YİNE SOKAKLAR

Belediyemizin emeğine sağlık. Caddeler kaymak gibi oldu. Bu sayede bazı kendini bilmezler hız yapıyorlar. Oysa aynı mekânda; Anneler, çocuklar hareket halindeler. Çocukların oyun sahaları, özellikle bisiklet kullanacak parkurları olmaması nedeniyle onlarda bu trafiğe katılıyorlar. Bu açıktan tehdittir. Oysa şehir merkezlerinde araçların hız limit 50 Km ve belki de daha azıdır. Bunu o hız yapan arkadaşlarda biliyorlar.

Güzelyurt Mahallesinin bir caddesine “Kedi ve köpek çıka bilir.” Tabelalarının dikildiğini gördüm. Acaba “Çocuk ’da çıkabilir diye eklense miydi?” Acaba diye düşünmüştüm. Çözümü gayet kolaydır. Yolların radarla kontrolü, İnsanların trafik suçundan azade olmasına, yana bilecek canların daha başında önlenmesine vesile olacak demektir. Ha birkaç aymaz da ceza yese kimin umurunda olur ki.

Yine Belediyemizin emeğine sağlık. Temizlik işleri gerçekten çok güzel çalışıyor. Lâkin hayvan severler; Evlerindeki yemek artıklarını, bayat ekmekleri etrafa saçıyorlar. Ayıp be… Bu durum sadece belediye ile işlerin bitmeyeceğinin ap açık bir göstergesidir.

Halkın bilinçli olması esastır. Bu olmaz durumun nedenlerini ile maddeler halinde anlatmaya çalışıyım ki, bir bakış açısı suna bileyim.

  1. Ekmek nimettir. Nimete saygısızlık iyilik getirmez. İnancımız ve kültürümüz bunu böyle söyler. Allah rızası için yerlerde sürünen ekmeklerin haline, yemek artıklarının haline bir bakın. Eğer içinize sindire biliyorsanız ben sizlerden özür dileyim.

  1. Görüntü kirliliği yapmaktadır. Nevşehir’in en cici Mahallesine yakışıyor mu? Yoksa tüm Nevşehir’de durum aynı mı? Bilmiyorum. Mahalle peyzajı ve temizliği o mahalle hakkında bir kanı oluşturur. Mahallemiz pis mi diyelim?

  1. Güneş altında ve açık havada yiyecek artıkları çabuk bir şekilde fermantasyona uğrar ve bozulur. Bu sayede tiksinmeyi bilmeyen hayvanların dahi yiyemeyeceği bir duruma gelir. Mikrop üreteceği de ihtimal dahilindedir. Hiçbir şey yapmasa yaz aylarında sinek faunasını geliştirecektir.

  1. Hasta veya parazitli hayvanların bu yemek artıklarından yemesi olmadık hastalıkların yayılmasın neden olacaktır. Bu hastalıkların insanlara da bulaşması zor olmayacaktır.

  1. Yemek artıklarının ve ekmeklerin doğaya gelişi güzel bir şekilde atılmasının bir de stratejik sakıncalıları bulunmaktadır. Hayvanlar en kolay yiyeceğe ulaşmak isterler. Bulunlarsa bunu hemen değerlendirirler. Oysa doğa kendi dengesini kurmuştur. Doğada bir hayvan, özellikle de kuşlar doğal yem olan tohumları yerler veya üstlerine bulaştırıp, floranın gelişmesine, ağaçların yaygınlaşıp çoğalmasına akıllara zarar bir şekilde katkıları olmaktadır.

Kargaları buna örnek vermek sterim. Tohumların çok olduğu mevsimlerde istif yaparlar, kışın yerler. İstif depolarının büyük bir kısmını unutur, yeni fidanların çıkmasına vesile olurlar. En çok ta ceviz ağacı ekiminde yararlıdır. Doğa fareyi meşe ekmekle görevlendirdiğini bilmemiz gerekir. Ardıç kuşu namı değer sığırcık ardıç tohumlarını yerler. Sindirim sistemlerinde bir takım fermantasyona uğrayan ardıç tohumları kuşun dışkısından çıktığında tohumun fidan olma olasılığı %99 un üzerindedir. Ardıç olsun, meşe olsun doğanın geliştirdiği hangi ağaç olursa olsun bu bir zenginliktir. Biz insanlar iyilik yapalım derken hayvanların bu görevini çok çabuk unutacağını, toprak parçalarının ağaçlardan azade kalacağını hesap etmek zorundayız. Oysa bu ekicilerin sayıları gerçekten çok fazladır. Aynı onlara alışkanlıklarını unutturmaya çalışan insanlar kadar….

