DULCE NİNA ( * )

Malorgue'de çiftlik sahibi Adolfo'nun ardarda dört oğlu oldu.

Hepsi de iyi beslendi, iyi büyüdü, iyi eğitim aldı, Buenos Aires'te iyi işler buldular.

İtalyan-İspanyol melezi Adolfo'nun ilerlemiş yaşında bir kızı oldu.

Sinyora Agustino Sarmiento ailenin güneşi oldu.

Varsıl Adolfo artık güvenle bakabilirdi geleceğe.

Adı Agustino olsa da herkes ona Dulce Nina diyordu.

Duya duya, kendisi de adını unuttu nerdeyse.

Dulce Nina, Carlos'ta ilk,orta, liseyi okudu. Bekar öğretmenlerin gözü ondaydı.

Dulce Nina at binerdi, iyi süvari. Atı dört nala sürerken tavşan avlardı. And'lardan doğup da doğuya doğru akan ırmakta yüzerdi, anadan üryan. Yan gözle bakmak kimin haddine !.. O bir prenses. Adolfo'da çifte tabanca.

Dulce Nina, Buenos Aires'ten gelen şehir çocuklarını beğenmiyordu. İngilizce öğretmeni, Alman asıllı Martin Müller sevdalandı. Yanıtı kesin oldu Dulce Nina'nın.

'' Martin'le evlenmek mi ! Ayol seyisim Suarez daha çok tercihimdir. ''

Okula at sırtında geliyor. Tam vaktinde dersine girerken atını seyisine teslim ediyordu. Öğleden sonra dersler bitince yine at binip çiftliğe dönüyordu.

Babasının, anasının gözünde o bir kuyum işi mücevher, bir pırlanta idi.

Sonra lise bitti. Çiftlikte çalışan işçilerden italyanca, almanca da öğrenmişti.

Aslında gereksinimi yoktu, fakat komşu çiftliğin kızı Mariana gitmiş Buenos Aires Üniversitesi'ne yazılmıştı. Aralarında bir yarışma vardı.

Dulce Nina da San Rafael Üniversitesi Pedagoji Fakültesi'ne yazıldı.

Babasının burada bir konağı vardı. Aşçısı, hizmetçisi, tavlasında iki at, Chevrolet Nova lüks otomobilin sürücüsü hazır. Gidip de yoksulların kaldığı üniversite yurdunda yaşayacak değil ya.

Yıllar süratle geçti.

Dulce Nina fakülte doçlarının, proflarının gözdesi. Yalnız bekar öğretim üyeleri değil, evli olanların da gözü Dulce Nina'da. Varsıl ailenin gösterişli kızı. Sanki ,o razı olsa alıp evlerine götürecekler ikinci hanım, kuma olarak.

Fakat Carlos Üniversitesi'nden bir doçentin , Ernesto Cortazar'ın verdiği Arjantin Edebiyatı dersini bir türlü başaramadı güzelimiz. Yaz dinlencesinde kütüphaneleri taradı, tez de hazırladı. Fakat genç doçent taktı genç kıza. Bir türlü mezun olamadı. Tek dersten iki yılı boşa geçti.

Aç değildi, açıkta değildi. Fakat Mariana, Buenos Aires Üniversitesi'ni bitirdiği gibi Mendoza'da bir iş bulmuş, çalışıyordu. Hafta sonlarında geliyordu ve nisbet yapıyordu. Onu görünce pek sinirleniyordu Dulce Nina.

Baktı, olacak gibi değil. Ardarda sınıfta bırakan doçent Pedagoji Fakültesi'nde dekan olmuş, ziyaretine gitti. Seyisi de yedek atıyla birlikte. Atını ona verdi. İçeri girdi. Birden görüşme olanağı tanınmadı. Yeni dekanın koşulları vardı. Ne olur ne olmaz, suikast falan. Önlemini almış. Özel kalemde oturan genç kız süslü mü süslü, hemen içeri almadı Dulce Nina'yı . '' Dekan Bey önemli bir görüşme yapıyor YÖK Başkanıyla'' dedi. Bakışlarından anlamıştı. Kız kıskanıyor Dulce Nina'yı. Yarım saat, 45 dakika. Sonunda içeri girebildi.

Gülümsedi, selam verdi. Son şansıydı bu. Kendini toparladı. İyi bir katolik olarak dualar etti içinden .

