BUHTUNNASR ve İSRAİLOĞULLARI
Esatir, Hikâye, Destan, Mitoloji, Rüya vs. gibi gizemli ıstılahlar hemen herkesin dikkatini çekmiştir. Herkes söylemek istediği, olmasını düşündüğü hususları bu kavramlarla anlatmaya, vermeye çalışır. Kültürümüzün en önemli kitaplarından Nizamü’l-Mülk’ün“Siyasetname” adlı eseri de o tarz kitaplardandır. Yani hükümdarlara ve insanlara dolaylı anlatımlarla ders vermektedir.
İnsanlar verdikleri konferanslarda, yazdıkları kitap ve makalelerinde bunlara her daim yer vermiştir. Bu konuda ne düşündüğüme gelince: İtikadıma, amelime halel getirmediği, gereksiz mübalağaya gidilmediği müddetçe bahsi geçen unsurlardan yararlanılması gerektiğini düşünüyorum.
İsrailoğulları azgınlıkları sebebiyle peygamberlerini öldürmeye başladılar. Onlardan biri de Hz. Zekeriya’dır. Yüce Allah onların üzerine Buhtunnsr’ı gönderdi.
BUHTUNNASR KİMDİR?Rivayet olunur ki Danyal, Tevrat okurken bir kişinin yakın zamanda Beytü’l-Makdis’i yıkacağını haber veren bir ayete rastlar. Bu duruma üzülen Danyal; “Yarabbi! Beytü’l-Makdis’i yıkacak ve İsrail oğullarını perişan edecek kişi kim olabilir?” dedi. O gece rüyasında Babil diyarından Buhtunnasr adlı bir yetim olduğu söylendi.
Danyal derhal eşyalarını hazırlayarak Babil’e hareket eder. Gittiği şehirde saltanat işlerini yürüten kişi Danyal’ın gelişini haber alınca huzuruna çağırarak; “Senin bu memlekete gelme sebebin nedir?” diye sorunca, o da; “mallarımı, bu diyarın acizlerine ve yetimlerine dağıtmak istiyorum” der. Aldığı iznin ardından yetimleri araştırmaya başladı. Fakat Buhtunnasr’abir türlü rastlayamadı.
Danyal’ın kölesi bir gün yolda yürürken küllüğün üzerinde hasta bir çocuk gördü. Köle onun durumunu sordu. Çocuk; “Ben yetim bir çocuğum. Bundan önce kendim ve annem için odun toplayıp satıyordum. Şimdi gördüğün bu duruma düştüm” cevabını verir. Köle; “Senin adın Ne?” diye sorunca çocuk; “Buhtunnasr” der.
Köle efendisinin yanına gelerek çocuğun durumunu haber verir. Birlikte derhal çocuğun yanına giderek, annesini de alarak kaldıkları yere getirirler. Bakımlarını yapıp sağlığına kavuştuktan sonra çocuğun yetişmesi için de elinden geleni yapar.
Bir muhabbet esnasında DanyalBuhtunnasr’a; “Senin hakkında yaptığım yardımların karşılığı ne olur?” diye sorunca Buhtunnsr; “Senin hakkını nasıl öderim!Hiçbir şekilde onu karşılayamam” der.Danyal; “Öyle zannediyorum ki sonunda saltanat mertebesine çıkacaksın ve İsrailoğullarına asker çekeceksin. Şimdi benim senden istediğim, ben ve ailem için bir “emanname” yazman/vermendir” der.Buhtunnsr;“Benimle eğleniyorsunuz, dalga geçiyorsun” der.Danyal; “Hayır vallahi” der ve ısrar eder. “Eğer benim isteğimi yerine getirirsen sana yirmi bin dirhem veririm” der. İçinde bulunduğu hali de göze alarak bu isteği şaka kabul ediyordu. Buna rağmen annesinin ricasıyla istenen emannameyi verir.
Sağlığına kavuşan Buhtunnasr odun toplamaya devam eder. Emanname karşılığında aldığı yirmi bin dirhemi de arkadaşlarına, ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Para alan emir alır kabilinden Buhtunnasr arkadaşlarına emriler vererek iş yaptırmaya başlar. Arkadaşlarıyla birlikte bir yolunu bulur ve melikin dergâhına girerler.
Buhtunnasr geçmişte saygın bir kâtibin oğluydu. Fakat günlerin getirdiği sıkıntı onu bu hale düşürmüş. Babil hükümdarı onda ikbal belirtileri görür ve onun yetişmesi için gerekeni yapar. Belirli bir noktaya gelince de onu emir yapar. Buhtunnsar gittiği her yerden muzaffer olarak ve çok sayıda dost edinmiş olarak döner. Hükümdar onu da yanına alarak gittiği Beytü’l-Makdis’te tutuklanırlar.Serbest bırakıldıktan sonra Babil hükümdarı yanına alır. Birlikte pek çok gizli-açık icraatta bulunurlar. Hükümdar öldükten sonra da saltanat işi ona kalır.
