İnsan da dört temel rol kategorisi vardır:
Birincisi somatik olandır, ki yiyen,içen,yutkunan,uyuyan özellikleri barındırır.
İkinci rol kategorisi Psişik olandır,ki seven,üzülen,kızan,üzülen vs. dir.
Üçüncüsü Sosyal rol kategorisidir,ki ait olan,birlikte olan özelleridir.
Sonuncu ve en önemlisi de ‘Transandental rol’ kategorisidir,ki sorgulayan,inanan,anlamlandıran özellikleridir. Her türlü ideoloji,inanç,felsefe ve din bu kategoriye girer. Din tarihte hiçbir şekilde yok edilememiş,anlam ve misyonu değişse de silinememiş bir olgudur. Çünkü insanda ‘inanç geni’ keşfedilmiştir. Transendental rolü gelişmiş kişilerin kaygı düzeyleri düşüktür.
Din bir sığınak, kimlik arayışıdır. Aidiyet duygusu ve anlamlandırma ihtiyacını en iyi karşılayan olgudur. Ancak dini ‘bir afyon ‘ olarak kullanarak insanların beyinlerini yıkayanlar hep varolmuştur. Bunun en güzel örneğini Fetö ihanet şebekesinde görebiliriz.
Kurbanlarını 10/12 yaşlarında seçip, tam da kimlik krizleri yaşadıkları dönemde aidiyet duygularını tatmin ederek ve onlara gelecek ! cennet vaat ederek zihinlerini aşamalı ve sistematik bir şekilde yöneterek kendi milletlerine ihanet edebilecek kıvama getirmeyi başarmışlardır. Elbette dış destekli hareket eden bu şebeke dini duyguları kullanarak insanları afyonlamıştır.
Oysa inancı/dini bir sağlıklılık kriteri olarak gören ‘Moreno’, dini insanın varoluşunu,hayatı ve ölümü anlamlandırmasında çok önemli bir faktör olarak görür. Demek ki dinlerin toplumlar üzerindeki etkisi kadar, insanların kültürlerinin, meşreplerinin, bakışaçıları ve çıkarlarının da dini anlama ve yaşama üzerindeki etkisi önemlidir.(Ölümcül Kimlikler / Amin Maalouf) Ancak bu konu hep göz ardı edilmiştir.
Bundan yaklaşık 50 yıl öncesine kadar faşist bir bakış açısıyla, inanç ve ideolojileri uğruna birbirlerini gözünü kırpmadan öldüren gençler, son on yılda adeta afaziye uğramış büyük oranda değersizleştirilmiştir. Gençler arasında yaygın olan ‘deist söylemler’ bu sürecin sonucudur. Anlam boşluğu içerisinde hayatına sadece hazzı ve kendi çıkarlarını referans alan bir nesil ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu iki uç noktada savrulan toplum inanıyorum ki artık kendi itidal noktasını bulacaktır. Sorunlar doğru okunur ve sağlklı yönetilirse fırsata dönüştürülebilir. Bu anlamda 15 temmuz müthiş bir bilinç tazeleme ve fabrika ayarlarına dönmedir.