MARAŞ  TÜRKÇESİNDEN ÖZLÜ  SÖZCÜKLER

Emrullah Güney

Coğrafyacı

31 Aralık 1969 günü, MTA Enstitüsü Genel Direktörlüğü’nün düzenlediği 1 yıllık Yüksek Prospeksiyon Kursunu başarıyla tamamladım. Jeofizik Dairesi Başkanlığı benim yeni çalışma alanımdı. Nerede kamplar vardı, araştırdım. Maraş’ı seçtim. 11 Şubat günü Ankara’dan bindiğim otobüs Adana üzerinden Maraş’a ulaştırdı beni. Sabah ıpılık bir havada Maraş toprağına ayak bastım. Ankara’nın soğuğu yanında burada bahar yaşanıyordu.

Yaşanan bir olay daha vardı.

Kendi Kendini kurtaran Maraş’ın 50. İstiklal Günü…

Gençler halay çekiyor, şarap şişeleri elden ele geçerek içiyorlardı. Böyle bir kutlamayı hoş görmeyen yaşlılar da gençleri kınıyorlar; laf  dokunduruyorlardı. Yaşı 60,70 olan Maraşlılar Fransız işgalini anımsıyorlardı çünkü.

Otobüsten inince MTA Kampını arayıp buldum. Adres elimdeydi. İlk anda Maraş bana pek sevimli geldi. Belki ılık havasının da etkisi vardı bunda. Kiralanan apartman dairesinde iki  jeofizkçi , topograf, sondajcı , muhasip, aşçı  vardı. Bir de Maraş’ın dağlarındaki bakır cevherine ilgi gösteren iki Japon maden mühendisi vardı.

Çantalarımı kampa bıraktıktan sonra kent merkezindeki PTT şubesine doğru yürüdüm. Maraş Belediyesi ortada duruyordu ( Bu bir deyim olmuş ayakaltında dolaşıp da iş yapmayanları uzaklaştırma uyarısı için. Maraş Belediyesi gibi ortada durma! ) .

Pul derleyişiydim o yıllarda. PTT yeni pullar çıkarmıştı. İstanbul Boğaz Köprüsü’nün temel atma töreni konuluydu yeni pul. Bir blok alıp özenle pul klasörüne yerleştirdim.

Hemen ertesi gün Elbistan Çiftliği, Elmalı, Cindoruk Dağı dolayında jeofizik araştırmalarına başladık. Daha doğrusu önceden başlayan çalışmalara ben de katılmış oldum. Çalışan işçilerimizin konuşmalarına kulak veriyordum. Maraş’a varmadan önce yaptığım araştırmada Evliya Çelebi seyahatnamesin’deki Maraş bölümünü okumuştum. Büyük gezginimiz Maraş Türkmen Dili’nin özgünlüğüne dikkat çekiyordu.  Evliyamız Türklerin 12 dil konuştuğunu, Buhara ellerinden göçedip buraya geldiklerini açıklıyordu.

İlk iş olarak cep defteri edindim ve duyduğum sözcükleri yazmağa başladım.23 Nisan gününe dek yaşadığım Maraş’tan,  Elazığ  Palu’da  , sonra Maden’de çalışmak için ayrıldım.

Maraş bizim kader defterimize yazılmış. Aynı yılın eylül ekim aylarında da Göksun’da görev yaptık. Çevrede Kafkasya göçmeni köylerin ayrı bir kültürü vardı. Elbet biz Çeçen, Kabartay dillerini konuşan işçilerimizden derleme yapma çabasına girmedik. Bu, ağır bir işti ve uzmanı olmayan yanlışlık yapabilirdi. Fakat kimi işçilerimiz Elbistan, Afşin, Tanırlı idi ve Türkmen dilinin en güzel sözcükleriyle konuşuyorlardı. Daha televizyon yayınları da olmadığından, yozlaşma, dil bozulması gibi olumsuzluklar ortaya çıkmamıştı.

Derlediğim sözcükler elbet tüm Maraş’ın konuştuğu sözcükler değildir. Bu, Türkoloji öğrenimi görmüş olanların işidir. Yine de çorbada bir tuzumuz olsun. Derleme çalışmalarına bir katkı…Elbistanlı, Elmalı , Tanır, Elbistan, Afşin, Göksun köylülerini bu arada saygıyla, sevgiyle anıyorum.

