AKSARAY (1)

Büyük dağların dibinde, tarih boyunca daima, önemi hiç azalmamış beldeler yer alır.

Neden böyledir ? Bir yere insanlar toplanmışsa, su yaşamsal önem taşır. Yüce dağlara yağan karlar eriyende, kaya kütlelerinin içine, dört bir yana sızarlar, binbir kaynaktan çıkarak insanların susuzluğunu giderirler.

Sular, ayrıca birleşerek çayları, ırmakları oluştururlar; hayvan beslemeyi olanaklı kılarlar. Tarım için sulama suyu sağlarlar.

Yüce dağlar orman, çalı, ot varlığıyla da insanlara büyük yarar sağlar. Ormanın kerestesinden yararlanılarak konut yapılır. Çalı ise yakacak olarak değer taşır. Ot varlığı, yaz sağanaklarıyla tazelenen otlaklar davar, sığır, at sürüleri için yaşamsal değer taşır.

Dağ etekleri, yamaçlar yayla değeri taşır. Ovaları sıcak bastı mı, insanlar yaylaya çıkar. Binlerce yıldır yurt coğrafyasının sonsuzluğunda insanları yaylak olarak değerlendirmektedirler dağ eteklerini.  Ovada sıcaklık 40 santigrat derece de olsa, her 100 metrede sıcaklık 0.6 santigrat derece düşer; böylece 2000-3000 metre yükseltilerde insanlar artık sıcak yaz günlerinin keyfini çıkarırlar; 3-4 ay boyunca bir ilkbahar mevsimindeymişçesine yaşarlar...Yükseltiye bağlı olarak yaz sağanakları da ortama canlılık kazandırır. Doğa böylece canlanır; kurt, kuş, börtü böcek, insan yaşam coşkusuna sahip olur.

……………….

Erciyes Dağı dibinde Kayseri…

Karacadağ dibinde Diyarbakır ve Siverek…

Palandöken dolayında Erzurum…

Ağrı Dağı dibinde Doğubeyazıt ve Iğdır…

Yıldız Dağları dolayında Kırklareli…

……………………..

Hasan Dağı dibinde de Aksaray yer almaktadır.

Genç bir yanardağdır o. Neolitik Çağda Çatalhöyük evlerinde püsküren bir dağ resmi vardır. Kazıbilimciler bunun Hasan Dağı olduğunu ileri sürmektedirler. Çifte doruğu resimde belirgindir.

Hasan Dağı, püskürdüğü yanardağ materyaliyle çevreyi etkilemiş; metrelerce kalınlıkta tüfler, ignimbritler , tüfitler yaylaları oluşturmuşlardır.

Doğuda Erciyes’in püskürdüğü özdeklerle yer yer birbirine geçse de Hasan Dağı Aksaray, Niğde, Nevşehir yöresinin doğasında önemli değişiklikler yaratmıştır. Oluşan platoya gömülen Melendiz Çayı yüzbinlerce yıl içinde oya oya, işleye işleye Ihlara Koyağı’nı yaratmıştır.

Çifte doruklu Hasan Dağı kısaca anlatılıp geçilecek  bir yüzey biçimi değildir. Buzul çağında dorukları işlenmiştir. Günümüzde Helvadere Gölü dağın göğsünde bir turkuaz su damlası gibi insanı kendine çeker. Aksaray Ovası sıcaktan yanarken göl kıyıları serindir. Her yerden kaynayan şifalı maden suları kar kokuludur; içmeğe doyum olmaz.

Aksaray beldesi neden burada kurulmuş ve gelişmiştir ?

Doğa herşeyi hazırlamış ve insanoğluna çağrı çıkarmıştır : ‘’ Gelin buraya köy kurun. Göreceksiniz köyünüz gittikçe gelişecek, büyüyecek, güzel, dikkat çeken bir kent olacaktır.’’

