GÜZ AYLARINDA DOĞANIN ŞİFA HANELERİ

Ağustos ayını da geride bıraktık. Kış aylarına doğru yol almaktayız. Bir sonraki durak güz aylarıdır. Başka bir deyişle sonbahar. Yapraklar yeşilliklerini kaybetmeye başlarlar. Bozkır bitkileri çoktan tohumlarını ürettikten sonra kurumuştur. Yılın son sıcakları inadına yöremizde postu sermiş ve adeta yerleşmiştir. Önceki senele8rde olduğu gibi yaz yağmurları da pek görülmemektedir. Doğa yaratılış itibarıyla her zaman cömerttir.

Sıcaklarından kavrulan doğaya bir bakarsak yine çok güzel bitkilerle karşılaşırız. Makalemde bu bitkilerin şifa yönlerini sizlerle paylaşmak isterim. İnsanoğlu dünyada görüldüğünden beridir doğa ile barışık yaşarsa mutlu oluyor. Doğayı kirletirse mutlu olmuyor. Yok oluyor. Başka bir makalemdeRomanın yıkılışı ve insanları, doğayı sömürdüğünden bahsetmiştim. Avrupa’nın bütün enerjisini baş şehirlerine çekmişti. İnsan kitleleri orta çağın karanlıklarında aç ve bitap bırakılmıştı. Sömürecek insan kalmayınca Roma yıkılmıştı. İnsan kitleleri bu sefer kiliselerin yobaz papazları ve devletlerinin Tiran yöneticilerinin elinde heba olmaya devam etmişti. Sonunda bu topluluklar veba salgınları ile karşılaşmış, kitleler halinde yok olmuşlardı. Bu öyle bir yok oluştu ki, evcil hayvanlar tekrar doğaya dönmüştü. İnsansızlıktan Alp Dağlarında ormanlar tekrar yetişmeye başlamıştı. Bu günkü ormanların temelinde yatan buymuş. (TRT Belgeseli)

Günümüzde tüm dünya aynı problemlerle uğraşmaktadır. Devletler gelir için doğayı katletmektedir. Amazon ormanları bunlara dahildir. Dünya oksijeninin yarıdan fazlasını üreten denizlerimizi de kirletmekteyiz. Yer altı suları da kontrolsüz bir biçimde kullanılmakta, Su çıkartmak için hazırlanan kuyuların derinlikleri her geçen gün artmaktadır. Kullanılmış sular kontrol edilemezse içme sularını kirletmesi büyük olası olduğu için tehlike arz etmektedir. Kitlelere çevreciliği ve doğa korumacılığını anlatmak için okullarda ders olarak konmasını bir insan olarak arz ve talep etmekteyim. Zira küresel ısınma koşarak gelmektedir. Daha birkaç ay önce haberlerde; Tarihinde ilk kez kutup buzullarına yağmur yağdığı söylenmişti. Güz bitkilerinin tanıtımında bu sözlere yer vermemdeki gaye durumu bir kez daha kamuoyu ile paylaşmamdan ibarettir. Özür dilerim.

Bitkilerin en sağlamları güzün oluşuyor. Alıç, yaban gülü, badem, ceviz, üvez, muşmula, üzüm, ökse otu ve diğerleri…

ALIÇ (Crategus Monogyna) Bodur dikenli bir meyve ağacıdır. Yöremizde birçok çeşidi bulunmaktadır. Çiçekleri, meyveleri, yaprakları, dal parçaları ve kök parçaları şifacılıkta kullanılmaktadır. Aynı zamanda alıç ürünleri çok güzel lezzetler sunmaktadır.

Alıç yüzyıllardan beri kalp ve damar hastalıklarında başarı ile kullanılmaktadır. Kalp kaslarını ve hafızayı güçlendirir. Kan basıncını normale çekmeye yardımcı olur. Damarlar için sağlıklı olmasının yanında idrar söktürücüdür. Sinirsel kalp çarpıntılarını rahatlatıcıdır. Amerikalılar alıcı kalp yorgunluğuna karşı kullanırlar. Uykusuzluğada iyi gelen bu meyve kalp toniği olarak haklı bir üne kavuşmuştur.