1990 yılında Diyarbakır’dan Ürgüp’e giderken, otomobili Saraycık Köyü’ne çevirdim. Evler yıprak, yıkıktı.Eskimiş, onarılmamıştı. Ortalıkta konuşacak insan bulamadım. Bir evin kapısını çaldım. Mikdat’ı sordum. Meyve ikram etti porselen tabakta ; yıkanmış, yanında bıçak, peçete ütülü,işlemeli. Osmaniye’ye göçetmiş Mikdat . 20 yıl içinde nasıl bu denli değişiyor, nasıl dağılıyordu aileler. Avrupa’ya gidenler de bir daha köylerine dönmemişti. Gözyaşlarıyla anlattı yaşlı  teyze. İntihar edenler olmuş. Gözyaşlarımı tutamadım. Bu ziyaretimi Osmaniye’ye göçedenlere yazmışlar. Oradan bir mektup aldım 2 ay sonra Diyarbakır’a dönünce. Beni hiç unutmadıklarımı, MTA elemanları arasında kendilerine en sevecen yaklaşan kişi olduğumu, olaylar karşısında duygulanmamı derinden anladıklarını yazıyorlar ve beni Osmaniye’ye davet ediyorlardı.

……………………………………….

Annaç- karşı, ters

Bük- sazlık, bataklık

Belik- işaret, alamet

Bibi- hala, teyze.

Bağcağı üzülmek- sonu kesildi, kalmadı, bitti.

Banı- kışkonağı, kışlık ağıl

Bitii- bir miktar, az

Cıkla- tümüyle, bütünüyle, tamamen

Cıvıltı- can, ruh

Çalap- Tanrı

Yalavaç – Resul, peygamber, elçi

Heykel- tılsım

Ayna – cami

Mezgit- mescit

Fakı- imam

Ünlen, ünleyen – müezzin

Acarlı- yeni

Dar çıkma – darılma

gömeç, lavaşa, pişi- ekmek türleri.

Çimmek- suya girmek, yüzmek

Göbelez – küçük zağar

Tigen – tazı

Dulma - zağar

Daz- kel, çıplak

Darçıkmak- küsmek

Debiyak- demin, az önce

Doğdaç – yeni doğmuş

Ecer-yeni

Ede- büyük kardaş, agabeg, ağbi.

Engişek- karışıklık, kargaşa

Gökçek- güzel, latif

Gözenerek- bakacak yer, delik, gözleme yeri

Gövcek – yeşil, taze, gök bitki

Huğ- ottan, kamıştan alaçık, kulübe

Hopur- dağda açılan ekin yeri, orman yokedilerek elde olunan ekenek

Mav, mağ – evin üst çatısını tutmak için dikilen direk

Horanta- aile, karı, kadın, ev şenliği

Hotur- kocamış, yaşlı

Heylolsa – nasıl olsa

Kişi- erkek, koca

Kömbe- bir tür ekmek

Kovarmak- salıvermek, koyvermek

Küşüm- merak, kaygu, endişe

Kürdüğü- hırka, yelek

Teşt- büyük bakır leğen

Taman- nasıl ki, çünkü, zira

Salık- haber, mektup

Şelek – insanın taşıyabileceği yük

Yörep- yürümek, dağların sırtından geçen dar yol,patika

Yekinmek- kımıldamak,  devinmek

Yornuk- yorgunluk

Yelpik- soluganlık, göğüs tutukluğu

Yalkı- yalnızlık, tenha

Yavuncumak – rica etmek

Yaşıl- erkek ördek

Kos kos etmek- öğünmek

Kopmak – koşmak

Çaltak – dal, budak

Lık lık gülmek – alay edercesine gülmek

Kardak- dar, biçimsiz

Zartalaklı- süslü, gösterişli

Koçmak – kucaklamak

Çirtikli terlik- yazın gençlerin giydiği kenarları işlemeli hafif başlık

Kalan- yetişir, elverir.

Şaplak- şamar, tokat

Sade fes- dalfes, sarıksız fes

Came- gömlek

Hop etmek- küçük çocukları gezdirmek, sırta almak, hopa almak

Zırpadak – ansızın

Koska-  yalancı büyüklük, aşırı, abartılı gösteriş

Kıç- ayak, bacak

Temirt- perçem, kahkül

Cangama – tartışma, kavga, ileri geri konuşma, söğme.

