B E R L İ N

Almanya’nın farklı şehirlerine değişik zamanlarda eğitim-öğretim veya konferans için defalarca gitmişliğim var. Başkent Berlin’e ise 26 Nisan 2 Mayıs 2022’de ancak gidebildim.

Bayramın ilk gününü de içine alan altı günlük seyahatim birçok yönüyle -kendi açımdan- oldukça iyi oldu. Yaptığım görüşme ve konuşmalarımla dinleyen kardeşlerime de faydalı olmaya çalıştım. Ramazan’ın son günleri ile bayramın ilk günü onlarla olmaktan mutluluk duydum.

Berlin Ataşesi Emre Şimşek ve ben deniz...

Almanya’ya 26 Nisan Çarşamba (Kadir gecesi) günü vardım. Hakkında müstakil sure inen o mübarek gecede Türkiye’deki tarihi camileri aratmayacak estetik ve güzellikteki Şehitlik Camii’nde* (yetkililerin ifadesine göre) iki bin beş yüz kişinin iftar edip, akşam ve teravih namazı kıldığı camide bir de konuşma yaptım. Hiç mübalağa etmiyorum, gördüğüm manzara karşısında kendimi Türkiye’de hissettim. Erkek-kadın, çoluk-çocuk her yaştan insanın yolu dahi trafiğe kapatarak katıldığı o muhteşem gecedeki insanların heyecanı görmeye değer.

İki yılı aşkın devam eden koronavirüsden dolayı bir araya gelmeyen Müslümanlar, böylesi etkinliği bir hayli özlemişler. Bu durum oraya gelenlerin her hallerinden belli oluyordu.

Bu organizenin gerçekleşmesinde rol üstlenen dernek başkanları, din görevlileri ve özellikle teşkilatçılığı ile temerküz etmiş Berlin ataşemiz Dr. Emre Şimşek Bey her türlü takdiri hak etmektedir.

Almanya geçmişte Osmanlıyla olduğu gibi günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti’yle –göreceli de olsa- hep iyi ilişki içinde olmuştur. Özellikle bu iki devletin Birinci Dünya Savaşında aynı ittifakta olmaları bunun en barız kanıtıdır.

Almanya’nın başkenti Berlin’de tarih boyunca çok farklı siyaset ve bilim insanı yetiştiği gibi, birçok tarihi olay da gene burada cereyan etmiştir.

Elbette yazım Osmanlı-Alman veya Türkiye-Almanya ilişkisi hakkında olmayacaktır. Orada bulunduğum altı gün zarfında ataşeliğimizin belirlediği programı aksatmayacak şekilde çok okuyup, çok dinlediğim tarihi olayların geçtiği Berlin’de, gezip gördüğüm mekânlardan ve o mekânlarda yaşanan olaylardan bahsedeceğim.

Bu arada ailelerini bırakıp, hatta hanımlarının da evden gönderdikleri yiyintilerle sahuru birlikte yaptığımız Abdurrahman Çetin ve Muhammed Baki Tuncel hocalarıma ve hanımlarına çok teşekkür ederim.

Sahur yemeğinden

Yukarda bahsettiğim gibi kadir gecesi ve bayram namazı konuşmasını Şehitlik, Cuma namazı konuşmasını Tegel caminde, bunun dışında her akşam iftardan sonra teravih namazı öncesi farklı camilerde konuşmalar yaptım.

ESİR KAMPI

Yerine getirmem gereken faaliyetlerin dışında merak ettiğim yerleri gezip görme imkânım oldu. Bu fırsatı tanıyan ataşemize teşekkür ediyorum. Görmek istediğim yerlerden biri Birinci Dünya Savaşındaki esir kapıydı.

“İslam Şairi”, “Kuran Şairi” ve “Milli Şair” unvanına sahip Mehmet Akif Ersoy, Tunuslu Şeyh Salih ve Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı Eşref Sencer Kuşçubaşı Birinci Dünya Savaşında esir düşen Müslümanları ziyaret etmek için Berlin’e gittiler. Burada dört ay kalan Akif, müşahedelerini “Berlin Hatıraları” adıyla kaleme aldı. Kaleme aldığı bu hatırası 8 Nisan 1915 ila 5 Eylül 1918 yıllarında SEBÎLÜRREŞAD dergisinde on bölüm halinde yayımlandı. Hatıralarında sadece Almanya’yı değil, Almanya özelinde Batı’nın içinde bulunduğu ahvali de anlatmaktadır.

