Akdeniz Rüzgarı

Arnavut kaldırımlı, begonvillerin rengarenk saçıldığı sokaklarda sıcak yaz rüzgarları yüzünü tatlı tatlı okşarken hissettiğin aidiyet ve rahatlamanın derinliği. Arka fonda sakin sakin çalan akdeniz ezgileri. Kimileri için hayatın olağan akışı kimileri için ise uzun koşturmaların ardından ancak gelen bir nebze rahatlama hissi aslında kaybolup giden gençliğin ya da yeni kavuşulan gençliğin kutlaması adeta. Zamanın akışkanlığı içerisinde kendine bir durak bulanlar ne kadarda şanslılar. Alıştıkları kaosun içerisinde yitip gitmemek için çabalayan ve kendini bu çabaya layık görenlerin kendisine verdiği en güzel hediyeler.

Issız, karanlık sokakların içerisinde başını yukarı kaldıranların gökyüzünde yıldızların kayması gibi. Oysa karanlık her akşamın döngüsünde ne kadar kaçarsan kaç seni sobelerken yakalanmanın neşesine katılıp gidenler…Hiç durmadan çalışan karıncalar anlarlar mı? Acaba martıların kendilerini dalgalı denizlerin üzerinde lak lak yaparken ki hallerini. Öyledir ki karıncalar ancak ağustos böcekleri ile hikayelere konuk olmuşlardır. Oysa yer yüzü kadar gökyüzüde vardır. Bu varlığın aynı hikayede yer almasına izin vermeyenler çekilen her karenin içerisinde karıncaların olduğunu ne de çabuk unuturlar. Aynı kendi ışığını unuttuğunda insanlarında seni unuttuğu gibi. Kendini karanlıkta tuttuğunda görülmediğini söylerken spot sana yöneldiğinde tavşanlara gelen donukluk gibi öylece kalırsın. Öyleyse şimdide cansız ve kendine değer atfetmemiş bir heykel misin ?

Işık sana ulaştığında aynaların parlak değilse yansıtabilir misin? Kendinden gelenle birlikte yansıtmak istediğini. Fısıldadığında duyulmayan sesin gerçekten duyanların yanında mı? Peki ya kendine çok gördüğün arnavut kaldırımlı, begonvil kokulu sokaklarda güneşi selamlamıyorsan…soğuktan şikayetçi olabilir misin?