BİLİMİN ŞAŞAALARI ve ALLAH
Bilimin keşifleri gözümüzde büyüyor, şaşaalı hale geliyor, hayret ediyor, hayran kalıyor, şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyor, üstelik de mutlu oluyoruz.
Öyle mi?
Atom keşfedilmiş, parçalanmış, atom çekirdeği ortaya çıkarılmış, elektronların varlığı kanıtlanmış.
Sonra nötron ve protonun keşfi gelmiş arkasından. Bunlarla da yetinilmemiş, uzayın kapıları açılmış, gezeğenler, yıldızlar, galaksiler, paralel evrenler birbiri ardına düşmüş bilgi dağarcığımıza, üstelik gözlerimizin yuvarından çıkarcasına...
Uzay denen sonsuz boşlukta milyarlarca galaksi olduğu, her galakside ise milyarlarca yıldız, sayısı korkunç rakamlara ulaşan, aklın alamayacağı kadar da gezegen.
Aman Allah’ım!
Bilimin ne muhteşem bir şey olduğuna inanıyor ve çok da ileri giderek; “bilim ne diyorsa o, başka bir şeye inanma!” deyiveriyoruz arsızca ve umursamadan.
Dur kardeşim!
Tüm bunları ortaya çıkaran kim, insan değil mi? İyi de bu insan kim, insanı yaratan kim, insan nasıl ortaya çıktı? İnsana o aklı kim verdi? İnsan araştırma-inceleme-yorumlama gücü ve yeteneğini nereden aldı?
Düşün!
Uzayı, atomu, atomun altı parçacıkları, ışığı, yer çekimini vb. keşfeden akla nasıl ulaştı?
İyi düşün!
İnsanın, insan aklının, uzayın, galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin, atom ve atom altı parçacıkların sahibi kim, bilim mi yoksa?
Bir düşün bakalım!
Ne oldu, heyecanın söner gibi oldu değil mi?
Evet, tüm bu gelişme, araştırma, nice güzellik ve mucizelerin arkasındaki tek güç Allah’tır. Allah'ı bırakarak gerçekten aciz olan insanı güçlü görmek doğru mu?
Düşün, idrak et!
Allah’a ve onun bize bahşettiği nimetlere şükret…
Haydi!