İsmi geçen zevatın Berlin’e gelme sebepleri; Birinci Dünya Savaşında İngiltere, Fransa ve Rusya’nın sömürgesinde bulunan Müslümanların durumlarını incelemek, içinde bulundukları durumun yanlışlığını anlatmaktı.

Müslüman esirlerden yaklaşık yüz bini bu kampa getirildi. Bugün için yıkılmış, yok olmuşsa da esirlerin ibadetlerini yapmaları için bir cami, yiyip-içecekleri lokanta ve yatacakları mekanlar yapılmış. Afrika’dan, Mağripten, Kafkaslardan gelip burada esir olan Müslümanların yaklaşık 980’i burada öl. Bir kısmının mezarı hala orada.

Berlin merkeze yaklaşık bir saatlik mesafedeki esir kampı açık müze halinde. Ataşemiz Emre Bey’le burayı ziyaret ettik. Etrafta metruk bazı binalar duruyor. Fakat esir Müslümanlar için yapılan cami olmadığı gibi yeri dahi belli değil.

BERLİN DUVARI

Batı ve Doğu Almanya döneminde orada yaşayan, muhtelif olaylara şahit olan, duvarın yıkılışına tanıklık eden güzel insan Yusuf Naz, oğlu Muhammed ve dünya tatlısı torunuyla gün boyu oraları gezdim.

II. Dünya Savaşını kaybeden Almanya Ruslar tarafından ikiye bölünmüştü. Bölünmekle kalınmamış aynı zaman da uzunluğu 43 kmyi bulan bir de duvar çekmişti. Bu yüzden Batı Almanya başkentini Bonn’a taşımıştı. Bu taşıma işlemi Berlin duvarının yıkıldığı 22 Aralık 1989’a kadar sürdü.

Duvarın yıkılması aynı zamanda bir kısım insanın umudu olan komünizmin de sonunu getirdi. Duvarın yıkılması demek SSCB’nin de, Doğu Blok’un da dağılması demekti. Öyle de oldu. Nitekim Kominizim/SSCB kuruluşundan yaklaşık seksen yıl sonra hak ile yeksan oldu. Aşağıda isimlerini de vereceğim gibi SSCB’nin son bulmasının ardından 25 devlet kurtuldu/özgürlüğüne kavuştu. (İşin bu kısmı ayrı bir makale konusudur)

Berlin Duvarı kalıntıları

Çok ciddi tarihi olayların, dramatik hadiselerin yaşandığı, ailelerin parçalandığı Berlin’in bu kısmını ibretamiz bir şekilde gezdim. Geçmişin yaralarını her yönüyle sarmaya çalışan Almanya, yaşanmışlıkları unutturmama adına gelen yerli ve yabancı turistlerin görmesi için meşhur parlamento binasının çevresini âdete açık müze haline getirmişler.

Parlamento binası

Almanların Ruslara yenilmesiyle birlikte Berlin özelinde Almanya, Doğu ve Batı diye ikiye ayrılğı bilinmektedir. Bu bölünmede bırakınız komşuları ve akrabaları birinci derecede aileler dahi parçalandı. Duvardan atlayarak Batıya geçmek isteyen çok sayıda insan öldü veya öldürüldü. Bu hadiseleri konu edinen birçok roman, hikâye ve şiir yazılırken, birçok ta film çekildi.

Yukarda değindiğim gibi SSCB’nin yıkılmasıyla NATO’ya alternatif olarak oluşturulan “Varşova Paktı da dağıldı. Varşova Paktının dağılmasıyla beraber komünist blok ülkeleri diye bilinen; Polonya, Romanya, Doğu Almanya, Bulgaristan, Çekoslovakya’da başlayan ayaklanmaların sonunda hemen hepsi başlarındaki POLİTBÜRO üyelerini devirerek demokratik yapıya kavuştular. Diğer taraftan her ne kadar Rus güdümünde olsalar da “Bağımsız Devletler Topluluğu” adını alan Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Kırgızistan da özgürlüğüne kavuştu. SSCB’den ayrılan Gürcistan, Ukrayna, Ermenistan, Litvanya, Estonya, Letonya ve Belerus da Rusya’dan ayrıldı.

Duvarın kalıntılarını, esir değişim merkezini, duvarı geçerken ölenlerin resim ve isimlerini, gezdim ve gördüm. Berlin Duvarı’nın yıkıldığı yerin belli olması için özel bir tuğla döşemişler. Yazıyla da belirtmişler.

