Anlayış Eksikliği, Görgü Görenek…

'' Talebiniz üzerine, Üniversite lojmanlarında D 7 blok. daire 4 tahsis edilmiştir. 10 gün içinde yerleşmediğiniz takdirde tahsisat iptal edilecektir.''
Nedir bu? Dicle Üniversitesi başlıklı yazı. İmza kime ait? Rektör Yardımcısı Prof Dr Aydın Zevkliler (Hukukçu)...
Sayın Rektör Yardımcısı...Biz bu kente sürgün gelmedik. Eğitimci olarak daha verimli olacağımızı düşünerek , Kayseri, Adana , Balıkesir, Konya, Nevşehir gibi kentlere gitmek varken, geldik. Kendi isteğimizle...O denli zor muydu  yazıyı şöyle yazdırmak :
'' Üniversitemize hoş geldiniz. İnanıyoruz ki, eğitimci kişiliğinizle öğretmen adaylarını eğitmede büyük başarı göstereceksiniz. Ailenize ayrılan konutta sağlık, esenlik, mutlulukla yaşamınızı dileriz.''
Hiç olur mu! Resmi yazışma adabına uyar mı bu tür laübali (!)  anlatım !
.......................
Ah Hidayet Bey ah!
Sen de inanmazdın o demir, ağaç işlerini öğrencilerinin yapmadığını. Sanayi'de atölyelerde babaların, ağabeylerin yaptığını…Sonra da sanki öğrencinin kendi üretimi imiş gibi not verdiğini bilirdik.
Ya biz Göreliler ne yapacaktık !
Sanayi’deki işlikler  yolumuzun üzeri değil. Bize ters. Kış günleri dersten çıkanda akşam oluyor. Nasıl gidip de ödevimizi yaptıracağız ! Kendi kendimize, hafta sonu o 1.5 günde de yapma olanağımız yok. Hidayet Bey'in El İşi dersi tam bir kabus.
Bir arkadaş müjdeyi verdi.  Erkek Sanat Enstitüsü atölyesinde , öğlen tatili süresinde tahtadan, demirden bazı işleri yapma olanağı varmış. Gittik, gerçekten de haberi olan kimi öğrenciler çalışıyorlar. Kafamda kulaklarıma inmiş , bol gelen okul kasketi, mengeneye sıkıştırdığım bir parçayı yapmağa çalışıyorum. Atölyeye geniş pencerelerden güneş giriyor. Ortam aşırı sıcak. Bir de Enstitü yöneticilerinden birine yakalanma korkusu...Panik halindeyiz. Ter döküyoruz. Birden yüksek perdeden bir bağırtı bizi titretiyor :
'' Ulan, kapalı yerde şapka giyilmeyeceğini bilmiyor musun , köylüüü !''
Akşehirli olduğunu bildiğimiz teknik öğretmen Mehmet Odabaşıoğlu böyle bağıran...Bizden belki 4-5 yaş kadar büyük genç bir adam, yürüyüşü kostak kostak...
Mehmet Bey Öğretmenim, şöyle seslenmek o denli zor muydu ? '' Çocuklar, atölyemize hoş geldiniz. İyi iş çıkarmanız için, okulumuzun hünerli öğrencileri size yardımcı olacaklar. Yine gelin.  Kullanacağınız tezgahlar sizin ailenizin verdiği vergilerle düzenlenmiştir...''
Hiç olur mu? Böyle laübali sesleniş bir okulun işlik görevlisi yetkiliye yakışır mı ?
.......................................
1974 Ekiminde Nevşehir Merkez Ortaokulu'ndan Ürgüp Lisesi'ne becayişle geçtim. Bir ay sonra idi ki,  Müdür Yardımcısı Şenel Öcmen Hanım bir yazı gösterdi. Nevşehir'den gelmiş. Okul Kütüphanesi'nde sayım yapılmış. Bazı kitaplar kayıpmış. 450 TL borçlu imişim. Geçmişte Kütüphane demek ki bana zimmetliymiş. Kim hesap etti, belli değil. Müdür Kadri Gürhan öyle istiyor, tamam. İtiraz hakkı da yok. Şenel Hanım aylığımdan kesti. O tutarda para aylığımın sekizde biri idi. Ürgüp'te yeni bir düzen kuracağız. Bütçemiz sarsıldı özetle...
Ey Gürhan Bey ! O denli zor muydu şöyle bir yazı yazmak : '' 1971' den günümüze görev yaptığınız Merkez Ortaokulu'nda öğrenci yetiştirmede gösterdiğiniz çaba, her türlü takdirin üzerindedir. Kütüphanemizde yapılan sayımda bazı kitapların eksik olduğu görülmüştür. Bu konuda yardımlarınızı rica ediyoruz. Yeni görev yerinizde sağlık, mutluluk, esenlik içinde yaşamanızı ve çalışmanızı saygılarımla dilerim.''
Hiç olur mu! Böyle laübali (!) bir yazı bir müdürün kaleminden çıkabilir mi?
..............................................                                                                                                        6 Eylül 2016 . Ürgüp