VESVESEDEN NASIL KURTULURUZ

Vesvese; insanın içine doğan zararlı uyarıcı, kötü duygu ve düşünce,  şüphe, fısıltı, evham şeytandan yahut nefisten gelen, saptırıcı dürtü insanı dine aykırı aşırı davranışlara yönelten,  faydasız söz şüphe ve tereddüt,  anlamlarında kullanılır.

İnsan telkinlere açık yaratılmıştır; yanlışı telkin eden şeytanın olduğu gibi doğruyu telkin eden melekler vardır. Şeytanın telkininde kötülük, meleğin telkininde iyilik vardır. İslâm Peygamberi(sav); meleğin telkininden bahsederek “insan içinde bir iyilik, güzellik, hayır hissederse, bu Allah’tandır, şükretsin, kim de içinde bir kötülük ve sıkıntı hissederse bu şeytanın telkinidir, bundan Allah’a sığınsın.” Buyurmuştur. (Tirmîzî, Tefsir’ül-Kur’an, 36)

KÖTÜLÜKLERİ TELKİN ŞEYTANIN VAZİFESİ

Şeytanın telkinlerini, elektronik cihazların uzaktan kumanda ile çalıştırılmasına benzetebiliriz. Nasıl ki; uzaktan kumandanın alıcıya gönderdiği ışınlar vasıtasıyla her türlü elektronik aletler, istenilen şekilde yönlendirilebiliyorsa, insanın içinde bulunan ve alıcı merkez durumunda bulunan nefis ve buna bağlı duygular da, her taraftan fırsat kollayan şeytanın telkinlerini almaktadır. Çünkü gerçeklerden saptırmak, kötü şeylere davet etmek şeytanın vazifesidir. İnsanın zaaf noktaları (gazab, şehvet, şöhret, hırs, cimrilik, tembellik, korku, zenginlik vs.) da farklıdır. Şeytan, bu zaaf noktalarını iyi değerlendirmekte ve ona göre sinyaller, diğer bir ifadeyle vesveseler göndermektedir.

Vesvese kronik hale geldiğinde psikolojik olarak insanı hasta eder ve hariçte tezâhürleri görülür. Psikolojik hastalıklar, bedenî hastalıklardan daha çok zarar verebilir, kişiyi daha çok uğraştırabilir. Zira psikiyatrik hastalıkların tedâvîsi, bir çok bedensel rahatsızlıklardan daha zordur.

VESVESENİN İTİKADA ZARAR VERİR DÜŞÜNCESİ YANLIŞTIR

Kişi, şeytanın işi olan vesveseyi kalbe verirse, diğer bir ifadeyle, o vesvesenin kalpten geldiği vehmine kapılırsa ve itikadına zarar verdiğini düşünürse, işte o zaman zararlı olur. Şeytanın istediği de budur. Yoksa şeytanın vesvesesi ve hilesi zayıftır. Şeytanın, inanlar üzerinde yaptırım kuvveti de yoktur. O sadece uzaktan kumanda ile insanın içinde kalbin yakınında bulunan lemmesine (alıcı merkeze) telkinlerde bulunur. Hakikati bilmeyen insanlar evhamlanır, ne yapacağı konusunda telaşlanır, kalbinin ve imanının bozulduğu tevehhümüne kapılır, zarar eder.(İmam Gazâlî, İhya, III, 36)

HAYALE GELEN KÖTÜ DÜŞÜNCELER İTİKADA ZARAR VERMEZ

Kuruntulu kişilerin, içlerinden bir sesin fısıldadığını söyledikleri küfür vb. ifadeleri, vesvese kapsamında olup sahiplerinin imanlarına ve dinlerine zarar vermez. Zira Allah Teâla, kullarını güçleri ile orantılı olarak sorumlu tutmuştur. Yükümlülük güç oranındadır. “Hz. Peygambere (sav) ashab-ı kiramdan bazıları gelerek şöyle demişlerdi: ‘Kimimizin aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağı kanaatindeyiz.’ Hz. Peygamber (sav) ‘Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?’ diye sormuş, oradakiler de ‘Evet!’ deyince, ‘İşte bu (korku) imandandır (akla gelen vesvese de zarar vermez).” (Müslim, İman, 209) Buyurmuştur.

Konu ile ilgili başka bir hadis-i şerif de şöyledir: “Allah Teâlâ, içlerinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça, o şey yüzünden ümmetimi hesaba çekmeyecektir.” (Buhârî, Talak, 11)

Kısaca, içinde bulunulan durumdan kurtulmak için bu tür vesveselere itibar edilmemelidir. Zira vesvese, üzerinde durdukça yoğunlaşır.(Din İşleri Yüksek Kurulu)

İnsanın hayal dünyası bir aynaya benzer, orada birçok manzaralar ve tasvirler meydana gelir. Fakat aynada temessül eden ateşin insanı yakmadığı, necasetin kirletmediği ve kokusunun hissedilmediği, yılanın ısırmadığı gibi, hayale gelen ve küfür ifade eden bir düşüncenin de hiçbir hükmü yoktur. Şeytanın telkinleriyle insanın hayal aynasında meydana gelen kötü suretler ve düşünceler insanın kalbine bulaşmaz, dolayısıyla inancına da hiçbir zarar vermez. İnsanın içindeki maddelerin dışarı çıkmadığı müddetçe abdesti bozmadığı ve bedeni kirletmediği gibi, kalbin yanında bulunan lemme-i şeytanîden gelen kötü hâtıralar ve vesveseler de kalbe ve kalbin içindeki itikada zarar vermez.