'' Sayın doçent, Sinyor dekan, ''dedi. '' Ben yıllardır sizin dersinizden başarısız oluyorum. Anlamakta zorluk çekiyorum. Tezimi de hazırlayıp size sundum. Neden mezun olamıyorum ? Benle birlikte kaydını yaptıranlar 2 yıl önce mezun oldular, iş bulup çalışmağa başladılar. Çiftliğimiz var, maddi yönden sorunumuz yok. Ne istiyorsanız verelim. ''

Genç doçentin gözleri parlıyordu. Tepeden tırnağa iştahla baktı, en çok da güneşten yanmış göğüslerinde kilitlendi bakışları. Sonra And'lara doğru çevirdi yüzünü. Titreyen bir sesle döndü sonra.

'' Seviş benle Dulce Nina. Yat benle. Hemen mezun olacaksın. ''

Birden güneş karardı, zindan kesildi ortalık. Yıldırım çarpmışa döndü Dulce Nina. Özünü yitirdi. Bağırmağa başladı.

'' Kahrolasıca herif, lanet olsun ! Capullo, rezil mahluk, gilipollas, ahlaksız puşt,idiota, bastardo ! ''

Elindeki çantasını tüm gücüyle doçentin başına indiriyordu. Gözlüğün camı kırılmış, gözü , kesik yüzü kanıyordu. Masanın üzerinde ne varsa, güçlü kollarıyla savurdu; şangır şungur yerlere saçıldı her şey.

Dulce Nina öfkeden çıldırmışcasına, yüzü apal, ağlaya ağlaya odadan çıktı,gitti. Kapıyı öyle şiddetle çarptı ki, menteşeleri yere düştü.

Giriş bölümünde duyulmuştu gürültüler. Hemen koşup geldi sekreter kız. Ardından fakülte sekreteri, iki öğretim üyesi. Anlamışlardı, kıs kıs gülerek yanına geldiler dekanın. Birisi bir bardak su getirdi, birisi kağıt mendille yüzünü sildi. Sekreter yere saçılmış hediyelik cam eşyaların kırıntılarını toplamağa çalışıyordu.

Dekan koltuğuna oturdu. Derin bir soluk aldı.

'' Bana bakın lan,'' dedi kesik kesik. '' Bu olayı kimse duymayacak. Tamam mı, yakarım haa !''

Bir psikolog için için gülüyordu :'' Bir gün mayına basacağını biliyordum ben,''

..........................

Dulce Nina babasına telefon ederek durumu anlattı. Alfonso dehşetli kızdı bu olaya. Biricik kızına bu yapılır mıydı ? Dekanın İrlanda asıllı olduğunu, güvenilmeyeceğini işitmişti. Hemen bir avukatla gittiler , Savcı ile görüştüler.

..............................

Arjantin YÖK Başkanlığı'ndan Adolfo Borges gönderildi bir hafta sonra. Dekanı şikayet etmişti Dulce Nina'nın babası. Soruşturmayı gizli yürüttü. Fakülte'de kimse duymasın istiyordu. Sağlıklı bir inceleme için dekanı görevden aldı. Genç bir uzman pedagog vekaleten üstlendi dekanlığı. Olaylardan son derece büyük üzüntü duyuyordu Borges. Bir pedagoji fakültesinde böyle erdemsizlik olmamalıydı. Eski dekanın savunmasını yazılı, sözlü olarak aldı. Doçente göre tamamen iftira idi olay. Mezun olamayan kıdemli bir kız öğrenci yalan söylüyordu. Aile, varsıllığına güveniyordu.

Denetmen Borges can sıkıntısıyla And Dağlarını seyretti. Sonra bir dolabı açtı. Karşısına bir Ortadoğu haritası çıktı. Baktı, Küçük Asya...Güneydoğu'da bir ırmak: Tigris River. Bir belde: Diyarbakir...Derin derin iç geçirdi.

'' Şimdi o ırmağın kıyılarında olmalı, gezip dolaşmalı. Bize göre mevsimler ters orada. Biz sonbahardayız. Orada ilkbahar başlıyor. Sanırım Diyarbakir'da bir üniversite, bir pedagoji fakültesi vardır. Hiç sanmam ki, orada böyle erdemsiz, ahlak dışı bir olay olsun. Bir dekan öğrencisine sulansın, yan gözle baksın.''

Dolabın kapağını örttü. Harita orada kaldı, karanlıkta.

Tigris, Diyarbakir...Geçti, gitti.

Oturdu YÖK denetmeni Sinyor Borges , yazanağını düşündü, nasıl başlayacağını bilemiyordu.

Derin bir üzüntü içinde...

-----------------------------------

( * ) Dulce nina : Güzel, alımlı çalımlı kız.

----------------------------------

14 Aralık 25