YAŞAR ÖZTAŞ : ÖNDER EĞİTİMCİ, ÜRETGEN YAYINCI

'' Çocukluğum oldukça yoksul bir aile ortamında geçti.Ailemin yaşayan tek erkek çocuğu olduğum için yemez yedirirler, içmez içirirlerdi.Tabii ne bulurlarsa.Ekip biçtiğimiz toprakların tümü birkaç parça üzüm bağı ve dedemden kalan iki parça tarladan ibaretti. Yokluk ve yoksulluk o kadar yoğundu ki tarlaları ekme imkanları bile yoktu. Annem bana ''tarla sürmeyi'' ulaşmam gereken hedef olarak gösterirdi. '' Eğer büyüdüğünde iki öküle tarlayı sürüp mesesi getirip duvara dayarsan benim için en büyük mutluluk bu,'' derdi.''

Damsa Koyağına bakan yamacında Topuz Dağı'nın Çökek köyü...İkinci Büyük Paylaşım Savaşı sona ermiştir. Silah altındaki neferler köylerine dönmüşlerdir. Evlerde bebek sesleri yoğunlaşmıştır. Fakat doğan 10 çocuktan kaçı yaşayabilmektedir 1940 ortalarında?

Anadolu insanı neden çocuğuna Dursun, Duran, Durdu, Yaşar adını koyar ?

Öztaş ailesine katılan Yaşar...'' Kayadan oyma bir evde yaşıyorduk. Evimiz biri hem mutfak hem oda olarak kullanılan tafana (tandır evi), digeri hayvanların samanlığı ve üçüncüsü de kiler yani ''kayıt damı''ndan oluşuyordu. Ayrıca bir de dedemden kalma ahır vardı.''

Arık bir çocuktur Yaşar; cılız. Yaşaması için ne gerekiyorsa yapar aile. Anası ona her akşam,her sabah bir tas pekmez içirirdi. Günümüzdeki gofretler, çikolatalar, şekerlemeler nedir ki? Çökek pekmezi her derde devadır. Sabah kahvaltısında içilen bulgur çorbasının yetersizliğini pekmez gidermiş olmalıdır. Tandır çöreği ve soğan kabuğuyla allanan börtlenmiş yumurta beslenmeyi tamamlamaktadır. Borç harç alınan bir ineğin eve gelmesiyle süt gereksinmesi de karşılanmıştır.

Anne, ağır yaşam koşullarında, yorgunluğuna bakmadan halı dokuyarak ailenin geçimine katkı sağlar. Baba, Sarıhan yöresinde 400 kuzulu, oğlaklı bir sürüye çobanlık yaparak ailenin geçimini kolaylaştırma ereğinde , çabasında kalmıştır. Ağır bir sorumluluk ...Çünkü, göçerler her yıl Kızılırmak Koyağı'nda konarlar ve çevre bağlara, bahçelere zarar verirler; sığır, davar sürülerinden inek, koyun uğruladıkları da sıradan olaylardır. Geçim zordur Çökek'te. Baba, çobanlığın yanında kır bekçiliği yaptığı gibi oruç ayında sahur davulu da çalar. 27. gün Kadir Gecesi'nde varsıl ailelerde baklava yapılır ve davul çalarak insanları uyandıran babaya da ikram edilir. Küçük Yaşar da davul çalma etkinliğine,babasının yanında feneri taşıyarak katılır ve baklavanın tadına bakma hakkını kazanır.

Çökek İlkokulu, Ürgüp'ün en erken açılmış bir eğitim yuvasıdır. Yıl 1927. 1950'lerde Hasan Can eğitmendir ( Olasıdır ki, 1940-41 Döneminde Pazarören Eğitmen Kursunda babam Şükrü Güney'in öğrencisi olmuştur ). Öğretmen atandıktan sonra 3 yıl olan öğretim süresi 5 yıla çıkarılmıştır. Sanırım, Göreli Halil Özer Aksaray Demirci Köyünde Mahmut Makal'ın öğretmeni olduktan sonra atandığı Çökek İlkokulu'nda görev yapmıştır (1930'larda Ürgüp Kazası Niğde Vilayeti'ne dahildi).

