ANALARIN DÜNYASI
‘’ Eğer dinleyebiliyorsanız, televizyonlardan her gün eksik olmayan kadın cinayetlerine dair hikayeleri de duyuyor olmalısınız. Cinnet ve cinayetlerle yüklü bu fotoğraf insanlığın da terennümüdür. Bu görüntü XXI. Yüzyıla keskin bir zehirle girmek demektir ki, geleceğimize ilişkin kaygı vericidir. Kadınlara yönelik bu çirkin dil ve saldırganlık vicdanların da perişanlığını yansıtmaktadır.’’
Ortahisarlı sanatçımız, yazar Mustafa Şimşek’in yazıp yayımlattığı ANALARIN DÜNYASI için , eğitimci, yazın öğretmeni Mustafa Kaya, kitabın önsözünde böyle diyor. Devamını da okuyalım:
‘’ Mustafa Şimşek, kadınlara dair, toplumun içerisinde bilinen ama dile getirilmesinden kaçınılan önemli bir yaraya neşter vurmaya çalışıyor : ‘’ Dul evlilikleri…İlk kitabı Erdemin Bedeli’nde döneminin ruhunu başarılı bir üslupla anlatmıştı. Tamamı gerçekçi idi ve edebi bir kokuyu alabiliyorduk. Bu edebi üslubu her çalışmasında giderek geliştiriyor. İzlenimim o ki, sonrakini yazabilirse, edebi kokuya daha da yaklaşacaktır.’’
Kitapta adı geçen kişilerin tümünün adları değiştirilmiştir. Bu gerçek bir özyaşam öyküsüdür. ( Romanımsı anılar ) . Şimşek, eserinde kendisini Musa olarak dile getiriyor. Diyor ki :
‘’ Evlat ve eşi ölen insanların çektikleri acı ve ıstırapları, bu durumu yaşamayan insanların anlaması ve hissedebilmesinin imkansızlığını bilmekteyim. Evlat acısını her aile yaşamaz. Ancak, eşlerden biri, mutlaka, ya erkek ya da kadın önceden ölür. Her ikisinin de aynı anda ölme olasılığı, kazalar dışında, sanırım mümkün değildir. Ölüm kaçınılmaz gerçeklerden biridir. Yaratan böyle yaratmış. Yaşlı insanlarda kadının önceden ölmesi halinde ise erkek perperişan olur.’’
1 Kasım 2012. Musa Bey düşünüyor ki, ‘’ Cahil insanların eylemleriyle çok okuyan insanların eylemleri arasında farklılıklar göze çarpar. Cahilin eylemi ezicidir. Her adım atışında düşmanını ezen hareketler sergiler. Okuma alışkanlığı olan insanın eylemleri yapıcı, dostluğa ve sevgiye giden eylemlerdir.’’
Mektup yazmaktan bile çekinen Musa Bey, böyle bir eseri nasıl ortaya koymuştur. Bir hekim arkadaşı demiştir ki ona : ‘’ Mesleğin ve merakınla kadın ruhunu anlatan bir kitap yazabilirsin. ‘’
SAĞLIK SORUNLARI : Ailenin en küçük kızı Goncagül 41 yaşında kanser hastası. Arayışlar sonuçsuz. Hekimler, eczacılar para kazanma peşinde. Baba bir roman yazıp, bastırıp, kazanacağı para ile tedavi ettirmek istiyor. Olmuyor. Goncagül ölüyor. 46 yaşındaki kızları Sevgi de kansere yakalanıyor. Anne Ayşe hanım alzheimar oluyor. Musa Bey tüm felaketlere dayanıyor. Eşinin tüm işlerini görüyor.
PINAR ADLI MELEK : Musa Bey’e hayran olan bir kız. Romanını okuyup çok etkilenmiş. Geliyor eve. Çok genç , işveli, zarif ve çok güzel. Evin yönetimini üstleniyor. Yemek, ütü…Musa Bey artık ona hocadır. Ders alıyor ondan. Ona göre Hoca, farklı ve müstesna bir insandır. Arada büyük yaş farkına karşın bir aşk da sözkonusudur.