Güzün aile üyeleriyle beraber alıç yemek lezzet olduğu kadar bir kür olarak da anlaşılmalıdır. Sirkesini yapmıştım. Kırmızı üzüm sirkesinin içine % 30 civarında ezilmiş alış koydum. Ayrıca birkaç avuçta yaban gülü meyvesini ezip içine kattım. İster sirke olarak kullanın, isterseniz benim yaptığım gibi bir tatlı kaşığı bu sirkeye su katarak akşam yatarken ve sabahları için memnun kalacağınızı biliyorum. Çiçekleri baharın olur. Lezzet itibarıyla ıhlamurla yarışır. Yaprakları keza içtiğiniz çayın içinde de kullana bilirsiniz. Dal parçaları ya ezilerek ya da ince bir şekilde parçalanarak kullana bilirsiniz. Şifa her yerindedir. Alıç veya dal demlenirken 5-7 dakika kaynatmanız gerekmektedir. Yol boylarında, kimyasal ve biyolojik kirliliğe maruz kalmış ağaçlardan hiçbir şey toplamayınız.

YABANİ GÜL (Rosa Canina) Yöremizde kuş burnu, it burnu, gül burnu olarak da bilinmektedir. Kuraklığa dayanıklı, erozyonu önleyici bir çalıdır. Dikenleri gerçekten çok yamandır. Latince isminde Rosa gül demektir. Canina ise köpek demektir. Bu bitkinin kökü antik çağlarda kuduza ve hayvan ısırmalarına karşı yaygın bir şekilde kullanıldığı için bu isimle anılırmış. Bu bitkinin hafif ve etkileyici bir kokusu bulunmaktadır. Ağaçlara aşı yapma merakı olanlar yaban gülüne değişik güller aşılamakla hem tecrübesini geliştirir hem de üzerinde çeşitli güller bulunan enteresan bir gül ağacı geliştirmiş olur. Bu aynı zamanda çok güzel bir etkinlik olarak da değerlendirile bilir. Bir şifa deposu olan bu bitkinin özelliklerinden bahsedelim.

Aliç meyveleri Küçük Dağ Nevşehir. Dedeoğlu Arşivi

Yabani gül meyveleri Vadiler. Dedeoğlu arşivi

  • C vitamini kaynağı olarak; Greyfurt, mandalina, portakal gibi meyvelerin çok çok önlerindedir.
  • Soğuk algınlığı, vücut kırgınlığı, nekahet, kabızlık, safra kesesi ve böbrek rahatsızlıklarında mide ağrı ve kramplarında kullanılır.
  • Yaban gülü yağının yaşlanmayı geciktirici etkileri bulunmaktadır.
  • Stres, sigara ve egzoz gazlarının kötü etkilerine karşı kullanılmaktadır.
  • Kolesterolü düşürmeye yardımcıdır.
  • Ağır metal içermediği için çocuk gıdası olarak da düşünüle bilir.
  • İyi bir kan temizleyici olarak da düşünüle bilmektedir.
  • Yoğun vitaminlerinden dolayı göz dostu olmasının yanında romatizmada da kullanılmaktadır.
  • Bağırsak yumuşatıcıdır.
  • Cinsel güçsüzlüklerde kullanılmaktadır.
  • Şeker hastaları ve şekersiz çay içenler yaban gülü meyvesinin de çayını içip bünyesindeki vitamin ve minerallerden faydalana bilirler.

Avrupalı şifacılar bu bitkinin meyvelerini; Kabızlık, şeker hastalığı, boğmacada, rahim kanamalarında kullanmaktadırlar. Eski terkiplerde ise; Ağız kokusuna, damar sertliğine, dinç ve zinde kalmak için 100 gr. Yaban gülü meyvesini yeteri kadar şeker katıp reçel yapılır. (Tezkere 1-330)

Bir başka uygulama ise; 10 gr yaban gülü meyvesinin kına ile karıştırılıp saçlara sürülmesidir. Daha nice rahatsızlıklarda kullanılmaktadır. Bu meyve gücünü içinde barındırdığı vitamin ve minerallerden almaktadır diye düşünüyorum.

