Ramazan geliyor dediklerinde insanları tatlı bir telaş sarardı. Hele o gece yemeğe kalkmak yok mu? O da işin bir başka tatlı yanıydı.
Ramazan farklılıktı
Hele oruç tutmanın ayrı bir hazzı ve gururu vardı
Büyükler oruç tutmayı özel bir görev addederler, ondan hiç vaz geçmezlerdi.
En zor işlerde, en sıcak günlerde dahi gık demeden, itiraz etmeden, şikâyette bulunmadan tatlı bir huzur duyarak orucunu tutarlar, çocuklara örnek olurlardı.
Bizler de oruç tutmak için heveslenir
Annemize yalvarır;
“Anne beni de ‘illiğe’ (sahura) kaldır” diyerek başının etini yerdik.
Uykumuzun bölünmesine, gözümüzden uyku akmasına rağmen hiç şikâyet etmez, sanki büyük bir adam gibi sofrada yerimizi alır, sessizce yemeğimizi yerdik.
Asıl mesele ondan sonra başlardı
Bazen unutur evde hazır bulunan yemeklerden karnımız doyuncaya kadar yer, oruçlu olduğumuz aklımıza gelince annemize koşar;
“Anne, unutarak yemek yedim, şimdi orucum bozuldu mu?” diye sorardık.
Onların cevabı da hep aynı olurdu;
“Hayır, unutarak yemek yediğin zaman orucun bozulmaz, tutmaya devam et” diyerek oruca devam etmemiz sağlanırdı.
İftar yaklaştığı zaman yüksek yerlere çıkar, caminin minaresini gözlemeye başlar, gözlerken de türlü oyunlar oynamaktan geri kalmazdık.
Hoca minareye yaklaşırken hazırlanırdık, ezan okunmaya başladığı anda koşarak evin yolunu tutar, bir taraftan da “okunuyor, okunuyor” diye avazımız çıktığı kadar bağırır, komşularımızın da duymasını sağlardık.
O hızla sofraya oturur, açlığın verdiği iştahla yemeğimizi yemeğe başlar, büyük bir işin üstesinden gelmiş gibi gururlanırdık.
Kimi zaman ‘ben beş tane tuttum’ diyerek birbirimize hava atmaktan da geri kalmazdık…
O günleri bizler yaşadık
Huzurluyduk
Umutlarımız vardı
Henüz hayallerimizi parçalayacak, radyo, televizyon, cep telefonu ve bilgisayar ortada yoktu.
Her şeyi isteyerek yapardık
İtiraz etmezdik
Hayatın güzelliklerini hisseder, doyasıya yaşar
Sorunları aşmayı yaşayarak öğrenirdik
Çevremiz sanki bir okuldu, her gün yeni şeyler gözlemler, yeni bilgiler edinir, hayata bir adım daha yaklaştığımızı hissederdik.
O günleri arıyor muyuz?
Galiba evet…