KAYIPLAR : ‘’ Aylar, seneler birbirini kovalıyor. Hoca, eşi için çareler arıyordu. Ama bulamıyordu, çaresizdi. Ayşe hanım ise iyice ağırlaşmıştı. Acı ve ıstırap dolu senelerden sonra, Ayşe hanım da hayatını kaybetti. ‘’
AVUNTU : Alanya’da yaşayan dost bir ailenin ısrarlı çağrılarına olumlu yanıt veren Hoca, üzüntülerinin sona ermesi için gidiyor, konuk oluyor. Orada çok güzel ağırlanıyor. Sonra yine dönüyor Ortahisar’daki evine.
DOSTLUKLAR : Hoca, Ayşe hanımla yaşadığı 58 yıllık mutluluğu düşünüyor. İlkokul dörde dek okumuş eşi, yüksek tüze bilgisine sahip Yargıç Pekiner Hanım ile derin söyleşiler yaparmış. Sık sık mezarlığa gidiyor, eşinin, çocuklarının kabirlerini elleriyle okşar, otlarını yolar, çiçeklerini sularmış.
NEMFOMANİ HASTASI BİR HATUN : Ayşe hanım büyük bir boşluk bırakarak gitti. Yalnızlık dayanılır gibi değil. Ne yapmalı. Ortahisar’da dul hatunlar olsa da, kimse evlenmek, koca kahrı çekmek istemiyor. Elli yaşında bir kadın. 2 saatlik yolculuktan sonra ulaşıyorlar. Kadın güzel, fakat günde 4 kez cinsel birleşme istiyor. Hoca dayanamaz buna. İsterik kadını kendi kaderiyle başbaşa bırakıp dönüyorlar. İlk görücülük girişimi böylece olumsuz sonuçlanıyor. ( Olumlu olsaydı ve daha başta evlenme gerçekleşseydi, bu kitap yazılamayacaktı ).
GENÇ BİR KIZ: Hocaya göre genç, 37 yaşında bir hatun. Önce bilgisayardan karşılıklı görüşüyorlar. Anlamlı konuşsa da kadın, güzel değil. Sonuç olumsuz.
SERPİL HANIM : 51 yaşında evde kalmış bir kız. Sigara tüttüren, rakı içen. Duygulu, gençliğini anlatırken, beklentileri boşa çıkmış. Ağlıyor.
NUR HANIM, YENİ BİR GELİN ADAYI : Hoca’nın arkadaşları gelin adayı öneriyorlar. 48 yaşında, bir çocuk anası bir dul hanım. Birbirlerini görüp beğeniyorlar. Fakat, hanımın köpeği var. İçkisi, sigarası, Ankara’da okuyan çocuğu için aylık para istemi…Gezmeyi, eğlenmeyi de seviyormuş.
BİR GİRİŞİM DAHA : Yalnızlık bıktırıcı. Dostların düşünceleri farklı. Kimisi bekar kalmasının daha iyi olduğunu söylüyor. Bir kadını görmeğe gidiyorlar. Bir erkekle birlikte yaşıyor gelin adayı. Hoca’ya ağır bir fatura çıkarıyor. Meğer bu kadın Ege Bölgesi’nde patates tarlasında çalışırken kocasını, 2 çocuğunu bırakıp bir kamyon sürücüsüyle anlaşıp kaçmış.
EMİNE HANIM : Çok konuşkan. Çenesi bıktırıyor. İnsanın sözünü ağzına tıkıyor.
ARAYIŞLAR SÜRÜYOOR : Eş arayışları yalnızca biyolojik istekleri karşılama amaçlı değil. Hoca, bu görüşmeleri derleyip toplayıp kitap yazmak istiyor.
GÖRGÜSÜZ BİR HATUN : Homur homur homurdanan, tesbih çeken bir hanım.
TELEVİZYON PROGRAMI DEVREDE : Evlendirme programlarında şansını denemek istiyor Hoca. Özüne güveniyor. Karizması var, anlamlı konuşuyor.
NERİMAN HANIM : 68 yaşında bir dul hatun. Hiç evlenmemiş. Eğitimci olsa da sadece para, miras düşünüyor. Fakat bir süre sonra bu hanımın öldüğü haberini alıyor Musa Hoca.