Melendiz Çayı taşıya taşıya ufantı, kırıntı, sürüntü özdekleri , gücünün tükendiği, eğimin azaldığı yere tortulamıştır yükünü . Biz buna alüvyal birikim diyoruz. Oluşan yerbiçimine de birikinti konisi, ya da alüvyal yelpaze…

Irmak yüzeyden akıp giderken, elbet çevresine de sızıntı olmakta; taban suyu varsıllık kazanmaktadır. Toprak bitektir, verimlidir, üretgendir. Irmak taştıkça yeni bir alüvyal örtü alttakinin üzerini kaplar. Ol nedenle veriminde, bitirgenliğinde azalma olmaz. Ayrıca seller, ev yapımında kullanılabilen taşları da getirmiş, hazır etmiştir. Ol nedenle bahçelere ev yapmak da kolaydır.

Ulaşım açısından da belde üstünlüklere sahiptir. İkonium’u Sezarea’ya bağlayan yol buradan geçmektedir. Ankira’yı Kilikya geçitlerine, Toroslara  ve oradan Ovalık Kilikya’ya, Aradeniz sahillerine, İskenderun’a, Suriye Kapıları’na, Belen Geçidi’ne, Amik Ovası’na, Antakya diyarına ulaşan yol da buradan geçmektedir. Tarih boyunca önemi hiç azalmamıştır bu yolların. Dörtyol kavşağında olan beldenin yurttaşları şanslıdır, talihlidir.

İlk Çağ, Pers, Kapadokya Krallıkları, Hellenistik Dönem, Roma, Bizans…Bu yollar hem tecimde, hem orduların gelip geçmesinde önemini hiç yitirmemiştir. Fakat özellikle Anadolu Selçuklu Devleti’nin yol düzeninde Konya-Aksaray-Kayseri omurga önemindedir. Konya’dan doğuya uzanan ışınsal kervan yolları ve günümüzde yıkıntıları bile göz kamaştıra hanlar bu dönemin yadigarlarıdır. Sultan Hanı, Ağzıkarahan günümüze, ne mutlu ki, sağlam olarak ulaşmış kervansaraylardır.

Çin’den, Hind’den başlayan ve Orta Asya’dan, batıya doğru  ilerleyen ipek yolu  gün gelmiş eski önemini yitirmiş. Çünkü kervancı bu yolu güvensiz bulmaktadır. Avrupa’nın şövalyesi, derebeyi, varsıl kralları, varsıl din adamları  elbet Asya’nın baharatına, ipeğine muhtaçtır. Arayışlar sürer ve sonunda yeni yollar bulunur. İhtiyaçlar icadları doğurur çünkü. Deniz İpek Yolu gündemdedir artık. Afrika’nın güneyinden, Ümit Burnu’ndan geçilerek Hind limanlarına ulaşır gemiler. Sonuç, Anadolu için tam bir ekonomik bunalımdır. O görkemli kervansaraylar artık konuksuzdur. Kervanlar gelip gitmez; konup göçmez. Tecim işleri durgunlaşır; alım satım zayıflar. Halk yoksullaşır. Hanlara konup göçenlerden nemalanan esnaf da yoksullaşır ve göçler başlar.

Nalbant işsizdir; çünkü artık nal çakılacak ne at vardır, ne katır.

Semerci işsizdir; çünkü palan, eğer yapılacak hayvan getirilmemektedir artık.

Biçici usta işsizdir; çünkü yolcu yoktur ki, giyit diktiren olsun.

Pabuççu işsizdir; uzun yollarda yürüyen kervancı yoktur ki, artık çizme, kundura diktiren olsun.

Hekim de işsizdir, eczacı da. Sayrı düşen yoktur; çünkü yolcu gelmez olur.

Fırından ekmek çekilmez. Aşçının yaptığı çorbayı içen kalmamıştır.

Küçük mescidin imamı da işsizdir; namaz kıldıracak cemaat yoktur artık handa.

Giderek hanlar bakımsız kalır, harabeye döner. Günümüze ulaşanlar yapıları sağlam olduğundan yıkıntılaşmamışlardır. Sultanhan’ın yapısı; Ağzıkarahan’ın kapısı , onların sağlamlığı ile ilgili sözdür.

………………..

Aksaray’ın kaderi tarih boyunca hep Konya ile ilişkilendirilmiştir. Ol nedenle adı hep Konya Aksaray’ı olmuştur. Mülki idare sisteminde bağımsız il de olsa, il olmaktan çıkarılıp Niğde’ye ilçe de yapılsa, daima Konya Aksaray’ı denilegelmiştir.

………………………

14 Mayıs 2020