DIŞARIDA KAR YAĞIYOR. İÇİMDE FIRTINALAR;
Selâm; Kar, Kış, Buz kim sevmezki...
Hele heleki camdan lapa lapa yağan karı seyretmek, bambaşka bi güzellik...
Çocukluğumda; kışlar başka güzel, yazlar başka güzeldi. Bizim kardan adamlarımız bu kadar güzel olmazdı, ama kaymalarimız muhtesemdi. Tavukçu camii'sinin yukarısından bi otururduk, Meteris'e doğru bi kayardık. Bizi kimse tutamazdı. Ayağımızda bot, ayakkabı ne gezer, sadece birer naylon çedik, bayır aşağı fıyyy. Naylon, haşa bulursak, ne ala bulamazsak, çömelerek başlardık kaymaya, bitişi ne siz sorun ne ben söyliyeyim. Aşağı Musapaşa'ları geçerdik, Soku taşımızın, sokağının önünde hepimiz bi yana savrulurduk.
Benim sırtım yerde, ayaklarım havada bitişe varırdım.  Diğerleri sağ yan, sol yan devrilmiş olurlardı. Hepimizin ağzı kulaklarinda, ayağa kalkardık, koşturarak, geri camiinin oraya tırmanırdık. Yorulana kadar kayardık, hic bıkmazdık. Camimizin önünde kar birikirdi; onunlada kartopu oynardık, erkek çocuklar çok hin, fırlama olurdu; kartopunun içine cingi taş koyar, bize doğru atarlardı. Mazaallah yemeye gör, mermi gibi gelirdi. O yüzden uzak dururdum, aksama kadar arkadaslarla kar'da oynardık, ellerimiz, ayaklarımız donar, buz keserdi. Anam cağirmasa evin yolunu bilmezdim. Sonra eve gelirdim, üst baş ıslak, bide anamdan zılgıt yerdim; Hökumet anam, canıma okurdu. Soba'mizin üstünde tek güğüm olurdu; su kaynardı, az ılışlar, sıcak sıcak dökerdi.Sıkıysa ağla,maşrapa'yı kafana yersin. Maşrapa deyince; şimdiki gibi plastik nerdee...  
Kiloluk Zeytinyağ tenekesi boşalınca, halamla onları, karasoku camisini geçince, dingin karşısında balaklarin evi, çaprazında yani dingin hizasinda yolun köşesinde bir kalaycı dükkanı vardı. 2..3 basamak çıkılırdi. Orda tenekelerin ağzı kestirilir, birde kulp lehimlenirdi, oldu sana maşrapa, 5 kiloluk tenekelerin ağzı açtırılır, üstünede kulplu kapak olurdu. Oda etlik zamanı Kavurma, Sızgıt basılırdı. İç yağı, Göynek yağı, Kuyruk yağı eritilir; ona doldurulur, soğuyunca katılaşırdı. Kış boyu yenirdi. 18 kiloluk tenekelerde açtırılır tam ortasına yuvarlak odun şeklinde tutak yapılırdı, mahalle çeşmesinden su taşınırdı. Neyse..
Benim eller, ayaklar; haşlana haşlana yıkanır, sızım sızım sızlar, gıkım çıkmaz, çıkamaz. Sonra sofraya oturur, yarı uykulu, yarı uyanık, yemeğimi kaşıklar. Sicacik odada yün yatak, yün yorgan arasına sokulur, beyhud, deliksiz uyurdum.Çok güzel...
Kışın Tülay halam damdan sahana kar doldurur, aşağı getirirdi, anam alengirli şeyleri pek yemezdi, halam beni çağırırdı. Sahan'daki kar üstüne pekmez dökerdi, kaşıklardık. Çok hoşumuza giderdi. Ben nedense kan çektiğinemi, bilmem saç biti gibi baanne ile iki halamın dibinden ayrılmazdım. Anam gaddar anam bi kolumdan çeker, Candan halam bi kolumdan çeker, hangisinde kalırsam artık.Anam çok esirgerdi beni niyeyse alır odaya tıkardı. Elinden kurtulursam kaçar karşı odaya halamın arkasına saklanırdım. Baanne bi bulgur pilavı yapardı; yemelere doyurmazdı.
Yanında turşu'su üstüne Aside'si parmaklarımı yerdim. Sonrasında karsi odamıza gitmez, mindere kıvrılır, uyur kalırdım.
Dışarda kar yağdığını görünce, iki satır yazayım dedim.
Sağlıklı, Sıhhatli Günler dileklerimle...