Berlin duvarının yıkıldığı simgeleyen taş ve demir üzerindeki yazı

YAHUDİ ANITI

Hitler ve Yahudiler; istisnasız 19 ve 20. Yüzyılın en önemli olayıdır. Kimilerine göre Hitler Yahudi soy kırımı yaptı. Kimilerine gör ise böyle bir şey yok, Yahudiler kendilerine acındırmak için böyle bir senaryo uydurdular. (Tartışmanın bu kısmını ilgililerine bırakalım)

II. Dünya Savaşını kaybeden Almanya, ehlinin çok iyi bildiği gibi Amerika başta olmak üzere İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından bir hayli köşeye sıkıştırıldı.

Buna rağmen çok kısa sürede yaralarını sarıp toparlanan Almanya, kaybettiği insan gücünün yerine başka milletlerden insan çağıracak seviyeye geldi. Bu bağlamdan olmak üzere 1960’lı yıllardan itibaren ülkemizden de çok sayıda insan işçi olarak çalışmaya gitti.

Tekrar konumuza dönecek olursak, mazlum rolünü çok iyi bilen Yahudiler, dünyanın hemen her yerinde kendine yer edinmektedir. Zayıf olduğu zaman medet uman; güçlendiği zaman hiç kimseye aman vermeyen, zulmeden bir anlayışa sahiptir. Amerika’nın da arka çıkmasıyla Yahudiler, alman hükümetlerinden istifade etmek için her yola baş vurdular. Bu konuda Almanya’dan ciddi manada istifade edip, almadıkları hak kalmadı.

Yahudi anıtı; Berlin’de Brandenburg Kapısı ve meşhur parlamento binasının yanı başında, 2711 anıttan oluşan, 19 bin metre kare alana yapılan, 16 milyon avroya mal olan ucube anıtla adeta özür dilmek istemişler. Sadece bu mu? Aynı zamanda o tarihlerde hangi evden kaç Yahudi öldürüldüğünü simgeleyecek şekilde evlerin girişine pirinçten isimler yazılmış.

Yahudi anıtı ve öldürülen Yahudilerin isminin yazıldığı levhalar

BRANDENBURG KAPISI

1788’de yapımına başlanan, 6 Ağustos’ta hizmete açılan, orta kapısından sadece kral/İmparator’un geçtiği, günümüzde araç trafiğine kapalı olan anıt/kapı, 22 Aralık 1989’dan bu yana yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılmıştır. Almanya’nın sembollerindendir.

ŞEHİTLİK CAMİ*

III. Mustafa zamanında altı aylık geçici sefirlik -Büyükelçilik- yapan Ahmet Resmi Efendi ile III. Selim zamanında yaklaşık bir yıllık geçici sefirlik yapan Said Ahmet Azmi Efendi’den sonra Osmanlı ilk resmi sefirini gene III. Selim döneminde Ali Azizi Efendi’yi gönderdi. İlimi eserleri de bulunan Aziz Efendi bir buçuk yıl sonra görevi başında öldü. Kral III. Friedrich Wilhelm Osmanlıya olan saygısından dolayı kendi parasıyla satın aldığı mezar yerini sefirin defni için tahsis etti.

Şehitlik Camii

Oraya defnedilen elçinin mezarı bir müddet kaderine terkedilmiş. Bakımsız kalmış. Osmanlıya ait bu mezarlığa sadece Türkler değil Osmanlı tebaası her milletten insan defnedilmiş.

Değişik zamanlarda satın alınan mezarlık büyütülmüş. Abdülaziz zamanında (1867) mimar Gustav Voigtel tarafından halen duran bir abide yapılmış. Namaz kılınacak bir de mescit yapılmış. Burası o zamanlarMescid-i Meşhed’it-Türki” yani Türk Şehitlik Camii olarak anılmaya başlamış.

San Francisco’dan gelen Ermeni çetesi tarafından öldürülen İttihatçılardan Talat Paşa, Cemal Azmi Bey ve Bahaddin Şeker oraya defnedilmiş. Bilahare Talat Paşa’nın mezarı Şişli Abide-i Hürriyet meydanına getirildi.

Caminin arka kısmında geniş bir mezarlıkta Millî Görüşün kurucusu Dr. Yusuf Zeynelabidin ve eşi de yatmaktadır. Bugün itibariyle caminin arka kısmında kalan mezarlığın tasarrufu Berlin belediyesine ait.

