AHMED KUDSİ TECER :

EĞİTİMCİ, ŞAİR, OYUN YAZARI, HALKBİLİM ARAŞTIRMANI

Emrullah Güney

Geceleyin bir ses böler uykumu,

İçim ürpermeyle dolar : -Nerdesin ?

Arıyorum yıllar var ki ben onu,

Aşıkıyım beni çağıran sesin.

Gün olur sürüyüp beni derbeder,

Bu ses rüzgarlara karışır gider,

Gün olur peşimden yürür beraber,

Ansızın haykırır bana : - Nerdesin ?

Bütün sevgileri atıp içimden,

Varlığımı yalnız ona verdim ben.

Elverir ki bir gün bana derinden

Ta derinden bir gün bana ‘’gel’’ desin. ( Nerdesin )

Bingazi , Derne Savaşlarıyla, Türk mülkü olmaktan çıkan Kuzeydoğu Afrika’da (Maşrık) , Balkan Savaşlarıyla elimizden çıkan Rumeli’nde; 1918’de yitirdiğimiz Önasya’da doğanlara, dünyaya gözlerini açtıkları beldenin adı eklenirdi.

Mekke’de doğmuşsa Mekki

Şam’da doğmuşsa Dımışki ya da Şami

Kahire’de ya da İskenderiye’de doğmuşsa Mısri

Kudüs’te doğmuşsa Kudsi

Bağdatta doğmuşsa Bağdadi

Osmanlı’nın tüm gelir kaynaklarının Batı’nın güçlü devletlerince denetlendiği, el koulduğu Düyuni Umumiye ( Genel Borçlar ) Rejimi’nin Türk görevlisi Eğinli ( Kemaliye ) Abdurrahman Bey’in 4 Eylül 1901 günü, Kudüs’te bir oğlu dünyaya gelir. İlk adı Ahmed’tir. İkinci adı Kudsi…Böylece ömrü boyunca, nerede doğduğu sorusuna yanıt vermek zorunda kalmayacaktır.

Ahmed Kudsi, Kudüs’ te Fransızların işlettiği Frerler Okulu’nde eğitime başlar. Babasının atandığı yer daha sonra Trakya’da Kırkkilise’dir. Balkan Savaşı sonrasında kentin adı Kırklareli olur. Ahmet Kudsi burada sürdürür eğitimini.

Kadıköy Sultanisi ( Lise ) ve ardından Halkalı Ziraat Mekteb-i Alisi’ni ( Tarım yüksek okulu ) 1922’de tamamlar. Ailesi İzmir’e taşınmıştır. Ahmed Kudsi orada gazetecilik yapar; İzmir Ziraat ve Ticaret Gazetesi’nde yazıları yayımlanır.

İstanbul Darülfununu Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girer. 1925 yılında yüksek öğrenim yapması için Paris’e gönderilir. Sorbonne Üniversitesi’nde öğrenci olur. Fakat bitiremeden eğitimini, yurda döner. Darülfünun’da yarım kalan felsefe eğitimini 1929’da tamamlar.

Ahmed Kudsi’i 1930 yılında Ankara Gazi Terbiye Orta Muallim Mektebi’nde edebiyat muallimi olarak görüyoruz.

Atatürk, başarılı eğitimcileri, halk ekini araştırmanlarını illere müdür olarak göndermektedir. Ahmed Kudsi de Sıvas İl Eğitim Müdürü olur. Burada muallime Meliha Hanım ile yaşamını birleştirdi.

Sıvas, halk ozanlarının harman olduğu yer…Halk Şairlerini Koruma Derneği’ni kuran Ahmed Kutsi Bey, halk türkülerini derler, okullarda ders olarak okutulması için uğraşır, radyoda yayınlanmasına çalışır. Aşıklar Bayramı’nda Şarkışla Sivralan Köyünden gelmiş, gözleri görmez Veysel Şatıroğlu gibi bir saz ve söz ustasının elinden tutar, tanınmasını sağlar.

Ahmed Kudsi Bey, 1934’te Ankara’ya çağrılır ve Yüksek Öğrenim Umum Müdürü yapılır. Sıvas’taki Tecer Dağı’nı soyadı olarak alır. 1941’e dek görev yaptığı Ankara’da Tecer, Devlet Konservatuvarı’nın kurulmasını, çalışmalarının belli bir sistematiğe bağlanmasını sağlar. Nazi Almanyası’ndan kaçıp yurdumuza sığınan müzisyenleri değerlendirir, Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi üyesi olarak da çalışmalarını sürdürür.

Tecer’i TBMM’nde Adana ve Urfa mebusu olarak görüyoruz ( 1942-46 ) . 1948’de Devlet Konservatuvarı Müdürü yapılır. 1949’da Paris Kültür Ataşesi olur. 1950’de UNESCO Yürütme Komitesi Türk Delegesidir.

Türkiye’ye dönen Tecer, 1951 yılında Galatasaray Lisesi’nde, 1953’te İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda, 1957’de Güzel Sanatlar Akademisi’nde , Gazetecilik Enstitüsü’nde , Çapa Eğitim Enstitüsü’nde dersler verir, öğretmen adaylarının bilinçli birer eğitmen olmaları için çalışır. 1966 yılında emekli olur.

