DİDERGİN MÜELLİM

Soğuk bir akşam.

Odamın camları buğulu. Dışarısı hayal meyal seçiliyor.

Gün boyu süren uğultu dindi.

Öğrenciler çekildiler yurtlarına, yuvalarına, toplaştıkları yerlere.

Gezenek, geçenek loş…

Çevremdeki odalar da boşaldı.

Saat 17’yi geçse de ben yerimdeyim.

Verdiğim dersler yormuş beni; çay içiyorum.

Kapı ürkekçe vuruluyor. Çekingen bir açış…”Acaba,rahatsız mı ediyorum! “

Kimdir gelen ? Bir öğrencimin babası mı, ağabeyi mi?

Ahşaminizheyr, müellimbeg !” diyor gülümseyerek.

Anlıyorum. Bir Azerbaycan didergini. Ayağa kalkıp “Hoş gelmişsin! “ diyorum.

Yer gösteriyorum. Koltuğa oturuyor; tedirgin, yorgun.

Tanıtıyor özünü sonra. Coğrafya Profesörü Asgerov…

Pehlivan yapılı…Dışarıda görsem, Toroslardan gelmiş başı karlı bir köylüdür, derim.

Sormadan çay ikram ediyorum. Bilirim ki, severler.

Kitaplığıma göz gezdiriyor.

ProfDr Akademik BudagBudagov’un kitabını eline alıyor:” Budagovmüellim menim hocamdır, görkemli alimdir, ” diyor.

Çayını keyifle içiyor. Dışarısı soğuk. Mutlulukla içince çayı, ben de ikramıma seviniyorum.

Emrullah müellim,” diyor çekingen bir ses tınısıyla. “ Sizden vezife isterim.”

Azerbaycan üniversitelerinin durumu nasıl? “

“ İntikal dövrü…Ortalık toz duman…Bakı DövletÜniversiteti perişan…CografiyaKafedrası da aynı veziyette…Kimin ne iş eylediği malum değildir.”

Maalesef ben kendim karar veremiyorum sizin burada görev almanız için. YÖK’e başvurmanız gerekiyor. Sonra da, Üniversite Rektörlüğünün kabulü gerekiyor.”

………………

Duvarda Azerbaycan RespüblikasıHaritası’nı gördü.

Daldı.Ayağa kalktı, parmağını bir yere bastırdı.

DilcanDeresi ! Ben o deredeki bir kendde doğmuşam,” dedi.

Bildiğim bir şiirdi. Semed Vurgun’un en sevdiğim eseri…Ezberden okumağa başladım.

Yene gördüm seni Dilcan deresi,

Yadımaçoh köhne zamanlar gelir.

Ömür dedikleri bir kavran yolu,

Ne canlar gederek, ne canlar gelir.

Felekler yaratmış bu yeri cennet-

Desem, çohmünasibheggindir elbet.

Sende var doğrulug, var semimiyyet,

O ibret bağına loğmanlar gelir.

Yazda gülümserken bütün kainat,

Sen de bezenersen, açarsan ganad;

Heyrandır hüsnüne Kasbek, Ararat,

Her ahşam secdene dumanlar gelir.

Daşlar yaralandı günün telinden

Emersen dağların garlı selinden.

Sene gonşu olan Gazah elinden

Vefalı, vefasız mehmanlar gelir.

Yükseler tar sesi her eyvanından,

Guşlarganad salar keçse yanından.

Daşlarboyanmışdı bir gün ganından,

Heyalıma gara dövranlar gelir.

Dalgın dalgın dinledi. Baktım, gözlerinde yaş…Ayağa kalktı, geldi beni kucakladı.

Müellimbeg” dedi duygulu bir sesle “ Memleketten diderginolmuşam, gıymatımı kimesne bilememiş de ondan. Türkiya’yagelmişem. Seni bulmuşam. Semed Vurgun’un Dilcan Deresi’ni ohuyan bir coğrafyaşünaslagarşılaşmışam. Men bundan sonra vezife yapmasam da oluur. Bu seadet meni yaşadır. Sağoool, vaaroool ! ”

Gözlerim yaşardı. Birşey diyemedim.

Eğitibilimdeempati terimi vardır. Bir an, kendimi Onun yerine koydum.Türkiye ile Azerbaycan yer değiştirdi. Baku’ya ya da bir diger üniversitesi olan şehre gitmişim. Bir görev istiyorum. Herkes , yetkili olmadığını söylüyor ; sorumluluk almıyor. Ne yapar, ne ederim !

Kapıya doğru yürüdü. Bir daha kucaklaştık. “Uğurlar ola ! “ Hüdahafizleştik…

Dışarı çıktı. İzledim gözlerimle…

Gezeneğin loş ışığında gözden yitti CografiyaşünasProfDrAsgerov…