Ölü El’in Gölgesinde: Bir Dünya Savaşının Eşiğinde Türkiye
Sovyetler döneminden kalan “Ölü El” (Dead Hand) sistemi, bugün hâlâ Rusya’nın en karanlık sigortası olarak masada. Bu sistem, Moskova yönetimi yok edilse bile otomatik olarak nükleer füzeleri ateşleyebiliyor. Yani Kremlin susturulsa dahi dünya susmayacak; aksine, büyük bir ölüm sessizliği başlayacak.
Bir kez devreye girerse, hiçbir güç bu zinciri durduramayacak. İnsanlığın kaderi birkaç dakikada mühürlenecek Dünya, belki de insanlık tarihinin en kritik eşiğinde duruyor. Bir tarafta Rusya, diğer tarafta NATO ve ABD. Kıvılcımı küçük bir çatışma bile ateşleyebilir; sonuçları ise kıyamet senaryosunu aratmayacak ölçüde yıkıcı olabilir.
Sovyetler döneminden kalma “Ölü El” yani Dead Hand sistemi, bugün hâlâ Rusya’nın en karanlık sigortası olarak masada duruyor.
Peki böyle bir savaşta ilk hedef kim olur? Cevap basit:
Rusya’nın hemen yanı başında, NATO şemsiyesi altında duran Doğu Avrupa ülkeleri. Polonya’daki üsler, Baltık ülkeleri, Romanya’daki ABD füze kalkanı… Hepsi ilk dakikalarda ateş çemberine girecek. Ardından Almanya’daki üsler ve İngiltere devreye girecek. Eğer iş stratejik nükleer silahlara varırsa, Atlantik’in ötesinde ABD şehirleri de yok olmanın eşiğine gelecek.
Türkiye’ye gelince… Bizim durumumuz farklı değil, hatta daha da karmaşık. Boğazlarımız, Karadeniz’e açılan kapılar; enerji hatlarımız, Avrupa’nın can damarı; üslerimiz ise NATO’nun ileri karakolu. İncirlik ve Kürecik, Rusya’nın hedef listesinde ilk sıralarda. Bir sabah gökyüzünde parlayan ateş topları görürsek şaşırmayalım.
Ancak Türkiye’nin kaderi, sadece coğrafyasıyla yazılmıyor. Siyasi irade de belirleyici.
Tarafsız kalabilir miyiz?
NATO’nun 5. maddesi işlerse zor. Peki savaşa girersek, kaybedeceğimiz sadece üsler mi? Hayır… Ekonomi çöker, enerji tedariki biter, gıda güvenliği ortadan kalkar. Halkın günlük yaşamı, savaşın gölgesinde çaresizce şekillenir.
Savaş, yalnızca cephede yaşanmaz; en ağır yıkımı sokaklarda, evlerde, mutfaklarda gösterir kendini. Eğer Rusya ile NATO arasındaki büyük savaş patlak verirse, Türkiye’nin günlük hayatı bir anda değişir.
Ekonomi ve Para
İlk günlerde borsalar çöker, Türk Lirası dibe vurur. Bankalardan para çekmek neredeyse imkânsız hale gelir. İnsanlar, cebindeki paranın değil, evindeki ekmeğin değerini konuşmaya başlar. Altın ve döviz bir anda bulunmaz hale gelir.
Enerji Krizi
Rusya’dan gelen doğalgaz kesilirse, Türkiye kışın donma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Elektrik kesintileri günlük yaşamın bir parçası olur. Fabrikalar kapanır, üretim durur. Akaryakıt fiyatları fırladığı için ulaşım neredeyse lüks sayılır.
Gıda Güvenliği
Market rafları hızla boşalır. İnsanlar un, yağ, şeker, su için kuyruklara girer. Tarım üretimi savaş ekonomisinin gölgesinde kalınca, temel gıda maddeleri bile karneyle dağıtılır. Bugün bolluğun içinde değerini bilmediğimiz ekmek, yarın altından daha kıymetli olabilir.
Güvenlik ve Barınma
Türkiye’nin güneyinde ve doğusunda savaş ihtimali, şehirlerde büyük göç dalgaları yaratır. Halk, büyük şehirlerden kırsala doğru akın eder. Sığınaklar tekrar gündeme gelir. Uçaksavar sirenleri, çocukların kabusu haline gelir.
Psikolojik Etki
Belki en yıkıcı darbeyi ruhlarımız alır. Sürekli “acaba şimdi mi füzeler düşecek?” korkusu, toplumun ruh sağlığını paramparça eder. İnsanlar, geleceğe dair hayal kurmayı bırakır; tek hayali, sabaha sağ çıkmaktır.
Sonuç:
Eğer diplomasi masaları devrilirse, ekmek fırınlarımız, okullarımız, camilerimiz bile hedef olur. Türkiye, bu savaşta tarafsız kalamazsa, yalnızca stratejik üslerimiz değil, çocuklarımızın geleceği de kül olur.
O yüzden bugünün görevi, savaşı önlemek, barışı korumaktır. Çünkü “Ölü El” bir kez harekete geçti mi, geri dönüş yoktur.
Bugün belki barışın kıymetini bilmeyenler yarın “keşke” diyemeyecekler. Çünkü “Ölü El” bir kez devreye girerse, dünya artık eskisi olmayacak.
Unutmayalım: Barışı koruyamayanlar, savaşta hiçbir şey koruyamaz. Türkiye, önümüzdeki süreçte akıl, sabır ve diplomasiyle hareket etmek zorunda. Aksi takdirde, sadece haritalar değil, gelecek nesillerin umutları da yanar.
Allah, ülkemizi ve tüm insanlığı savaşın karanlığından, nükleer ateşin yıkımından ve zulmün gölgesinden korusun.
Tuncay Dalcı