Farklı tarihlerde değişik onarım ve bakımı yapılan cami ve bir kısım mezarlığın tapusu Millî Savunma Bakanlığına aittir. 1980 yılından itibaren kullanım ve tasarruf hakkı Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiş. 1985’de kurulan DİTİB ve Berlin belediyesinin ortak çalışmasıyla yeni bir yapıya kavuşmuş. 1994’de mimar Hilmi Şenalp tarafından Osmanlı mimarisiyle yapılan cami, kültür merkezi ve sair müştemilatıyla Köln Cami’nden sonra Müslümanların Almanya’daki gurur kaynağıdır.

BERLİN’DE BAYRAM NAMAZI

Bayram namazını şehitlik caminde kıldık. Bayram namazı dendiğinde nedendir bilmem aklıma Yahya Kemal’in SÜLEYMANİYE`DE BAYRAM SABAHI şiiri gelir.

Akşam yatarken konuşmacı olarak buranın yerlisi bize göre ise gurbetteki kardeşlerime neden bahsedeyim diye düşündüm. Gördüm ki çoğu zaman önceden hazırlanmak olmuyormuş. İnsanı konuşturan, mekân ve o mekânı hınca hınç dolduran insanlardır. Büyüklerimiz buna zuhurat derler. Bizimki de bir yerde öyle oldu.

Çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, kadın-kız sabahın erken saatinde bayram namazı için Şehitlik Camiini doldurmuştu. Namazı eda ettikten sonra cami içi bayramlaşmanın yanı sıra Büyükelçi, Konsolos, Ataşemiz ve bazı yetkililerle kültür merkezimizde bir müddet çay içip sohbet ettik.

Bayramlaşmadan

Ataşemiz Emre Bey, güzel çok güzel bir iş yaptı. Berlin’deki bütün din görevlilerine merkez camii lokalinde bayramlaşma merasimi tertip etmiş. Gurbette bunun düşünülmesi, yapılması çok değerli. Nitekim çoluk çocuğuyla gelen hoca ve hanımlarının keyfi yerindeydi.

Bayramlaşmadan

Kahvaltımızın ardından bayramlaştık. Çocuklar için bayramın ayrı bir yeri vardır. Onları sevindirmek, mutlu etmek için gerek aileleri gerek tanıdıkları muhtelif hediyeler verir. Biz çocukluğumuzda birinci derecedeki akrabalarımız ve komşularımızla bayramlaşır, büyüklerimizin ellerini öper verdikleri hediyeleri alırdık. Eve gelir, aldığımız hediyeleri anne-babamıza ve kardeşlerimize gösterirdik.

Kısa süreliğine de olsa gittiğim Berlin’de yaptığım, gördüğüm ve yaşadıklarımı detaya girmeden kısa da olsa yazmaya çalıştım. Arap camiine ve Millî Görüş’e ait camilere de gittim. Gittiğim camilerin yetkilileriyle görüştüm. Her Müslümanın dinleri adına bir şeyler yapmaya çalıştıklarını görmek çok güzel. Geçmişe oranla, gruplar arası geçişliliğin fazlalığından mutlu oldum. Diyanetimizin ve özverili hocalarımızın bu hususta ciddi rolleri var.

Gitmeme vesile olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Hoca’ya, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne, Almanya’da gösterdiği misafirperverlik ve mihmandarlığından dolayı Berlin Ataşesi Emre Bey’e, başta Abdurrahman Çetin Hoca olmak üzere diğer hocalarımıza, merkez cami dernek başkanı Ayhan Bey’in şahsında diğer dernek başkanlarımıza çok teşekkür ediyorum.

AHMET BELADA

  • Şehitlik Camii: Şehitlik Camii hakkında tarihî ve akademik bilgi notunu veren genç ve aktif dernek başkanı Yakup Ayar’a teşekkür ederim.

(…) Berlin Türk şehitliğinin temeli Osmanlı Sultanı III. Selim’in Prusya Krallığı nezdine gönderdiği ilk daimî elçilerden biri olan Giritli Ali Aziz Efendi’nin görevi başında iken Berlin’de vefat etmesiyle atılmıştır. Berlin’de kayıtlara geçen ilk Osmanlı mezarı Ali Aziz Efendi’ye aittir. Sonradan vefat eden elçilik görevlileri ve diğer bazı Osmanlı vatandaşlarının bu mezarlığa defnedilmesiyle sayı artmıştır. Alman makamlarının talebi doğrultusunda bu ilk mezarlığın yeri değiştirilmiş ve bugünkü Berlin Türk Şehitliği oluşturulmuştur. Sultan Abdülaziz tarafından Berlin Türk Şehitliğinde yaptırılan abideye Berlin’de vefat eden Osmanlı elçilik görevlileri ve vatandaşlarından ilk beş kişinin adı işlenmiştir.