uzay Ajansı lokomotifliğinde, Ay-Yıldız imzalı yeni nesil “teknolojik göze” sahip olmalıdır.  

Atatürk'ün “İstikbal göklerdedir” / “Bütün ümidim gençliktedir”; İzzetbegoviç’in “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için, gökyüzünün öğrencisi olmak lazım”; Aynştayn’ın “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” / “İnsan, aklının sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz” / “Bir ülkenin geleceği, o ülkenin insanlarının göreceği eğitime bağlıdır” sözleri; maddi-manevi, fizik-metafizik hangi yönde değerlendirilirse değerlendirilsin, gökyüzüne verilmesi gereken önemin; hayalin, merakın, aklı kullanmanın ve bu yönde, eğitimle gençlere sağlanacak imkanların geleceğe nasıl yön verileceğinin vizyon basamaklarının şifrelerinin kodlarını vermektedir.

Günümüzde, insan yaşamını sadece bu hayattan ibaret olarak görenlerin, dünya hayatının yaşama göstergesi olan nefes gerçeğini bile maskelemeye çalıştığı bir zaman diliminde; yeni yaşam alanlarının tespiti amaçlı görünen uzay temalı fizibilite çalışmaları, olabildiğince aşama kat etmiştir. Demo yaşam alanı, uzay istasyonunda / mekiklerin güzergahı, uzay otobanında / uyduların park alanı, yörüngelerde / madenlerin yatakları, asteroitlerde; Ülkemizin bende varım diyerek ön saflarda olabilmesi için; gençlerimizin dinamik potansiyellerindeki cevherleri ortaya çıkarılmalıdır. Ancak genç dimağları, bu astro inovatif kulvara erken dahil edebilmek için üniversite öncesi düzeyde eğitim kurumları olmalıdır. “Z” jenerasyonun düşüncelerindeki dijital ufuk çizgilerinin, uzaysal keşif noktalarında kesişebilmesi için de; tematik formatlı, uzgörü programlı “uzay teknolojileri” ile ilgili eğitim kurumları olmalı ve üniversitelerimizin ilgili programlarına, temel kazanımlara sahip olarak geçişleri sağlanmalıdır.

Bu satırlar; M. TUNCEL, Toplumsal Farkındalık, Nevşehir - 2021; çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.