YAZIN YAŞAMI

Tecer’in ilk yazıları 1919’da Bolu’da çıkan Dertli Gazetesi’nde çıkar. Selam başlıklı yazısı ilktir. Şiirler yazmağa başlar. 1921’den sonra Dergah ve Milli Mecmua’da görünür. Varlık, Oluş, Yücel, Ülkü , Türk Düşüncesi dergilerinde şiirleri yayımlanır.

Siz, ağaçlar , elbet beni bildiniz,

Ben sizden ayrılmış yürür bir dalım,

Ey çamlar, köknarlar, ey yeşil deniz,

Ben kendi kendini sürür bir dalım.

Kırığım, içimden çıkmaz bu acı,

Gün oldu başıma hasretin tacı,

Düşündüğüm zaman asıl ağacı,

İçimi yalnızlık bürür bir dalım.

Ne sert kış, ne gümrah ve gölgeli yaz,

Ne ılık meltemler, ne keskin ayaz,

Mevsimler derdime bir şifa olmaz.

Ben kökünden kopmuş çürür bir dalım. ( Ilgaz Dağlarından )

Ülkü, Ankara Halkevi’nin yayın organıdır ve Tecer bir süre bu derginin yazı işleri müdürü olarak görev yapmıştır.

Tecer, 1930-36 arasında Ankara’da Görüş dergisini çıkardı. Şiirler kitabı Sıvas’ta 1932’de basıldı. Hecenin Beş Şairi arasına katılmadı. Sanatını bağlantısız kurdu. İçten ve ince, duygulu yurt güzellemeleri yazdı. Heceye yeni olanaklar aradı. Bütün şiirleri dergilerde kaldı, o yıllarda bir kitapta toplanmadı. Ancak 2001’de biraraya getirilebildi.

Çekin halay, çalsın durmadan sazlar,

Çekin ağır ağır, halay düzülsün,

Süzülsün oyunlar, süzülsün nazlar,

İnce beller, mahmur gözler süzülsün.

Tutun kızlar, tutun, birleşsin eller,

Çalın sazlar çalın, kırılsın teller,

Dönün kızlar dönün, kıvrılsın beller,

Uzun, siyah saçlar tel tel çözülsün.

Kayan yıldız gibi geceki izden,

Bakışlar saçılsın kirpiğinizden,

Etekler içinde naz eden dizden,

Üzülsün bu deli gönlüm , üzülsün. ( Halay )

Tecer, Türk folklor kaynaklarını derlenmesinde bir öncü, kılavuz oldu. Şiiri ulusallık yanında halkçı , lirik ögeler içerir. Coşkun ve duygusaldır. Bazı şiirleri eleştirilmiştir; ( Orda bir köy var uzakta ) buna karşın bestelenmiş ve herkesin bildiği, ezberlediği için de unutulmazlar arasına katılmıştır.

Şairliği yanında Tecer, bir tiyatro eserler yazarıdır. Ulusal değerlere önem vermiştir. Köşebaşı, körü körüne, bilinçsizce batı taklitçiliğine bir eleştiridir.

Dergilerde ve gazetelerde kalmış çok sayıda, nitelikli halk yazını, folklor, etnografya konulu yazıları da vardır.

Münir Ceylan bir şiirini bestelemiş, Vecihi Timuroğlu ve Turgut Çeviker, Tecer’in yapıtlarını kitaplaştırmışlardır.

Tecer’in yapıtlarını sıralayalım . Sıvas Halk Şairleri Bayramı, Şiirler, Köylü Temsilleri, Yazılan Bozulmaz, Köşebaşı, Koçyiğit Köroğlu, Beş Mevsim, Bir Pazar Günü, Satılık Ev, Türk Folklorunda Sosyal Mesele,

Ahmed Kutsi Tecer 23 Temmuz 1967 günü, daha nice değerli yapıtlar verebilecek bir yaştayken, altmışaltısında, İstanbul’da sonsuzluğa yürüdü. O, şimdi Zincirlikuyu Mezarlığı’nda sonsuzluk uykusunu uyuyor.

Bir sonsuz rüyaya açılmış gözler,

Yummayın, yummayın kirpiklerini !

Kim ondan daha çok hayatı özler ?

Çağrıyor, çağrıyor sevdiklerini.

Gelmiyor, gelmiyor o yüzler niçin ?

Kaybolmuş koynunda onlar da hiçin.

Bilmiyor boyunun ölçüsü için

Başının ucuna geldiklerini.

Bilmem ki adını onun kim saklar ?

Şimdiden unutmuş onu kucaklar.

Besbelli üşütür soğuk topraklar,

Soymayın soymayın giydiklerini ! (Ölü)

Saygıyla anıyoruz şairimizi.

………………………………..

Altınkaynak H. 2018. Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler. Hürriyet Gazetesi. İstanbul

Necatigil B. 1978. Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. Varlık yay. İstanbul

Oğuzcan Ü.Y. 1971. Şairlerin Seçtikleri. Türkiye İş Bankası. Kültür yay. İstanbul

………………………………………