Bağ Olmadan Kapadokya Olmaz

Bağcılık ve üzüm, tıpkı peri bacaları gibi Nevşehir/Kapadokya'nın olmazsa olmazlarındandır.

Sürmesi, bellemesi, çapalaması, dip açması, boğaz doldurması, gübrelemesi, budaması, filiz alması, yaprak toplaması, kükürt vermesi bilgi, tecrübe, emek ve özen ister. Çünkü ancak "bakarsan" bağ olur...

Kütüğü, çubuğu, filizi, yaprağı, çiçeği, koruğu, üzümü, salkımı "bakana" da seyredene tarifsiz bir keyif ve haz verir.

Bağbozumu ise başlı başına bir kültürdür. Aylar süren, emeğin, zahmetin, alın terinin ve tatlı bir yorgunluğun ardından önce mayhoş tadıyla yaprak sarması süsler sofralarımızı. Bir süre sonra "alaca düşmüş" diye seviniriz üzüm salkımlarına... Çünkü bu durum ekşi koruğun tatlanmaya ve olgunlaşmaya başladığının ilk belirtisidir. Ve sonunda salkım salkım, sepet sepet, kasa kasa, küfe küfe, hevek hevek üzümün tatlı bir berekete ve nimete dönüşünün adıdır; bağbozumu..

Parmak üzümü, siyah üzüm, mis üzümü, keten göynek gibi onlarca çeşit ve lezzette kendini gösterir üzüm...

Pekmezi, pestili, köftürü, şırası, sirkesi her biri enfez lezzetler ve şifa kaynağıdır. Pekmez kaynatılırken ortalığı saran o tatlı, sıcak, burcu burcu buğulu kokuyu içine çekmemiş bir insan bu dünyada "yaşadım" demesin.

Bağcılık doğanın, insanın, güneşin, toprağın, kültürün, meyvenin ve medeniyetin iç içe geçtiği ve harmanlandığı harika bir doğal döngü ve süreçtir.

Acı tarafı ise bağlarımız ve bağcılığımız tıpkı kültürümüz ve medeniyetimiz gibi can çekişiyor. Umulur ki kurtulsun ve eski ihtişamlı günlerine tekrar kavuşsun.

25 Haziran 2025
Mehmet BİÇER

Fotoğraf: Bağ çubuğunda çiçekten koruğa dönen üzüm salkımı.