GELMEK - TMEK 
Doğumun geliş, ölümün gidiş olduğunu düşünecek olursak, hayatın gelme ve gitme üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. 
İnsan gelir ve gider. Bazen gelirken sevinilir, bazen giderken; bazen gelirken üzülürsün, bazen giderken. Ama sürekli insanın hayatında gelmek ve gitmek vardır. 
Gelmek kadar gitmenin de, mutlak olduğu bir yerde insanın ebediymiş gibi hareket etmesi kadar yanlış bir şey olamaz. Bunun farkında olan insan; akli melekesini kullanarak hareket etmelidirSağlıklı düşünce ve eylemden yoksun kimseler hayatı argo deyimiyle “ti” ye alırOnun için hayat süfli yaşantıdan ibaret kalır 
Ama hayatı, kazanılması gereken imtihan kabul eden kimse için durum öyle olamazİnsan o imtihanı kazanmak için daha temkinli davranır. Yaşamın bir gayesi olduğunu düşünerek hareket eder.  
İnsanların hayatı algılayış biçimi elbette farklıdır. Çünkü insan farklı yaratılmıştır; akıl-zekâ, fizik, idrak, vs…  
Bu bağlamdan olmak üzere, yıllar önce okuduğum, İsmet Özel’in ‘Faydasız Yazılar’ adlı kitabında üç gurup insandan bahseder. 
A – Taş gibi,   
B – Şeker gibi,  
C – Yağ gibi insan. 
A: Taş gibi insan. Sert tabiatıyla, kıran ve kırılan tavrıyla inciticidir. Bu haliyle çevresine zarar verir. O tür insan katı ve anlayışsız tutumundan dolayı haşin ve serttir. Bundan mütevellit suya düştüğünde batar giderKıran ve kırılan haliyle, etkisiz elemandır. 
B: Şeker gibi insana gelince, halk arasında eyyamcı insan diye tanımlanan kişilerdir. Bu tür insanlara göre, hayat yiyip- içip, gezmek ve eğlenmekten ibarettir, onlar için hayat (mutfak-tuvalet-yatak odası) üçgeninde geçer. Önemli olan kendisidir. Kendi menfaatine zarar gelmesin de, gerisi önemli değil. Bu insan tipleri için ilke, ideal, fikir, düşünce, hiç önemli değildir.   
Risk almayan, sorumluluk kabul etmeyen tavrıyla, gelen ağam, giden paşam edasıyla tam bir bukalemun tipli insanlardır. Maalesef cemiyetimizin kahir ekseriyeti bu tip insanlarla doludur.  
Şeker gibi insan suya düştüğünde erir gider.  
C: Yağ gibi insan isebunlar bilge insanlardır. Maziyi bilir, halini değerlendirir, geleceğe ümitle bakar. Bu halleriyle onlar cemiyetin dinamikleridir. Sorunları halledici, ön açıcı ve hedef göstericidir. Bunlar tavrıyla önder insandır. Meselelere yaklaşımı hissilikten ziyade akl-ı selimledir (profösyönelcedir) 
Toplumun menfaatini gerekirse kişisel menfaatinin önüne geçirir. Seven, sevilen haliyle mutemet kimselerdir. Kendine yapılanı unutmaz ama kindar değildir. Bu tür insanın temel anlayışı, affedici ve hoşgörü olmasıdır.  
Bu tip insanlar yağ gibi olduklarından suya düştüklerinde, ne batar ne de erir. Suyun yüzeyinde kalır. Gelen ve gidecek olan insan bu tür birisi olmaya çalışmalıdır 
Birçok kimsenin geldiğini ve gittiğini gördük. Gidenlerin bazıları hakkında güzel sözler söylerken, bazıları hakkında da olumsuz yorum yaparız.  
Kalanlar gidenlerin durumunu iyi değerlendirmeli. Yaptığı güzellikleri devam ettirmeli, yanlışlarını da yapmamalıdır. Geçmişten ibret almak gerekir.   
İnsan için en kötü şey ne biliyor musunuz? İnsanın kendisi olamamasıdır. Hayatını başkalarının dediği gibi yaşamasıdır. Oysa Allah her kuluna müstakil olarak verdiği aklını, kendinin kullanmasını ister.  
Hiç kimse kimsenin yükünü çekemez. Kimse kimsenin yerine hesap veremez.  
Ahrette, ben ne yapayım bunlar öyle yapın dediler yaptım; şöyle söyleyin dediler söyledim; dendiğinde, Allah bu mazereti dikkate almadığı gibi, ikisini de cehenneme atar(Bakara/165.166.167) 
Hal böyleyken ufak tefek menfaatleri dikkate alarak yanlış adamların, yanlış işlerin yanında olunmamalıdır. İlerde ne yapayım yanlış olduğunu biliyordum ama onu yapmaya ve söylemeye mecburdum deme yanlışlığına düşülmemelidirYol yakınken gerçeğin ve doğrunun yanında yer alınmalıdır. (İbrahim/21.22- Sebe/20.21) 
Her insanın kendine özgü fikrinin olmasıbaşkalarına saygılı olması, nitelikli insan olmanın gereğidir. Eğer farklı akıl, fikir ve düşünce olmasaydı düşünce zenginliği olmaz. Tek tip insan olurdu. Haliyle insanda Mankurt olurdu.  
Eleştirilmekten, yalan ve yanlışlarının söylenmesinden rahatsız olanlar, insanları makamının ve kendisinin olmayan para gücüyle, susturmaya çalışırlar. Onlar kendilerine koşulsuz boyun eğenleri severler.  
Unutmayın, ‘Yanlış yaparsan kılıcımızla seni doğrulturuz’ diyen geleneğin takipçileriyiz. 
İnsan irade koyması gereken yerde sessiz, sesiz kalması gereken yerde çığırtkanlık yaparsa vazifesini yerine getirmemiş olur.  
İnsan kendine güvenenleri hayal kırıklığına uğratmamalıdır. Özellikle yaptıkları ve söyledikleri bağlayıcılık özelliği taşıyan kimseler daha dikkatli olmalı ve adil davranmalıdır. Hemen hepimizin tanıdığı öyle insanlar vardır ki, bir zamanlar “ali kıran baş kesen” tavrıyla fırtınalar estiriyordu, şimdi esamesi okunmuyor. Neden? Çünkü onlar makama şeref katan değil, makamla şereflenen insanlardı. Makam elden gidince onlarda bitiveriyor. 
Ben olmazsam olmaz diyenler yok, ama her şey gene oluyor ve hayat gene devam ediyor. 
Gelmek kadar gitmenin de esas olduğunu unutmamalıyız.   
Öyleyse gelişimizlsevinenleri, gidişimizle de sevindirelim.