HANİFE HANIM : Zarif bir hanımefendi, fakat evlenmeyi düşünmüyor.
PROFESÖR HANIMA ÖNERİ : Özgüveni yüksek bir insan Hoca, bir üniversite öğretim üyesine, bir hekime talip olabilir.
BİTMEZ TÜKENMEZ ARAYIŞLAR : 10 burma bilezik isteyen Kayserili hatun.
DAYALI DÖŞELİ DAİRE İSTERMİŞ : Güzel konuşması hayranlık uyandıran, fakat yürüme zorluğu çeken bir gelin adayı. Açgözlülük, girişimi daha başlamadan sonlandırmış.
İKİ EVLİLİK YAPMIŞ KIZ : Para, mal, mülk…Üç torunlu hatun, kızını Hoca’ya vermek için dil döküyor.
MELEK Mİ, ŞEYTAN MI ? : Mütedeyyyin, dini bütün bir hatun. 44 yaşında. Evleniyorlar. Kendini ibadete adamış. Önceleri mutlu bir aile görüntüsü ortaya çıkıyor. Hoca, karısını cennetlik olarak görüyor. Giderek çekilmez bir kadın oluyor. ‘’ Bana bak Musa ! gayrı yularını elime aldım,’’ diyor. Sonrası tam bir cehennem hayatı. Kadının bağlı olduğu tarikatın müfettiş hanımları aileyi incelemeğe geliyorlar. Hoca, onlara gerekli yanıtları veriyor. Daha önce 3 kez evlilik yapmış olduğunu bilen Hoca, bir telefonla, karısının daha önce 5 kez evlendiğini öğreniyor. Hoca, altıncı…Boşanıyorlar…
YENİ BİR GİRİŞİM : Gelin adayı öneren fırsatçılar Hoca’yı sürekli olarak soymağa çalışıyorlar.
VİKTORYA HANIM : Ermeni bir hatun. Davet üzerine Hoca İstanbul’a gidiyor. Temiz bir ev. Birbirlerini beğeniyorlar. Dosta selamı da, yâre sevdayı da biliyor Hoca. Ermeni hatun Hoca’nın İstanbul’a yerleşmesi halinde evlenebileceğini söylüyor.
ROMANYALI HATUN : 55-60 arası bir Romen. Kararsızlık…Çıkar ilişkileri. Hoca bir labirentin içinde ve çıkış yolunu arıyor, bulamıyor.
TOMBUL HACER HANIM: 120 kiloluk İzmirli . Hocadan 10 yaş küçük, yürüme zorluğu çekiyor. Dini nikah için hocanın gelmesini bile beklemeden, taa İzmir’den gelmiş, Hoca’nın evinde onu yatağa davet ediyor. Ertesi gün yüzükler takılıyor , yakın dostlar arasında bir kutlama gerçekleştiriliyor.Hacer hatun fotoğraf sevdalısı, bilgisayar uzmanı ve yeleğinin ceplerinde çiçek tohumları taşıyor.Huysuz, kaprisli.
SAYRI DÜŞMEK : Hoca artık hastadır. Çünkü ilişki kurduğu her gelin adayı, her ev kadını kendine hizmet ettirmektedir onu. Hanımların yapması gereken işleri de o yapmaktadır . Mutsuzluk bir yandan, ağır işler onun sayrı düşmesine yol açar.
KATARİNA HANIM : Rus hatun. Türkçe bilmiyor. Hoca ile işaret diliyle anlaşıyor. Fakat Türkiye’de bir bürokratla evli , çok güzel bir kızı var, Türkçeyi iyi konuşuyor. Fakat anlaşılıyor ki, Rus hanım, ülkemizde oturma izni almak için Hoca ile evliliğe yanaşıyor. Dikili ile Ortahisar arası 1000 km. Dönüş vaktidir.
KURU FASULYE PİŞİRMESİNİ BİLMEYEN BİR KADIN : İrina Hanım Rusya doğumlu, üniversitede öğretim görevlisi.