Yaşar daha 5 yaşındayken köyün okulunda öğrencidir. Öğrenmeğe istekli, özünü yetiştirme çabası dikkati çeker. İsli çıranın güçsüz aydınlığında geceleri arkadaşlarıyla toplanır, ödevlerini yapar. Arkadaşlarının özelliklerini , övgüyle dillendirmektedir kitabında.

Anıları okurken gözümüzün önünde canlanan yaşam sahneleri can yakıcı, acıdır. Sağlıkta yaşanan özensizliklerle yitirilen aile bireyleri...Komşu ilişkileri, geçimsizlikler, yokluğun, yoksulluğun hırçınlaştırdığı köy isanının davranışları gerçekçi gözlemlerle anlatılır.

Rasim Öğretmen'den ilkokul diplomasını aldığı gün kararını vermiştir Yaşar. Birinci olarak bitirmiştir Çökek İlkokulu'nu. Okuyacak ve yoksulluktan kurtulacaktır. Öğretmen Rasim Bey'in özverisi gözyaşartan türdendir. İvriz Öğretmen Okulu sınavını da başarıyla kazanır. İlçe merkezindeki okulları bitirenlerin zorlandığı bu sınavı nasıl kazanmıştır ? Eğitimciliğin ne olduğunu bu bölümden anlıyoruz : '' Sınavı kazanmamızda Rasim Öğretmenin büyük katkısı oldu. Kendisi yaz tatilinde Karain köyünde oturmasına rağmen haftalık ödev soruları hazırlar, cumartesi günü köyden Ürgüp'e pazara gidenlere vererek bize ulaştırırdı. Yaptığımız çalışmaları hataları düzeltip bir sonraki hafta tekrar bize gönderirdi.''

Yavaş Başköy İstasyonu'nda tren bekleyişler...Ulukışla'da aktarma...Elde tahta bavulla Ereğli'ye varış...12 km uzakta, Torosların kuz yakasında, Hitit Kabartmasıyla ünlü, karstik bol sulu, bir hidroelektrik santralının Ereğli Sümerbank İplik-Dokuma Fabrikası'na enerji sağladığı subaşı...Toroslara yağan karlar burada gürül gürül yeryüzüne çıkar. İvriz Öğretmen Okulu'nda 3 gün süren mülakat sınavı...Yaşar ile birlikte Çökekli Ali Özkan , Ahmet Şeker de kazanıyor sonunda. Bir yıl önce gelmiş olan Çökekli Rıfat Öztürk de buradadır ; deneyim kazanmıştır artık öğrenci olarak.

İvriz Öğretmen Okulu eski Köy Enstitüsü'dür. 1954'te adı değişse de bazı özellikleriyle yaşamakta, yaşatılmaktadır. Bu okuldan Mahmut Makal gibi dünyaca tanınmış bir yazar ve Mustafa Özer gibi bir yazın eri, Dr Mustafa Üstündağ gibi bir eğitimci ve siyasetçi de yetişmiştir.

Okulda dersler ayrıntılarıyla ele alınıyor Öztaş'ın anılarında. İyi öğretmen hiçbir zaman unutulmaz. Zalim öğretmen de öyle. Adıyla,sanıyla bellekte yaşar.

Bir kavgaya karışan öğrencilere Nevin Üzümcü Cambazoğlu Öğretmenin yanıtı ne denli içten, uyarıları ne denli güzeldir: '' Bana bak oğlum, daha ilk günden bunu yaparsan seninle çok işimiz var. Aklını başına topla, buraya kavga etmek için gelmedin.'' Çocuk-genç psiklojisini bilen öğretmen,öğrenciyi döğmez; sorup soruşturur ve inandırıcı bir yol izler.

