‘Medeniyet ve Kültür Tezahürü’
​Ata yurdumuz Orta Asya’dan bin yıldır ana vatanımız olan Anadolu’ya doğru eşsiz bir medeniyet inşa eden ecdadımızın asil torunları olarak, hem tarifsiz bir onur duyuyoruz hem de büyük bir sorumluluk taşıyoruz. 1071’de Anadolu’nun kapılarını açan ecdadımız, 1453’te çağ kapatıp çağ açan kutlu komutanımız ve kutlu ordumuz Anadolu’nun ilelebet vatanımız olacağını yedi düvele göstermiştir. Bulunduğumuz coğrafyalarda adalet, hoşgörü, imar, iskan kısacası medeniyet inşa eden aziz ve kahraman bir milletiz.
​İslamiyet’i kabulümüzle birlikte Türk-İslam medeniyeti dünya tarihine de yön vermiştir. Nerede bir Türk varsa orada İslamiyet’in değerleri ile özdeşleşen kutlu bir medeniyet yeşermiştir. Dünyanın dört bir yanında mazlumların hamisi, mağdurların destekçisi Osmanlı medeniyeti, günümüzde de aynı manevi yoğunluğu taşımaktadır. Dünya tarihinde Haçlı Seferleri olarak geçen, istila ve yağma içgüdüsüyle kanı, gözyaşını hakim kılma anlayışıyla Anadolu’ya, Orta Doğu’ya yapılan akınların karşısında Türkler her daim mazlumların yanında yer almıştır.
​Türk-İslam medeniyetini zirveye ulaştıran Osmanlı; kültürden sanata, bilimden imara altı yüzyıllık dev bir medeniyet oluşturmuştur. Bu medeniyetin temelini de İslam inancı teşkil etmektedir. İslamiyet’te haksız yere insanı öldürmek, zulüm etmek, insanların canlarına, mallarına, namuslarına göz dikmek haramdır. Devlet büyükleri dünyadaki yönetici makamlarının gelip geçici olduğunu ve başında bulunduğu milletin sorumluluğunu taşıdığı bilinciyle, adaletle hükmetmiştir. Tebaalarında yer alan gayrimüslimlere de aynı adaletle hükmetmişlerdir. Günümüzde Müslümanlar ile terörü bağdaştırmak isteyen, üst aklın oyunlarını sahada uygulatmaya çalışan zihniyet kanlı emellerini Müslümanlar üzerinden gerçekleştirmek istemektedirler. Müslümanlar, hiçbir zaman zulmeden olmamıştır. Müslüman, ‘Yaratılanı, Yaradan’ dan ötürü sevendir.’, İlahî emirde hiçbir canlıya zarar vermeyiniz emri yer almaktadır. Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (SAV) Efendimizin ümmetiyiz. Bizim peygamberimiz, sevgi ve merhamet timsalidir. Değil bir insanın canına kasdetmek; kuşu ölen bir çocuğa başsağlığında bulunan bir peygamberin ümmeti olduğumuz için bizim yolumuz da yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyyedir.
​Birleşmiş Milletler’de beş devletin vicdanına (!) bırakılan mazlumların akıbetini de düşünen, savunan o eşsiz medeniyetin devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir. Mazlumların gür sesi, ümmetin umudu, kahraman milletimizin lideri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN, “Dünya, 5’ten büyüktür.” diye gözlerinin içine bakarak Avrupa’nın ortasında bu gerçeği dile getirdi. Eski Türkiye ve Eski Türkiye anlayışı artık bitmiştir. Yerli ve millî değerlerimize sahip çıkarak özümüzde yer alan medeniyetimizi, kültürümüzü iyi anlamalıyız. Bizler, taklit bir medeniyete ihtiyaç duyacak sıradan bir devlet değiliz. Medeniyeti inşa eden, kökü mazide gözü atide olan aziz bir milletiz. Avrupa’dan Afrika’ya, Orta Asya’dan Orta Doğu’ya nerede bir medeniyet varsa orada atalarımızın alın teri ve emeği var. Fiziki sınırlarımızla gönül coğrafyamız bir tutulamaz. Ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı, ezanların ve selaların okunduğu coğrafyalarda Türk’ün eşsiz sevgisi ve vefası nakış nakış gönüllere işlenmiş. Birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma içerisinde medeniyet ve kültür tezahürünü gelecek nesillere aktarmalıyız. Bizim inancımızda ve geleneğimizde ırkçılık yoktur. Bizler insanları ötekileştiremeyiz. Barış içerisinde yaşayan bir medeniyet inşasından bahsetmekteyiz. Anadolu’nun manevî mimarları da gönüllerde sevgi inşa etmiştir. Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram Veli, Şeyh Edebali, Hacı Bektaş Veli Anadolu’da sevgi, saygı, İslamiyet’ in doğru yaşanması konularında yaşadıkları zamanların ötesinde örnek şahsiyetlerimizden olmuştur. Osmanlı Devleti, son dönemlerinde bile eğitime, kültüre, medeniyet tasavvuruna önem vermeye devam etmiştir. Sultan Abdülhamid Han; Japonya’dan Amerika’ya kadar dünyanın dört bir yanına elçiler göndermiş. Dünya mazlumlarının her daim yanında olmuştur. Yirminci yüzyılda I. Dünya Savaşı yoluyla Osmanlı Devleti’ni parçalama mücadelesine düşen Batılılar, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına aziz ve kahraman milletimizin destansı mücadelesiyle engel olamadılar. Anadolu, tarihin her döneminde olduğu gibi şanlı medeniyetin kutlu devleti Türkiye üzerindeki emperyalist emelleri, entrikaları, ayak oyunları devam etmektedir. 15 Temmuz 2016’da milletimizin inancını, vatan sevgisini hesap edemeyen hainleri, şer odaklarını, alçak FETÖ’yu kullanan fitneciler emellerine ulaşamadı. Aziz ve kahraman milletimiz; tankların önüne yatarak, F16’lara karşı durarak yediden yetmişe bir ve beraber oldu. Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet ana yurdunda Alllah’ın izniyle varlığını sürdürecektir. 2023, 2053, 2071 hedeflerimizden ve kutlu yürüyüşümüzden dönmek yok.  Medeniyet ve kültür tezahürü, milli mücadeleyi bizzat yaşayan gençlerimizin omuzlarında yükselecektir.
​Yönetilen değil, yöneten bir Türkiye; yakın coğrafyasından uzak coğrafyasına barışın, huzurun, insanca yaşamın garantisidir. Mücadeleden korkmayan, çekinmeyen, kendi öz varlığının farkında olan gençlerimiz geleceğe güvenle yürüyor. Sözde gelişen değil; ilimde, fende, teknolojide, sanatta, kültürde kısacası medeniyetini bilen, modern çağın gidişatına yön veren bir gençlik istiyoruz. ‘Tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak’ düsturuyla istiklaline ve istikbaline sahip çıkan gençlerimiz “Güçlü Türkiye” nin de mimarları olacaklardır.
​“Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!/Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?(…)/ Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;/ Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!/Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;/Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!/Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;/Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!” (Necip Fazıl KISAKÜREK).
Vakit; kendi ayakları üzerinde duran Türkiye’nin, medeniyet ve kültür tezahürünü canlandırma vaktidir.
Metin SAKINÇ