ERKEK YÜZLÜ AYŞE KADIN : Hoca, Ayşe Hanımın yüzündeki dövmelerinden rahatsız oluyor ve vücudunun başka yerlerinde de dövme olup olmadığını merak ediyor. Ne var ki, tam bir yanıt alamıyor.
AKTRİST BİR HATUN : 55 yaşında bir dul. Günde 4 paket sigara içiyor. Sülalesinde katiller olduğunu söylüyor.
AŞÇI YAMAĞI KADIN : 35-40 arası bir dul. Resmi nikah istiyor ivecen ivecen.
FİGEN HANIM ve GÜZEL KIZI EDA : 14 yıllık dul Figen Hanım, kızı Eda ile İstanbul’da yaşıyor. Hoca İstanbul’a gidiyor. Evleniyorlar. Küsmeyi seven ve bunu alışkanlık yapan bir hatun. Değişik bahaneler yaratarak İstanbul’a kaçıyor, sonra geri gelmek için Hoca’nın iznini istiyor. Ailevi sorunları çözümsüz bir aile. Eda 4 kez evlenmiş. Polis olduğunu söyleyen bir genç onunla evlenmek istiyor. Hoca, araştırıyor; o gencin polis olmadığı ortaya çıkıyor. Güvenilir bir insan olsa, Hoca, masraflarına bakmadan onları evlendirecek, fakat öyle bir ortam yok.
EVDE KÖPEK BESLEMEK OLAĞAN MI ? : Dostları Hoca’ya bir köpek almasını söylüyorlar. Pınar da bir eşeği almasını öneriyor.
YENİ BİR SERÜVEN : Saz çalan, yüksek oktavlı güzel sesli bir hanım. Birlikte gezip dolaşıyorlar.
FAHRİYE ve MENEKŞE ADLI İKİ GÜZEL HATUN : Ortahisar’daki eve hayran kalan iki bayan. Hoca şakalaşıyor onlarla : İkinizle birlikte evleneceğim. Gülüşüyorlar. Figen Hanım da İstanbul’dan her an gelebilir. Bir evde 3 hatun. Menekşe Hanım diyor ki sonunda : ‘’ Ben evliyim hayatım. ‘’
YİNE FİGEN HANIM : Sürekli gündemde. Sürekli İstanbul yolcusu. Kararsız. Bir gidip bir geliyor.Ne yapacağını bilmemenin tedirginliğini yaşıyor.
NEMFOMANİ : Doymak bilmez cinsel istek anlamında latincede bir terim. Kadınlar arasında yaygın olmasa da yüzdesi ortaya çıkmıyormuş. Jinekolojide bir hastalık.
EDA: Musa Hoca son olarak diyor ki : ‘’ Evet, evet ! Eda’ya sonunda gelinlik giydirdim; gelin ettim. ‘’
Önsözünü Mustafa Kaya’nın, sonsözünü Prof Dr Mustafa Yandı’nın yazdığı Anaların Dünyası okunmağa değer bir kitap. Psikolojik ağırlığı var. Burada kitabın adı ile içeriği arasında bir uyum olması gereğinden de söz edelim. Ne olabilir : Dul bir erkeğin eş arayışları…
Mustafa Yandı diyor ki : ‘’ Yazarımızın yöresel ‘’ Yağışoğlu Yaşar’’ menkıbemizi romanlaştırdığı ilk kitabından sonra kaleme aldığı bu eserde, ülkemizde yaygın bir sorun olan adeta ‘’ Yaşlı dullar dramı ‘’ diye özetleyebileceğimiz önemli bir sosyal yaraya parmak basmaktadır. ‘’
Saygıdeğer Ağabeyimiz Yazar Mustafa Şimşek ömrü boyunca gözlemiş, izlemiş, sözde değil, özde aramış, ölçmüş, biçmiş, tartmış ve dökümünü yaparak psikolojik değeri yüksek bir eser ortaya koymuş. Sonuçta diyorum ki, Şimşek bir ‘’İnsan sarrafı’’ dır. Gelin adaylarının herbiri, girişim olumsuz da sonuçlansa onda iz bırakmış , bir ders olmuştur.
……………………………………..
3 Temmuz 25. Ürgüp