YA DEVLET BAŞA

Ordunun dağıtılıp, tersanelere girildiği;

ülkenin bil fiil işgal edildiği yıllarda TBMM’nin yaptığı ilk çalışma,

ağnam kanunu üzerineydi..

Ne demek ağnam? 

Koyunlar demek. Şu bildik kuzunun anası. Çoğul hâli..

Memleket savaş halindeyken ilk kanun savunma ile ilgili değildi.

Mesela niçin asayişle ilgili bir kanun değil; veya Tekâlif-i Milliye kanunu değil de;

öznesi KOYUN olan bir yasa üzerinde çalışılıyordu?

Mantığında Türk devlet felsefesi vardı.

1920 yılının 16 Mart günü bizim için kapkara bir gündü.

O gece İngiliz işgal kuvvetleri İstanbul’da Şehzadebaşı Karakolu’nu basmış,

Uykudaki silahsız mızıka erlerimizi kahpece şehit etmişlerdi.

Ardı sıra sabah Meclis-i Mebusan’a girildiğinde;  ağnam kanunu görüşülmekteydi. 

Mebuslar tutuklanıp tevkif edilmiş, yasama erki felç edilmek suretiyle,

Türk  Millet’ine gözdağı verilmek istenmişti.

Ankara ise buna Türkiye Büyük Millet Meclis’i ile karşılık vermiş; 

Meclis-i Mebusan’ın bıraktığı yerden devam ederek ağnam kanununu yasalaştırarak

Türk Devlet’nin  “ebed müddet”liği ve devamlılığını bir kez daha ilân etmiştir...

Bu arada güneydoğudaki Gazi, Kahraman, Şanlı illerimiz; ordusuz, donanımsız ve kıt imkânlarıylal işgal kuvvetlerine kahramanca direnerek defetmişlerdi.

Şimdi yine aynı şehirlerimiz, yine bir afete maruz kaldılar..

Ama bu defa zayıf değiller. Devlet’i de Millet’ de  ayakta ve yanındadır..

Ya devlet yok  iddiası?

Bu klişe: Fitne, bozguncu ve  yıkıcı niyetlerin tetikleyici sloganıdır.

Özellikle seçilmiştir.

Sokaktaki vatandaş veya yeni yetmeler; erkleri karıştırıp yürütmeyi devletin kendisi olarak görme yanlışlığına düşebilir. Bunun anlaşılabilirliği vardır.

Ama görsel ve yazılı basın; veya sosyal medyada fink atanların rezaleti asla hoş görülemez. 

Hele hele depremi istismar ederek; yanıltma, yalan, provakasyon ve algı yoluyla

oy devşirmeye yeltenen politika kerestesi zübüklerin yaptığı, ihanetten başka bir şey değildir. 

Peki suçlu kim?

Kimse kendini temize çıkarmaya kalkmasın.

Toplum olarak az veya çok, hepimiz suçluyuz. Ne yazık ki

bedelini öncelikle afetzedeler ödemektedir.

300 yılı aşkın bir süre maruz kaldığımız her yöndeki gerileme, kronikleşmiş yoksulluk illeti, ve de

eğitim noksanlığını tevekküle bağlayarak kurtulma  kolaycılığı,  bizi bu noktaya getirdi..

Zamanımız ne övünme ne de dövünme zamanıdır. 

Zaman;

akıl, mantık, hesap kitap ve sağduyu zamanıdır.

Şimdi ELDE NE VAR? Ona bakıp ona göre hareket edeceğiz.

Milletimiz güçlü, devletimiz tüm kurumlarıyla ayaktadır.

Akıl ve azimle yola koyulacak, Çok çalışacak ve

Allah’ın izniyle bu badireyi en kısa zamanda atlatacağız.