Aile Yılı Şerefine

Bazıları için uzun, bazıları içinse daha kısa geçen 2025 yılı verileri TÜİK tarafından hazırlanırken, 2024 yılının verilerine de bir göz atalım ki yıllar geçerken neler oluyor farkında olalım. TÜİK bu senenin aile yılı olması sebebiyle özel bir bülten hazırlamış ve verileri oldukça açık, anlaşılır bir dille sunmuş.

Peki bu veriler bize neler gösterir? Verilerde benim için en çarpıcı olanları şimdi sizlerle de paylaşayım:

1. İlki karşılaştırmalı bir veri olması adına; 2016 yılında %14,9 / 2024 yılında ise %20 kişi, yani her beş kişiden biri tek yaşıyor. Verilerin söylediğine göre, sekiz yıl içerisinde nasıl bir değişim olduysa ortalama olarak her 100 kişiden 8’i daha yalnız yaşamaya başladı.

2. Aile halkını tek ebeveynli ailelerin oluşturduğu aile sayısı ise %10,9 olarak açıklandı. Yani bu da bize tam olarak şunu söylemekte: Her 10 evden birinde anne ya da baba yok.

3. Genç yetişkinlik olarak belirttiğimiz 25-29 yaş grubundaki Türk gençlerinin ise hiç evlenmeden aile ile yaşayanlarının oranının %72,6 olduğu belirlendi. Yani hiç evlenmemiş 25-29 yaş aralığındaki gençlerin onundan yedisi ailesi ile yaşamaya devam ediyor.

4. Boşanma oranlarına da bakmak gerekirse, 187 bin 343 çift boşandı ve 186 bin 536 çocukta velayet verildi.

Dikkatimi çeken dört farklı veriyi sizlerle paylaştım ve belki anlam ifade etti; bazıları içinse hiçbir anlam ifade etmiyor. Anlam ifade edenlerle devam edelim.

Toplumumuzun yeni gerçeklerinden birisi olan yalnızlık, farkında dahi olunmayan çok büyük bir kitleyi etkiliyor ve yıllar içerisinde de kemikleşiyor. Peki nereden gelir bu yalnızlık ve nereye götürür?

Yalnızlığın psikolojik boyutuna bakıldığında, kişilerin anlaşılma konusunda sıkıntı çektikleri durumlarda, ilişki kurmakta zorlandıklarında, kayıp ve yas durumlarından sonra, ait hissedememe durumlarında ortaya çıktığı görülür. Tabii ki bazen sebeplerinden, bazen de sonuçlarından biri olan patolojik durumlarda da karşımıza çıkar. Bunun anlamı şudur ki; yalnızlık insan sağlığı için çok da olumlu bir etki göstermez. Peki toplumun bu kadar büyük bir oranı yalnızken, bu durumda toplumsal sağlıktan ve bireysel sağlıktan bahsedilebilir mi?

İnsanların başka insanlarla iletişim kurmaya başlarken gösterecekleri tarafsızlık, onların ilişkiye nötr olarak başlamalarına ve iletişimin gidişatına göre alan açmalarına yardımcı olacaktır. Fakat medya araçlarının dışarıdaki insanlar üzerinden tehdit yansıtmaları, bize bu konuda yardımcı olmamaktadır.

Yine yalnızlık çoğu zaman kişilerde değersizlik hissine de sebep olmaktadır ki kişinin en büyük arayışlarından olan değer eksikliğinin yaşanması, yaşam amacının azalmasına, işlevselliğin kaybolmasına sebep olur. Yani çalışanınız varsa işini yapmak istemez ya da toplumsal katkı sağlamaz. Bu da toplumsal birliktelik ve etkileşim için tekrardan büyük bir sorundur.

Yalnızlık aynı zamanda uzun vadede ilişki kuramamayı da yanında getirerek, toplumun ürememesi ve soyun devamlılığının azalması anlamına gelir. Yani etkileşim ve ilişki içerisinde olmayan insanlar, aile kurmaktan da kaçınırlar ve zamanla genç nüfus azalır.

Yalnızlık psikolojik açıdan ise depresyonun hem sebebi hem de sonucudur. Depresyon ise ciddi bir psikolojik rahatsızlık ve zorlayıcı bir yaşam olayıdır.

Veriler, sayı olmaktan çok daha fazlasıdır anlayacağınız. Ve aile olmakla ilgili de çok da iyi gidildiği söylenebilir mi? Sorunun cevabını size bırakıyorum.

Psk.Dan.Rüveyda Gül