DAVRANIŞLARIMIZ

1976.Rulo filmi fotografçıya vemiştim. Sadece 12 tane.

Karta basılmış, aldım.

Eve dönerken öğretmen Kenan'a rastladım.

Resimlere bakmak istedi. Tek tek inceledi.

'' Bu adam itin biri; niye çektin ki fotografını ,'' dedi.

Parmağıyla gösterdiği kişi kayınbabam idi.

Ben arkadaşı 5 yıldır tanıyordum, o bizi tanımıyordu, tanıma gereği de duymamıştı.

Resimleri çekip aldım, zarfına koydum.

Kayınbabam ''it'' imiş; ona ne zarar vermişti ki ! Sormadım.

..............................

Bir kasabada yaşam nasıl geçer.

Dedikodu yaygın.

Televizyon yayını var.Tek kanal, ak-kara görüntülü...

Herkes birbirine tv yayınlarında ne öğrenmişse onu aktarıyor.

Gazete alıp okuyan yok. Dergiye para veren yok. Kütüphaneye giden yok.

Herkes, kendi düşüncesinin en doğru, en geçerli olduğunu ileri sürüyor.

Benim Murat 124'e doluşup Kızılırmak kıyılarına, Sarıhıdır köyü dolayına gittik.

Gece yağmur yağmış. Dağlar dumanlı. Serin soğuk arası güzel bir tatil günü.

Biz balık tutacak donanıma sahip değiliz; ne gam !

Orada daima satışa hazır taze yayın, sazan bulunur.

Aldık iki kilo balık. Döndük kasabamıza.

Akşam almak üzere, tanıdık bir manava bıraktım balıkları.

Gönlümüz ferah. Bir çayevine girip oturduk.

Hükümet ha düştü ha düşecek. Yenisini kim kuracak?

Tartışmalar lezzetli. Herkes yüksek sesle olasılıkları sıralıyor.

Tartışmalar zaman zaman sertleşiyor da.

Nerdeyse karşıt görüşlüler birbirine girecek.

Ankara'dan esen rüzgar burada fırtınaya dönüşüyor.

Çıktık oradan. Herkes evine döndü.

Manava uğrayıp balıkları almak istedim. Otomobili eğleyip, indim.

Baktım, kapalı. Örgülü demir kapıdan içerisi görülüyor.

Ortada, koyduğum yerde balık görünmüyor.

Gece boyunca, kediler kokusunu alıp balıkları afiyetle yerler...

Ertesi sabah, okula giderken manava uğradım.

Fazıl'dı adı. Sordum.

Pişkin pişkin sırıttı.

'' Yav hoca, senin balıkları gice yidik yav.Misafirler vardı.''

Ey görgü, görenek ! Nerede kaldın ?

.............................

Nevşehir ili Yakın Çevre İncelemeleri kitabımız için yoğun bir çaba içindeyiz.

Derinkuyu'dan Kozaklı'ya; Acıgöl'den Ürgüp'e her cumartesi yarım gün ( daha tatil tam gün değildi ), pazar günü tümüyle Göre İlkokulu'nda öğretmen emmimoğlu Hüseyin ile gezip dolaşıyoruz. Belediye başkanlıklarını ziyaret edip bilgi alıyoruz. Muhtarlardan köyleriyle ilgili bilgi topluyoruz. Derleme iyi gidiyor. Bu arada kitabımızı yayınlayacak Recep İnce de ivdiriyor bizi.

Bu denli yoğun geziye otomobil ne yapsın. Yerli yapım Murat 124 sonunda yorgun düştü. Tavsiye üzerine, Nevşehir Sanayi Sitesi'nde onarımcı Niyazi'ye gittim. Anlattım. Dikkatle dinledi , Sağını solunu gözden geçirdi. Binip Boğazköy yoluna  doğru gidip geldi. Dersim var; saat 10'da başlayacak. Dakik eğitimci hep tedirgindir, dersine zamanında yetişmek ister.

'' Saat kaçta okuldan çıkıyorsun ? ''

'' 16.30.''

''Tamam , 17'de araban cillop gibi olur hoca, gel o saatte, onarım biter.''

Öğleden önce 2; öğleden sonra 4 saat dersim vardı. İşledim. Okuldan çıkıp yürüdüm, yakın. Uzaktan bakıyorum, arabamın motor kapağı açılmış, duruyor onarımevinin önünde. Yürürken, babamın öğrencisi olan egzoscu Mehmet, dükkanından çıktı, kolumdan tuttu.

'' Hele, gel otur. Möhderem öğretmenimin saygıdeğer oğlu, gel , soluklan,'' dedi.

Çay hazırmış. Onarımcı tayfası demli çayı sever. Sormadan bir bardak çay doldurup elime verdi.

'' Buğazın gurumuşdur,iç ! '' Hocam nasıl, sihhati iyi mi? Gine yürüyor mu, dağ bayır ?

İyi olduğunu , emekli olduğunu, yürümeyi sevdiğini anlattım.

'' Arabanı Niyazi'ye bırakmışsın. İnsan bi sorar, ben neyim burda ? ''

'' Bizim okulda tanıyanlar varmış, onlar tavsiye ettiler.''

Yüzüme acıyarak baktı.

'' Çok safsın. Herkesi gendin gibi temiz sanıyorsun. Keşke kilometre saatini yazsaydın teslim ederken. Araban bugün ticari taksi gibi çalıştırıldı. Niyazi Acıgöl'e gidip anasını getirdi. Doktura muayene ittirdi. Sonra tekrar götürüp bırakıp geldi. Yaa işde böyle. Şimdi bunları benden duymuş olma. Tamir parasını isteyince hemen gabul itme. Ne dirse yarısını ver. Bi de sor; bu tozlar Acıgöl'ün yollarının tozu mu di, e mi ? ''

Çay için, uyarıları için teşekkür edip ayrıldım.

Yüzünde geniş bir gülümseme, beni bekliyordu onarımcı Niyazi Usta.

Teşekkür ettim.

'' Vazifemiz hoca ! '' dedi.

'' Borcumuz ne kadar oldu ? ''

Cebinden yağlı bir defter çıkardı. Dökümünü yapmış. Saydı, saydı, saydı.

'' Yahu o kayışları değiştirmesen olmaz mıydı. Sağlamdı daha.''

'' Sana da iyilik yaramıyor yav hoca. Seni dağ başında yolda gordu valla. ''

Öyle bir hesap çıkardı ki. Yeni bir Murat 124 alsam, daha kazançlı çıkardım.

Parmağımla tozları çizdim.

'' Bu tozlar Dobada yollarının tozuna benziyor. '' dedim.

Pişkin pişkin sırıttı.

'' Göre yollarının tozudur yav. '' dedi.

'' Anan nasıl, iyileşti mi ? '' diye soramadım.

'' Oldu olacak bu garip öğretmen arabasını sana versin, parçala parçala sat,'' dedim.

Bindim otomobilime.

İstediği paranın yarısını koyup masanın üzerine,  gazladım.

Arkamdan bağırıyordu cıyak cıyak...

................................

Ürgüp.

1 Ekim 2023