B E N D E N S İ N…

TDV (Türkiye Diyanet Vakfı)’nınher yıl düzenlediği geleneksel 38. “Kitap ve Kültür” fuarı Perşembe günü (16.05.2019) Diyanet İşleri Başkanı tarafından Kocatepe Cami avlusunda açıldı. Eskiden yılda bir veya iki defa İstanbul ve Ankara’da açılan kitap fuarları, artık birçok büyük hatta küçük şehirlerde de açılmakta. Bundanımdır bilinmez kitap fuarına çok rağbet yoktu. Haliylefuar da çok can-canlı değildi. Öyle olmamakla beraber gene de alıp okunacak bir hayli kitap var.

Öteden beri okunmadığı için çok hayıflanırdık. Artık durum değişti. Çok kitap basılıyor ve çok kitap okunuyor. Bu durum dünya istatistiklerince de kabul görmektedir. Kütüphanelerimiz, toplu taşıma araçlarımız, kafe ve bekleme yerlerinde çokça kitap okuyan insana rastlamak/görmek mümkün.

Bu notu düştükten sonra tekrar fuara döneyim. Büyük bir iştiyakla kitap stantlarını gezerken yakın tarihimizin baba-kız meftunu olduğum Fatma Aliye’nin babası hakkında yazdığıPınar Yayınlarından çıkan “Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı” isimli kitap dikkatimi çekti. Aldım ve okudum. Çokta hacimli olmayan kitapta birçok yeniliğin öncüsü Abdülmecit ve “Tanzimat Fermanı” olarak tarihteki yerini alan Avrupalılar ile Müslümanları eşitleyen meşhur belgeyi kaleme alan MustafaReşit Paşa’yı, o dönemin maarifini, o dönemin maliyesini ve o dönemin sosyal yapısını merak edenler içinokunası bir kitap.

Tarihin her dönemini okumayı çok sevmekle beraber yakın dönem tarihini ve olaylarını daha çok seviyorum.Çünkü bu tür kitapları okuyunca günümüzü daha iyi anlıyorum. Kadim dönemden bu tarafa idare edenlerle idare edilenler hep olagelmiştir. Olacaktır da. İdare edenler her zaman kendi ekibiyle gelmiştir…

Hiç şüphesiz Osmanlıda iktidara gelme ve gitmeler Padişahlardan ziyade özellikle Sadrazam düzeyinde daha çok olmuştur. Son döneminde bu durum daha çok görülmektedir. İktidar mücadelesi insanlık tarihi kadar eskidir. Asıl önemli olan yönetenlerinyönettiği insanlar (tebaa) hakkındaki tutumu.

Bununla alakalı mezkûr kitaptan bir bukle arz etmek istiyorum. Dönemin en seçkin ilim sahiplerinden biri hiç şüphesiz Ahmet Cevdet Paşa’dır.Yaşadığı döneme damgasını vuran devlet adamlarından M. Reşit Paşa’nın çok özel yetiştirdiği adamlarındandır. Böyle olmasına rağmen sadrazamlıktan alınan Reşit Paşa’nın adamlarından biri Cevdet Paşa’ya: “Ya bizim tarafa gel! Ya öbür taraf git! İki bayraktan birine yazıl! Zira buraya gelip gittiğinden heyet-i hazıra senden emin olamaz. Biz yarın meydana çıkacak olursak birinci işimiz seni ezmektir!” demiş.

Cevdet Paşa: “Ben devlettenim! Küçük rütbede bir adamım! Vükelanın ihtilafına karışmak bana yakışmaz. Ben herkesle barışığım. Mutlaka bir bayrak altına girmek gerekiyorsa, Beyazıt Meydanına bir bayrak açıp yalınız başına altına otururum” diye cevap vermiş.

Demiş demesine ama bu duruma çok üzülen Cevdet paşa, medresedeki odasını temizleterek siyaseti bırakarak tekrarilme dönmeye karar verir. Ardından şu beyti söyler:

Yârın vefası yok dil ağyârginecû

Cevdet azimet etmeli uzlet diyârına

1852 yılında bir gün ansızın Babıali’ye şehzade Abdülhamid Han teşrif eder. Cevdet Paşa’nın da içinde olduğu saray erkânı teşrifatta bulunur. Padişah atından inip, daire-i hümayunlara giderken Cevdet Paşa’nın önüne gelince durur.

Yaveri Ali Paşa’ya; “Bu Cevdet Efendi değil mi?” Der.

Ali Paşa; “Evet Efendimiz” dediğinde,

Padişah; “Ben onu çok severim. Zira hem dirayetli ve malumatlı bir zât, hem de güzel ahlak sahibidir” der ve yürür. (…)

Zat-ı Şahanenin, Cevdet Efendi’ye o şekildeki iltifatının sebebi Cevdet Efendinin hiçbir tarafı tutmayıp hiçbir dedikodunun muhatabı olmadığı Padişah Hazretlerinin kulağına gitmiş olmasından ileri geldiğini, daha sonra Cevdet Efendi’ye bildirmişler… (S.94-96)

Ahmet BELADA