Hırka Dağına çıkmıştım. Zirvede ne bir ağaç vardı ne de bir kuş vardı. Kantarit türü böceklerin orada koloni oluşturduğun görmüştüm. İnsanların üstüne başına yüzlercesi saldırıyordu.

Kuşların veya ağaçların orada bulunması doğal dengeyi getirecekti. Vilayetin, belki de tüm Anadolu’nun en yaşlı ağacı oraya pekte uzak değildi. Namı değer kara dut. Devlet tarafından koruma altına alınan bu ağacın 3500 yaşında olduğu karbon testleri neticesinde belirlenmiştir. Bu ulu ağacı da kuşların ektiğine inanıyorum.

Bu önemli konunun çözümü elbette ki zor değildir. Haftanın belli günleri poşetlerle hazırlanmış bu atıklar toplanıp, hayvan barınaklarına ulaştıra bilinir. Kültürümüzde esas olması lazım gelen de israftan uzak durmaktır. Bu zor bir disiplin değildir. Efendim, dünya açlık çekiyor, bizde bu israfa ne demeli bilmiyorum. Ayrıca atılan ekmeklerin, ta tarlada buğdayken ne hallerde sofranıza geldiğini bir düşünün. Yöremizde kıtlık yaşanan yıllar olmuştu. Atalarınız kalksa bunları görse eminim ki, kulaklarınızı çekerdi. Yok olunca kıymeti artan değerler, var olduğu zaman da değerlidir. Allah’a verdiği nimetlerden dolayı şükrümüzü eksik etmeyelim ve nimetlerine saygı gösterelim. Ekmek doğanın ürünüdür. Bizler doğanın bir parçasıyız. Doğa hiçbir zaman bizim malımız olmadı. Olmayacakta… Doğa unutmayalım ki, biz insanlardan daha beter zarar vericileri gördü ve yendi. Doğayı sevmek için onu tanıyalım.

Makalelerimin konuların genellikle halkımdan gelen talepler doğrultusunda belirler yazarım. Mahallemizde bir ağabeyimizle sohbet ederken bana sokak köpeklerini şikâyet etti. “Geçen bir alacalı köpek beni sıkıştırdı. Eve kendimi zor attım.” Dedi. Zahir yine köpekler bir ilkokul çocuğunu sıkıştırmış, bizde müdahale ile kurtarmıştık.

Bu hayvanların mekânları zaten kısıtlı olan çocuk parkları ve oyun alanları olduğu için de ayrı bir risk taşımaktadır. Dışkıları, salyaları varsa parazitleri, mantarları vs. tehdit unsurlarıdır. Çocuklarımızın ise vücut savunma sistemlerinin tam gelişmediğini de söylemek zorundayız.

Mart ayı koşarak gelmektedir. Zira mart ayı köpeklerin kızan olduğu mevsimdir. Bu aylarda köpeklerin aynı sokak çeteleri gibi davranışlar sergileyip, en uslu bilinen sokak köpeğinin bile mod değiştirip olması gerekenden daha vahşi davrandıkları bilinen gerçeklerdir. Bu konuda görevlileri ve sorumluları göreve davet ediyorum. Önlem alalım. Ya değilse ders alırız, “Ne oldu sanki, abartıyorsunuz.” Derseniz, bizde “Has bel kader bir şey olmamış.” Deriz. Halbuki olmuştu, geçmiş makalelerimde bu konuyu tekrar tekrar işlemiştim. Kaç sefer daha işlerim bilmiyorum. Bu da bir imtihan sanırım.

Saygılar, sıhhatler ve sevgilerle kalın.