TURİZM
SAÇ MERDİVENLER
Hiç şüphesiz turizm en ihtimam gösterilen / gösterilmesi gereken sektörlerden biridir. “Bacasız Sanayi” olarak nitelendirilen bu sektöre bütün devletler olağanüstü gayret göstermektedir. Bugün ülke nüfusundan daha fazla turist çeken devletler var.
Allah yeryüzünde her bölgeye farklı zenginlik bahşetmiş. Ülkeler bu zenginliği iyi muhafaza edip insanlığın hizmetine sunma gayreti içerisine girmiştir.
Ülkemiz Türkiye’nin de her bölgesi ayrı bir turizm merkezi özelliğini taşımaktadır. Karadeniz’in yaylaları, Ege’nin denizi ve kumu, İç Anadolu’nun kaplıcaları, Doğunun dağları v.s. gibi…
Nevşehir’in ise dünyada hiç örneği olmayan “Peri Bacaları” ve “Ören Yerleri” var. Bunlara birde Kozaklıdaki, her geçen gün yıldızı parlayan termal suyumuzu ilave edebiliriz. Bir sürü medeniyete ev sahipliği yapan yöremiz, eşsiz görüntüsüyle insanları mest etmektedir. Elbette her bölge ve her şehir hatta her ilçe, belde ve köyümüz bu imkândan kendisi yararlanmak ister. Yani bu merkezlerin turizm gelirlerinin kendilerinde kalmasını ister. Bundan daha tabi bir istek de olamaz. Ama önemli olan istemek değil gereğini yapmak, hakkını vermektir.Bu merkezlere sadece para getiren yerler olarak bakılmamalıdır.Tarihî miras olarak algılayıp; merkezi hükümetin buralar için yapamadığı yatırım ve hizmetleri yapmaya çalışmaktır.
Son yıllarda ciddi ivme kazanan turizm sektörü,olumlu olumsuz eleştirileri de beraberinde getirmektedir.Nevşehir’de kendisi ile konuştuğumuz etkin turizmcilerin hemen tamamının ortak kanaati:
*Hizmet sunumunun yetersizliği,
*Yatakların ucuzluğu,
*Grup turizminin topluma indirgenmediği,
*Turistlere iyi davranılmadığı gibi şikâyetleri var.
Herkes, özellikle de hizmet sektörünün içinde bulunanlar çok iyi bilirler ki bu iş kolunun geri dönüşü hemen olmaz. Uzun soluklu ve uzun vadelidir. Zira kurumların kendi tanıtımlarının önemi kadar kişilerin birbirine tavsiyeleridebüyük önem arz etmektedir.Zaten uzun soluklu olması da bundandır.
İşletme sahipleri ve kurumlar, işlettikleri yerleri aslına uygun koruyabiliyorlar mı?
Sunum ve bakım konusunda gerekli hassasiyet gösterilebiliyor mu?
Henüz yeni müşahede ettiğim bir merkezimizle ilgili gördüklerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Umarım yetkililerin dikkatini çekmiş olurum.
Geçenlerde İstanbul’dan eşi ve çocuklarıyla beraber çok sevdiğim bir dostum geldi.Kendisine yöremizi bildiğim kadarıyla tarif ettim ve tanıttım.Ayrıca bazı merkezleri de beraber gezdik. Özellikle şehrimizin medar-ı iftiharı konumunda ki, bir beldemizdeki kaleye çıktık. Aman Allah’ım! Bırakın misafirimi şahsen ben ziyadesiyle hayıflandım. Çevresinin nâhoş görüntüsü ve otantik olmayan yapılanmasıyla, son derece bed görüntüsüyle, zaten insanı rahatsız ediyor. Bu durum yetmiyormuş gibi kaleye çıkan merdivenlerin saçtan yapılıyor olması da ayrı bir fecaat!..Hemen oradan bu işe izin verme yetkisi elinde bulunan birini aradım… Durumu paylaştım. Verdiği cevap ilginçti… Beyler lütfen çocuklarımıza güzel miras bırakma adına biraz daha hassasiyet gösterelim.
Burası böylede diğer yerler pek mi aslına uygun? Hayır. Bu bir anlayış meselesi…
Misafir dostum gittiği İspanya ve Fransa’dan örnekler verdi. Doğrusu hayret ettim. Orada tarihî ve yapma binaların son derce titiz bir şekilde korunduğunu, hatta bazı şehirlere (Toledo) dışarıdan göçün bile yasaklandığını duyunca şaşırdım. Sayın Başbakanımız R. Tayyip Erdoğan İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı yaptığı zaman, İstanbul’a vize konulmasını istediğinde, kıyamet kopmuştu. Şimdi şehrin ne halde olduğunu en iyi orada yaşayanlar biliyor…
Ne yapılabilir? Nasıl yapılabilir?’e tipik bir örnek vermek istiyorum. Topuzlu Han. Bir önceki Emniyet Müdürümüz Sayın Dr. Ömer Guralkan büyük bir gayret sarf ederek eski bağcılık, bilahare Özel idare’de olan yeri Emniyet Müdürlüğüne kazandırdı. Oraya önce çok ciddi bir gayretle harika bir lokanta,(Topuzlu Han) ardından Selçuklu mimarisini andıran, Cami ve Şadırvan,bilahare özel bir çabayla muhtelif köy ve kasabalardan getirdiği oluklarla çeşme yaptırdı. Ayrıca ecdat yadigârlarını andıran nefis bir kümbet ve saat kulesi yaptırdı. Bütün bunları yaptırırken gözü rahatsız eden, bir şeyin olmadığı gibi, hepsi de tarihi hatırlatıcı oldukça güzel eserler. Gitmeyenlerin gitmelerini, gidip de gezmeyenlerin bu maksatla bakmalarını tavsiye ederim. Bu inceliğe ve anlayışa sahip olan herkesi tebrik ve takdir ediyorum.
Allah’ın bizlere bahşettiği ve ecdadımızın bıraktığı harika yerleri muhafaza etmekten aciziz. İnsan bu duruma üzülüyor. Bir Fransız turistin, Kapadokya Bölgesini kastederek:“Buralar bizde olsa insanları galoşla gezdiririz.” demesini dikkate alırsak,bulunduğumuz yörenin önemini daha iyi anlarız. Mesela Paris’teki Eiffel Kulesini yaklaşık 1,5-2 saat bekleyip €18 verilerek çıkıldığını unutmayalım.
Var olan zenginliğimizin kıymetini bilelim. Aslına uygun olarak koruyalım.
Ahmet BELADA