ŞEYTAN, İNSAN GAFLETTE OLDUĞU ZAMAN VESVESE VERİR

Şeytan, insan gaflette olduğu zamanlarda vesvese verir, Allah’ı hatırlama esnasında şeytan gizlenir, kaçar. Bu bakımdan şeytanın tasallutundan kurtulmak için Kur’ân’ın: “Ne zaman şeytandan kötü bir düşünce dürtüklerse (vesvese gelirse), Allah’a sığın, çünkü O işitendir, bilendir.” (A’râf Suresi 200) İmanla ilgili olan vesveselerden kurtulmanın çaresi ve ilacı; Hz. Peygamber’in(sav) tavsiyelerine uymak, Kur’an ve Sünnet’te yapılan telkinlere kulak vermek, vesvesenin kapıları olan beş duyu organını günahlara karşı kapalı tutmakla birlikte manevi duyuları da Allah’ı zikretmekle meşgul etmek, gafletten uzak durmak, şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak ve şeytanın hoşuna giden hareketlerden fiilen uzak kalmaktır.

Şeytan abdest almak isteyen mü’minin “abdestinin eksik olduğu” şeklinde ona vesvese vererek, hem zamanının hem de suyun israf edilmesini sağlayacak; böylece mü’min de “doğru iş yaptım” şeklinde nefsini tatmin edecektir. Şeytan burada başarılı olamazsa namazda –“abdestin bozuldu”(Müsned, III/96) gibi değişik kuruntularla mü’minin arzu edilen manevî hazza ulaşmasını engellemeye gayret eder. Bu konuda mü’minin kalbî tatmin konusunda problem yaşamaması gerektiği hadiste şöyle anlatılır: “Sizden biriniz namaz kıldığı vakit, fazla mı, eksik mi olduğunu bilemez ise oturduğu yerden iki secde (sehiv) yapsın. Şeytan ona gelip de ‘abdestin bozuldu derse’ ona ‘yalancısın’ desin’, (Ebu Dâvut, Salât, 198)

Kıldığı namazı şeytandan koruyabilen insan, kendisini de korumuş olur. Zira namazını Allah’ın huzurunda olduğunu bilerek, şuurlu bir şekilde ve zihnî uyanıklık ile kılan, ibadetinden gafil olmayan insandan,  şeytan ümidini kesmiştir.

ŞEYTANIN VESVESELERİNE KARŞI KURAN OKUYARAK DUA VE NİYAZLA RABBİMİZE SIĞINMALIYIZ

Kur’an okuyarak şeytandan korunmak Sünnet’in tavsiye ettiği hususlardandır. Hz. Peygamber (SAV); “Bir evde Kur’an okunması sebebiyle orda yaşayanlara genişlik gelir. Orada melekler hazır bulunur ve şeytanlar kaçar ve o evin hayır ve bereketi çok olur. Yine bir evde Kur’an okunmaması sebebiyle o evde darlık olur. Oradan melekler gider, şeytanlar hazır bulunurlar; o evin hayır ve bereketi de az olur.”(Dârimî, Fedâilü’l-Kur’an, 429,430)Buyurdular. Ayrıca Bakara Suresinin okunduğu evden şeytanın kaçacağı(Müslim, Müsafirûn, 212) da beyan edilmiştir.

Başka bir hadisi şerifte Efendimiz (sav): “Kim sabah kalkarken üç defa ‘Eûzü billâhi’s-Semî’ıl-Alîmi mine’ş-Şeytânirracîm = Allah’ın rahmetinden kovulmuş olan şeytandan, işiten ve bilen Allah’a sığınırım’ der ve Haşir Sûresi'nin sonundan üç âyet okursa, Allah o kimseye akşama kadar duâ ve istiğfar etmek üzere yetmiş bin melek vazifelendirir. O günde ölürse şehid olarak ölür. Kim geceye girerken okursa o da aynı dereceye ulaşır.” (Tirmizî, Fedâilü`l-Kur`ân 22) Buyurmuşlardır. Kur’an okumanın aileye getireceği mutluluk şüphesiz sadece okumakla değil, emredilenleri hareket tarzı haline getirmekle olacaktır.