İvriz'de geçen 6 yıl...Yaz dinlencelerinde köye dönüş, bağda,tarlada,harmanda çalışma...

Okulda, asıl dalının dışında,özveriyle ek iş yapan öğretmen de hep saygıyla anılıyor. Resim Öğretmeni İsa Başlıoğlu böyle bir eğitimcidir. Yalnız resim dersini vermekle yetinmez; bildiği ingilizceyi öğrencileri de öğrensin ister; kurs açar. Öztaş o öğretmeni de unutmamış; belleğinde yaşatmıştır. Yatılı okul öğrencileri sürekli para sıkıntısı çekerler. Ne mutlu ki, Hikmet Göksel öğretmen vardır da, istenen harçlığı hemen verecek kadar cömert, aileden birisiymişcesine sevecen...

5.sınıfta dersler sona erince 10 gün süren bir yurt gezisi yapılıyor. 50 TL isteniyor öğrencilerden. Yaşar'da bu kadar para yoktur. Babasına mektup yazıyor. Para geliyor ama evdeki üç koyunun ikiye inmesi pahasına. Gözyaşlarına boğuluyor Yaşar ve gezi bu acıyı yaşarken başlıyor...Gezide Ereğli, Konya, Akşehir, Eskişehir, Bursa, Gemlik, Yalova,Termal,İstanbul, Abant Gölü, Ankara ...Gezildi,gözlendi, izlendi...Coğrafya derslerinde anlatılan yurdun bir bölümü elden geldiğince tanındı, tanıtıldı...

6.sınıf...Artık öğretmen adayıdır öğrenciler. Cesaretleri artmıştır. Bakanlık Müsteşarı Nuri Çelik Yazıcıoğlu okula gelir. Yaşar, donatım parası olarak verilen 80 TL'nin yetersizliğini anlatır. İyi bir eğitimci olan Müsteşar Yaşar'ı haklı bulur,fakat olanakların kısıtlı olduğunu söyler ( Çankırı CHP milletvekili olarak bir dönem TBMM üyesi olan değerli eğitimci N.Ç. Yazıcıoğlu 2019 yılında fani dünyadan göçetti ).

İvriz Öğretmen Okulu 1963 yılında bitiriliyor. İlk görev yeri Adıyaman İli, Kahta İlçesi Yelkovan Köyü...Merkeze 10 km uzak...Özüne güvenen bir eğitimcidir Yaşar. Alaeddin Kral adlı general Adıyaman valisidir. Bir toplantıda yeni öğretmen, arkadaşlarının da ortak sorunu olan ödenekler konusunu Vali önünde cesaretle savunur ve sonucu da olumlu olur.

Yelkovan Köyünde çocukların öğretmeni değildir yalnızca. Erginlerin de eğitimcisi, danışmanıdır. Arabuluculuk da yapar, ilmühaber-istida da yazar. Aldığı radyo sayesinde köylü ile iyi bir diyalog geliştirir.

Yelkovan Köyü İlkokulu Öğretmeni Yaşar'ın stajyerliği de ders yılı sonunda kaldırılır. Artık asaleten onaylanmış-asil- öğretmendir. Bu, onda güven duygusunu arttıran bir rütbe, evredir.

1964 yılı ağustosunda Çökek'te aynı adı taşıyan akraba kızı Yaşar ile evleniyor.

Askerliğini er öğretmen olarak Manisa Menemen'de yapan Öztaş, yeniden sivil yaşamda artık Muş-Alican köyü öğretmenidir. 1966 Ağustosundaki Varto depreminde Alican köyünde ölen olmasa da 28 ev zarar görür. Deprem yardımlarından sağlam bir çadır da Öztaş ailesine düşer, az çok çatlaklar olsa da okul açılır ve dersler aksamasız sürer.

