CEBİNDE EUROLAR VARMIŞ
'' Ben biliyorum senin ne vakit izin vereceğini. ''
'' Nasıl olacak o iş ? ''
'' Sen anlarsın, ben Holanda'da yaşıyorum ya. ''
'' Ne olmuş yaşıyorsan ! Sınava giren yüzlerce öğrenciden farkın ne? ''
'' Sen bilirsin ! ''
......................
2004 . Ziya Gökalp Lisesi'nde ÖSYM Üniversite giriş sınavında salon başkanıyım.Bir de yardımcım var. Tıp doçenti bir genç. Görevimin bilincindeyim. En küçük bir kuşku duyulmamalı. Sınavın güvenliğine gölge düşürülmemeli.
Süre doldu. Cevap anahtarı kartlarını topladım önce. Sırayla. Sonra soru kitapçıklarını.
Baktım, bir öğrenci soru kitapçığındaki test şıkları işaretlerini daha yeni aktarıyor kartına.
'' Delikanlı, süre doldu. '' dedim.
Kartına işlemeğe devam ediyor, vermiyor. Oturduğu yerden de kalkmıyor.
'' Bana süre tanımaya mecbursun ! ''
Bu söz beni irkiltiyor. Salon boşalıyor, tek bu delikanlı kalmış.
'' Mümkün değil, haydi kartını, soru kitapçığını teslim et de , çık salondan ,'' diyorum.
'' Ben daha yeni başladım karta işlemeğe. ''
'' Olmaz. Kabul edemem. ''
Kartını almağa çalışıyorum. Vermiyor.
Ve yukardaki diyalog aramızda.
..........................

Bu genç adam Bingöl doğumlu. 18 yaşında. Holanda'da, nasıl bir aile ortamında yetişmiş, Liseyi nerede , nasıl bitirmiş de üniversite sınavına girmeğe hak kazanmış.
Demek, Holanda' da genel bir kanı oluşmuş. ''Türkiye'de yasaymış, yönetmelikmiş, hiç önemi yok. Verirsin avroları, olmayacak iş, olur. ''
Yardımcımla birlikte sıraya koyuyoruz belgeleri. Naylon torbacıklara ayrı ayrı yerleştiriyoruz . Dışarıya çıkıyoruz.
Delikanlı kapının önünde, geçenekte durmuş, bekliyor. Demek, hala umutlu.
Baktım, ağlıyor.
'' İzin verseydin ne olurdu sanki. Sen karlı çıkardın.''
Avrolarına güveniyor. Yorgunum, saat 7'den beri buradayım. Sınavın gerginliği , şu bu.
'' Bak delikanlı, herkes benim gibi sabırlı olmaz. Bak, ÖSYM temsilcileri geçiyor.Beni onlara şikayet et. İzin vermedi, süre tanımadı de , tamam mı ? ''
'' Ben babama ne diyeceğim, sınavım kabul edilmedi, boş kağıt mı verdim diyeceğim. Döğer beni.''
'' Sınav başlarken açıkladık. Ek süre kesinlikle yasak dedik. Sen dinlememişsin bizi. ''
'' Bin avro hazırdı.''
Hala cebindeki parasını öne sürüyor.Sinirleniyorum.
'' Bir daha bu lafı edersen seni polislere bildireceğim. Bize hakaret ediyorsun. Rüşvet teklif ediyorsun. Unutma, herkes bizim gibi anlayışlı olmaz. Haydi, geçmiş olsun.''
Ağlıyor...Yapılacak başka bir iş yok. Yardımcımla torbacıkları Bina Sınav Sorumlusu'na teslim ediyoruz. Belgeleri imzalayıp, zarf içinde pek mütevazı sınav ücretimizi alıp çıkıyoruz okuldan.
Bir sınav da böyle sona eriyor.
Düşündürücü...
--------------------