Hz. Peygamber(sav)den, okumak için dua öğretmesini isteyen Ebu Bekir’e tavsiye ettiği dua  ile Rabbimize sığınmanın lâfzî şekilleri de açıklanmış oluyor: “Ey görüneni de görünmeyeni de bilen, gökleri ve yeri yoktan var eden, her şeyin terbiyecisi ve sahibi!.. Şehâdet ederim ki senden başka ilâh yoktur. Nefsimin ve şeytanın şerrinden, onun beni şirke düşürmesinden sana sığınırım.” cümlelerini sabah-akşam ve yatağa uzandığında okumasını tavsiye ediyor.(Tirmîzî, Da’vât,14)

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kul her günün sabahında ve akşamında üç defa;“Bismillâhillezî lâ yedurru ma’asmihî şey’un fil-ardi velâ fis-semâi ve huves-semî’ul-‘alîm.”Anlamı: Adı anıldığı zaman gerek yerde gerekse gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla! O, hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir, derse ona hiçbir şey zarar vermez, görülmedik kaza ve belâ ona isabet etmez.”(Ebû Davud, Edeb, 110)Buyurdular.

Efendimiz (sav):”Yatmadan önce İhlâs ve  Muavizeteyn (Felâk ve Nâs) surelerini okumuş, ellerine üflemiş ve başından ayaklarına kadar ellerinin ulaştığı her yerini sıvazlamış ve bunu her gün üç defa tekrarlamıştır.(Buhârî, Fedâilü’l-Kur’an, 15)

Peygamberimiz kızı Fatıma’ya sabah ve akşam namazlarını kıldıktan sonra on kere -“Allah’tan başka ilâh yoktur, yalnız O vardır. O’nun ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd de O’na mahsustur. Dirilten ve öldüren O’dur. O her şeye kadirdir.” demesini tavsiye etmiş ve bunu söyleyenin sabahtan akşama kadar şeytandan ve her türlü kötülükten korunacağını bildirmiştir.( Buhârî,Bed’ül Halk, 11)

Rabbimiz K-Kerimde, Şeytanın her türlü kuruntularına karşı ilticamızın şöyle olmasını bizlere öğretmiştir. De ki: “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından Sana sığınırım.Rabbim! Yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım.”(Mü’minun,/97,98).

CEMAAT HALİNDE OLMAK ŞEYTANIN VESVESİNDEN KORUR

Cemaatten ayrılmamayı ve mü’minlerin toplu hareket etmesini emreden Hz. Peygamber(sav): “Cemaatleşme problemi yaşayan mü’mini  sürüden ayrılıp ve her an telef olma tehlikesi ile yüz yüze kalan koyuna benzetmektedir.”(Müsned, V/232, 233)  Cemaat olarak hareket edebilmek insanın cennete ulaşmasına vesile olacağı, yalnız hareket edenin ise şeytanla beraber olacağı hadisi şeriflerde vurgulanmaktadır.(Tirmîzî, Fiten, 7)

Yalnız kalan insanın vesveseye kapılması bir takım yanlış kuruntuları saplanması, bunları hüküm haline getirerek hata yapması cemaat içerisindeki insana göre çok daha kolaydır. Ona doğruyu gösterecek, istişare edecek, kötülüklerine engel olacak insanlar çevresinde olmayan kimse her zaman tehlikelere açıktır.

KALPLERİMİZ BEDENSEL HAZLARIN DEĞİL YARATICIMIZIN ETKİSİNE GİRMELİ

Kalp Allah’a yönelip mârifete ve Allah’ın rızasına yoğunlaşırsa şeytanın yerini melek alır ve kula takvâ ilham eder; kalp aşağı güçlerin etkisine kapılıp bedensel hazların esiri olursa şeytan nefse vesvese verip günah işletmeye fırsat bulur. Böylece kalpleri hüküm altına alan şeytanlar bunların içini dünyayı âhirete tercih ettirecek vesveselerle doldururlar. Sonuçta nefsânî tutkuların peşinden giden kimse artık Allah’ın değil tutkularının kulu olur (Gazzâlî, İḥyâʾ, III, 26-28).

VESVESE KRONİK BİR HALE GELMİŞSE MUTLAKA MODERN TIBBA MÜRACAT ETMELİYİZ

Bütün maddi ve manevi hastalıklarımızda moral ve motivasyonumuzu en üst seviyede tutup yaratanımızdan şifa talep edip dua ve niyaz etmenin yanında, mutlaka modern tıbba müracaat etmeliyiz. Bilhassa Vesvese hastalığı kronikleştiğinde, uzman psikiyatristlere müracaat etmek ihmal etmememiz gereken en önemli hususlardandır.

UMUT TACİRİ ÜFÜRÜKCÜLERE PRİM VERMEYELİM

Şunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım derdi veren Rabbim elbette devayı da ihsan edecektir. Bu rahatsızlığın verdiği sıkıntı ile kendisini manevi tabip gibi gösteren umut taciri üfürükçülere kesinlikle pirim vermeyelim.

Modern tıbba ve sahasında uzman tabiplerimize müracaat ederek, K-Kerimden ve Hadisi Şeriflerden öğrendiğimiz ayet ve duaları bizzat kendimiz yaparak Şafi-i Zülcelal olan Rabbimizden şifa talep edelim. Yüce Rabbim maddi ve manevi bütün hastalıklarımıza Şafi ismi Celalince şifa ihsan eylesin. İnsi ve cinni şeytanların şerrinden hepimizi muhafaza eylesin. Amin Amin..

HÜSREV ÖNDEGELEN