Her öğretmen ''Doğu Hizmeti'' sona erince memleketine dönmek ister. Buna ailelerin baskısı da rol oynar. Yaşar da Alican köyünden iyi izlenimlerle ayrılır. Sevilen bir öğretmen olmuş, iz bırakmıştır. Köylüler Öztaş ailesini gözyaşlarıyla Korkut Tren İstasyonu'na değin uğurlar.

Yeni görev yeri Ürgüp Ulaşlı köyüdür. Burası Çökek'e 2 km kadar uzaktır.4 yıl burada çalışır. Kahta ve Muş köylerine göre Ulaşlı'da öğretmen olmak daha kolay sanılır. Oysa köyde kavgalar sonucu kan dökülmüş,ölenler olmuştur.Bazı yıllar okul kapalı kalmıştır.Köylüler Yaşar'ı, ailesini tanımaktadırlar. Güven duygularıyla çocuklarını okula gönderirler. '' Eğitime susamışlığı gidermek için okuldaki çalışmalarmın yanında köy halkı ile de yakın ilişkiler kurmaya çalıştım. Bu arada köydeki ikilik durumu da yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı, hatta husumetli gruplar arasında kız alıp verme gibi sosyal yaşamı ve akrabalık ilişkilerini güçlendiren davranışlar dahi gelişmişti.''

Nevşehir Öğretmen Okulu'ndan staj için Ulaşlı'ya gelen öğrencilere de rehberlikte üstün başarı gösterir Yaşar. Onların iyi eğitimci olmaları için canla başla yürütür görevini.

1972 yılındayız artık. Yaşar, ardı ardına şikayet edilir Kaymakamlık makamına. Meyvesi olan ağaç taşlanır. Deneyimli bir mülki idare amiri olan kaymakam bu ihbarları ciddiye almaz.

Yeni görev yeri Derinkuyu İlçesi merkezidir. Namık Kemal ve Atatürk ilkokullarında çalışır Öztaş. Eğitimi okul duvarları dışına çıkarır. Tiyatro eserlerini sahneye koyar. Halkın ilgisi yoğundur. Burada dünyaca tanınmış bir yontu ustası olan Hakkı Atam'ulu yaşamaktadır. Adliye'de savcı, yargıç gerçek aydın, ileri Atatürkçü hukuk adamlarıdır. Böyle elverişli bir oramda iyi bir eğitim düzeni kurulur ve yürütülür.

1974 yılı mayısında Öztaş'ı Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencisi olarak görüyoruz. Yoğunlaştırılmış izlencelerle bu okul da bitirilir.

Aksaray'ın Taşpınar Beldesi Ortaokulu'na Türkçe öğretmeni olarak ataması yapılır. Halılarıyla ünlü bu elsanatları diyarında Yaşar Öğretmen aldığı televizyon aygıtıyla dünyadaki, ülkemizdeki tüm gelişmeleri izler.

1976-77 yıllarında Türkiye bir ateşten gömlek giymiş gibidir. Anarşi, terör can yakmakta, can almaktadır. Fakat, başlarına bir bela gelmeden o dönem geçilir. 1978 Aralık ayında yurt dışında yaşayan Türklerin çocukları için Adana'da açılan öğretmenlik sınavını kazanan Öztaş ,Çökekli hemşehrileriyle birlikte Almanya'nın yolunu tutar. Stutgart, Karlsruhe, Bühl, Lichtenau, Freistadt, Achern, Offenburg...Eğitim öğretim etkinlikleri cocuklara ders vermekle sınırlı değildir; toplumsal ilişkilere önem vermektedir Öztaş.