Bu arada İsrail Oğullarının başında Naşiye b. Emus, peygamber olarak da İrmiya vardır. İrmiya her ne kadar vaz ve nasihatte bulunuyorsa da fitne, fesat ve kötülük bir türlü son bulmuyor, uyarıda bulunmasından dolayı da onunla dalga geçiyorlardı. Bu durumdan haberdar olan Buhtunnasr fırsat kollamaya başladı.
Bir gün İrmiya saçına başına kül atıp, üstünü başını yırtıp, yüksek bir yere çıkarak; “Yüce Tanrı sizden elinizi isyandan çekmenizi buyuruyor. Değilse sizin üzerinize ateşe tapanları musallat edecek. Siz benim uyarılarımdan korkmuyor, sevaba ümit bağlamıyorsunuz ama onlar sizin hayat damarlarınızı çıkartıp,Beytü’l-Mkdis’i harap edecektir” dedi.Bu duruma inanmayan İsrailoğulları, böyle bir şeyin olamayacağını söyleyerek İrmiya’yı zindana attılar.
Kudüs’te bunlar olurken Buhtunnasr orduyu Beytü’l-Makdis’in açığına indirdi. Uzun süren kuşatmanın ardından şehrin kapılarını açtılar. Kılıcını kullandı. Aciz ve ihtiyarları bağışladı. Emannameyi gösteren Danyal b. Hazkil’i halkıyla birlikte serbest bıraktı.
Beytü’l-Makdis’ı yakıp-yıkıp, Tevrat’ı yaktı. Şam civarında yakıp yıkmadığı yer bırakmadı. Sayıları belli olmayan ölülerin dışında, Yahudi yöneticilerinin çoluk-çocuklarından ve torunlarından yetmiş bin kişiyi de esir aldı. Hesaba-kitaba gelmeyecek ölçüde aldığı malları da Babil’e taşıdı.
Hz. Süleyman Beytü’l-Makdis’i cinlere yaptırdığı için altın, gümüş ve yakut gibi değerli madenleri anında temin ediyorlardı. Bu değerli eşyalardan yüz bin herver yükü Babil’e gönderdi.
Buhtunnasr, olanları ve olacakları daha önceden haber veren ve tutuklu olan İrmiya’yı huzuruna çağırarak; “Bu olayların olacağını nerden bildin?” diye sordu.
İrmiya; “Gaibi bilen hazret, beni bu kavme nasihat ve öğüt vermek için gönderdi. Onlara olacak bütün şeyleri haber verdim” dedi.
Buhtunnsr; “Onlar ne kötü bir kavimmiş ki, peygamberlerini yalanlamış ve onu hapsetmiştir. Şimdi eğer benimle olursan, izzet ve ikramdan başka bir şey görmezsin. Yok, eğer kendi beldem de emin ve rahat ederim dersen, öyle yap” dedi.
İrmiya; “Ben her zaman Tanrının emniyeti altındayım. Eğer İsrailoğulları bana itaat etmiş olsalardı, Tanrının emniyeti altında olurlardı. Senden ve başkasından onlara bir zarar gelmezdi” diye cevap verdi.İrmiya Kudüs’te kalarak Danyal ve halkına ikram ve izzette bulundu.
Giden yönetici ve mallar yüz yıl Babil’de kaldı. Kuruş adlı bir yönetici tekrar malları ve oradaki yöneticileri geri aldı. Kudüs, Beyt-i Makdis yeniden tamir edilerek yüz yıl daha huzur içinde yaşadılar. Tekrar isyana başladılar. Yüce Tanrı bu sefer de Rum melikini onlara musallat etti. O da öldürdü, yaktı-yıktı ve malları Rum diyarına götürdü.
Okuduğum “Ravzatü’s-Safa Fi Sireti’ll-Enbiya” kitabından özetleyerek verdiğim bu bilgiler gösteriyor ki, zalimin zulmü sınırsız değil. Zalimleryaptıklarının karşılığını dünyada veya ahirette mutlaka görecektir. Ahir-zaman peygamberinin soyundan geldiğini söyleyenlerin, kardeşlerini zalimlere peşkeş çektiği günlerde bu yazıyı kaleme aldım. (BAE ile Bahreyn Yahudi devletiyle anlaşma imzaladılar)Allah mazlum ve müstezafların intikamını illaki kendine inananlar vasıtasıyla almayabilir.
Kadir-i Mutlak’ın dışında her şey sonludur. 1948’den 2020’ye yetmiş iki yıl oldu!
Ahmet BELADA