İnkisar – Kem söz, kargış, beddua.

Fistan – entari.

Sak durma- dölek durmak, düz, yaramazlık yapmamak.

Şuriş- karışıklık

Sergerde- başı dönmüş, eşkıya, yolkesen haydut, şaki

Tuman- külot, don, şalvar.

Süllüm- merdiven

Gök- mavi renk, deniz boyağı.

Gömgök- masmavi, koyu mavi boyak

Lor- yağlı çökelek.

Pahıl- cömert olmayan.

Goca- ihtiyar.

Cahil- genç

Bağde- sonra

Ede- ağabey.

Miltan- gömlek

Çalak- ivedi, acele

Müdara- yavuncumak, yaltaklanmak,yüze gülme, yalancı dostluk.

Essah- sahih, doğru

Kaput- palto

Sako, sakı- ceket

Çapıt, çaput- bez

Gamga- odun parçası.

Yontmuk- yonga – odunun yontulan kısımları.

Omca- üzüm asmasının gövdesi, asma.

Dağdar etmek- dağlamak, yürek yakmak

Tolon- ayna

Gözgü- ayna

Baskıç, basgıç- merdiven

Sındı- makas

Serpene- dal.

Goz-ceviz.

Gedik- sokak.

İncoz- erik.

Erik- kayısı.

Palaz – yavru keklik.

Duluk – yüzün yanı.

Sufat – çehre, yüz.

Çor- sara illeti, sayrılık

Ferik- ana keklik.

Emmi- amca.

Abdal- cingan, çingene.

Kapı halkı- hanedan ailenin konağında hizmet gören yoksul insanlar

Bezaz- manifaturacı, bez satan

Payansız- sonsuz, hudutsuz.

Pusat- takı.

Bibi- hala

Potin- kundura

Tağ- duvara oyulmuş raf

Borani- bulgur aşı

Edik – postal.

Deveme- topaç.

Peh- güzel şey

Bösböyük – pek iri

Höyük- tepe

Böcük- böcek.

Hödük- cahil adam.

Taze- genç kadın,

Garı- yaşlı kadın.

Puharı, puhare – baca

Darı - mısır.

Badılcan- patlıcan

Masara – üzüm sıkılan yer.

Yanık- ayran yapılan kap, tas

Taman- hadi ya.

Yannık- yayık, yayık yaymak

Utmak, ütmek – kumarda kazanma

Bük – böğürtlenin ağacı ve meyvesi, çalı ürünü.

Elişi- elin, yabancının işi

Teh- çürümüş üzüm

Tohumgavut- kız evine gönderilen hediye koç

Ar- haya,edep.

Şeş- baş bağlanan örtü.

Mayhoş- ekşi tatlı arası tadı olan meyve.

Marhama- havlu,

Yumuş – emretme.buyurma.

Nalın- hapap.

Türap- toprak

Davar- kıl keçi

Cücük- civciv, serçe.

Güccük- pek ufak, küçümen, küçücük.

Tor- yılkı atı, evcilleşmemiş yaban atı.

Bayır- inişli yokuşlu yer

Nahır- otlakta toplanan sürü

Bor- hozan, bakımsız ekenek.

Kuşluk – sabah-öğlen arası.

Yar- uçurum.

Süyük- dam ucu

Püsük – kedi

Dingil- bir alanda en yüksek yer.

Bıldır – geçen yıl.

Yırak – ırak,uzak

Peş- etek, uç

Taman – hani ya.

Gövcek- tae, yeşil, gökçe

Gözenerek- gözenek

Yekinmek- kalkmak, yükselmek. Yökünmek.

Katar- kervan

Yunmak- yıkanmak, banyo yapmak

Düz- ova

Cundi, cundu- usta binici, iiyi at binen

Hanıman- ev, bark

Cıvık- akışkan, sıvık, katı olmayan

Çingil- omuzla başın arası

Gilgil- yabanıl darı.

Tergemek- bırakmak, terketmek

Yesir- tutsak, esir

Kekremsi – şarap

Dutuk – duvak

Çöngelmek- kocamak, yaşlanmak

Ham halat- çerçi esnafı

Şarıkmak- kentli olmak, şehre yerleşmek

Emcik- meme

Damdazlak- çırçıplak, anadan üryan

Dehlemek- gözetmek

                                      ……………………………………………

Diyarbakır.19 Mart 2023