Almanya dönüşü yeniden Taşpınar Ortaokulu'nda görevlendirilmiştir. Oğlu Bülent rahatsızdır ve iyileştirilmesi için teşekküllü hastanenin bulunduğu Ankara'ya atanmasını ister. Ankara'da Türkçe öğretmeni açığı yoktur. Oraya atanmadığı gibi, Bakanlık sanki alay edercesine Acıpınar Ortaokulu'na gönderir. İtirazları dikkate alınmaz. Sonunda yeniden ilkokul öğretmeni olarak atanmak üzere Ankara İli buyruğuna verilir.

Ankara'da çok sayıda ilkokulda görev yapar Öztaş. Hürriyet İlkokulu, Aşık Veysel İlkokulu, Fevzi Çakmak İlkokulu...Ve 16 Eylül 1992 günü, 30 yıl süren eğitimcilik yaşamına noktayı koyar; emekli olur.

Öztaş emeklilikte boş duracak insan değildir. Yayın etkinlikleriyle önceden adını bildiği, ürünlerini sağlayıp dağıttığı yayınevleriyle bağlantı kurar. 1992'den günümüze çok sayıda basın-yayın kuruluşunda başarıyla görev yapar. İlke Yayıncılık, Başarı Yayıncılık, Düzgün Yayıncılık, Doku Yayıncılık, Özgür Matbaacılık...

’ 1997 yılının Aralık ayında CHP’sine üye oldum.Yenimahalle’deki etjinliklere katılıyor, il ve ilçe yöneticileriyle tanışıyordum. Seçimlerde partimin adına sandık kurulunda görev aldım. 2000 yılı başında Eğitim Sekreterliği görevi bana verilmişti. Üniversiteye hazırlık kursları açtık. Kursa maddi durumu iyi olmayan ve dersaneye gidemeyen öğrencileri aldık. 94 öğrenci üç ay süren bu kurslara katıldı. Üniversite giriş sınavlarında bu öğrencilerden 14’ü sınavı kazandı.’’

Yaşar Öztaş Öğretmenim günümüzde yılın yarısını Ankara'da, diger yarısını da Ürgüp'te geçiriyor. Haftada bir gün toplandığımızda derin bilgi birikiminden, deneyimlerinden biz de mutlulukla yararlanıyoruz. Ne mutlu; içinde hukukçu, subay, eski üniversite öğretim üyeleri bulunan emekliler öbeğinde aydın bir eğitimcinin bulunması önemli bir kazanım sayılmalıdır.

162 sayfada ele alıp işlediği özyaşam öyküsü roman tadında okunuyor. Yaşam her zaman mutlu, tadlı geçmemiştir. Aile bireylerinden kayıplar olmuş; derin acılar yaşanmıştır. Mutluluklar yanında hüzün de vardır yaşamında Öztaş’ın . Okurken kitabı, kimi zaman sevinç ve gurur duygusu, kimi zaman derin bir üzüntü yaşanıyor; insan gözyaşlarını tutamıyor.

Yaşar Öztaş Öğretmenimin bu kitabının, eğitim fakültelerinde yardımcı ders kitabı olarak değerlendirilebileceğini savlamam bir abartı sayılmamalıdır. Özyaşam öyküsünü ( otobiyografi ) öğretim üyelerinin, eğitimcilerin, öğrencilerin , tüm aydınların okumasını diliyorum...Herkesin öğreneceği , bilmesi gereken bilgiler içermektedir çünkü.

Yazımızı, anı kitabına ön söz yazan A.Cihat Turan Bey’in tümceleriyle bitirelim : ‘’ Yaşar Hoca’mın yazmış olduğu bu otobiyografik kitabın Covid 19 günlerine denk gelmesi yetmezmiş gibi 65 (artı) kuşağına uygulanan kısıtlamalar, onu karamsarlığa itmiş olmalı ki, kitabına ‘’Son Durak’’ demiş. Halbuki daha çok yaşanacak, gidilecek, öğrenecek ve güzel anılar biriktireceğimiz yıllarımız var.’’

............................................................

Öztaş, Y. 2021. Son Durak.

Özgün Matbaacılık. Ankara