Alıç meyveleri küçük Dağ Nevşehir. Dedeoğlu arşivi.

Yaban gülü çiçekleri Küçük Dağ Nevşehir. Dedeoğlu arşivi.

Bitkideki verilere bir göz atalım: A, B1, B2, C, K ve P vitaminlerinin yanında ise; Kalsiyum, fosfor, potasyum, sodyum magnezyum, mangan, demir, bakır, çinko, selüloz, protein, kırmızı renginden dolayı pigmentler açısından da zengindir. Tüm bunların yanında bilinen bir yan etkisinin olmayışı gerçekten bir avantajdır.

BİTKİNİN TOPLANMASI VE MUHAFAZASI: Toplanan yaban gülü meyveleri doğranarak çekirdekleri temizlenir. Sonra gölgede kurutularak cam veya seramik kaplarda hava almadan saklana bilir. Meyve çekirdekleri de bu ortamda değerlendirile bilir.

Demlemesi bir bardak kaynar suya 1-2 çay kaşığı yaban gülü ezmesi atılarak demlenir. Şerbeti: 1 Litre kaynar suya ezilmiş meyveler 2-3 çorba kaşığı atılır ve sabaha kadar demlenmesi sağlanır. Sonra süzülüp şişelenir. Bu demlemenin içine; Ihlamur, tarçın, karanfil, zencefil veya buna benzer bitki tozları karıştıra bilirsiniz. Yine keza şırasına kış çayı denmektedir.

ÖKSE OTU (VİSCUM ALBUM) Ülkemizde; güvelek, ökse otu, çekem,purç, gökçe, gevele olarak da bilinmektedir. Asalak bir bitkidir. Kışın yapraklarını dökmez. Saçak gövdesi ile ağacın dallarına tutunur. Ağacın öz suları ve aromalarıyla beslenip hayat bulur. Yöremizde en çok badem ve kayısı ağaçlarında bulunmaktadır. Ayrıca; Elma, ardıç, söğüt, muşmula, armut ve çam ağaçlarında da görülmektedir. Yaprakları hâkî sarı renkte olup etlidir. Çiçekleri sarı-beyaz, meyveleri küçük beyaz renktedir. Meyve torbalarının içi yapışkan bir sıvı ile kaplıdır. İnsanlar bu meyve toplarının içindeki yapışkan malzemeyi yüz yıllardan beridir yakı ve yapıştırıcı olarak kullanmışlardır. Yeri gelmişken şöyleyim meyveleri insanlar için zehirlidir. Ökse otunu kuşlar ağaçtan ağaca taşımaktadır.

Şifacılıkta kişiye özel ökse otu yetiştirilecekse tohumlar hedef ağacın dalları çizilerek ve üzeri bezle örtülerek yetiştirilmektedir.

Güvercinlik vadisi sırtları Ökse otu sarmış bir ağaç. Dedeoğlu arşivi

Ökse otu şifacılıkta ünlü bitkiler arasındadır. Bu bitkinin en enteresan özelliği bulunduğu ağacın özelliklerini de taşımasıdır. Elma ağacı, çam, kayısı, badem, söğüt gibi ağaçların özelliklerinin yanında bitkinin kendi özellikleri de içeriğini zenginleştirmektedir. Bunun için kişiye özel denilmektedir.

  • Tansiyon düşürücü olarak kullanılmaktadır.
  • Mide rahatsızlıklarında yardımcı bitki olarak düşünülmelidir.
  • Burun kanamaları, sancılı âdet kanamaları bitkinin tedavi alanlarıdır.
  • Ökse otu; kalp kaslarını güçlendirmek, yüzeysel kılcal damarların duvarlarını sağlamlaştırmak içinde kullanılmıştır.
  • Eski tababet kitaplarında şişliklere lapa olarak kullanılmıştır.
  • Zeytin yağı ile karıştırılıp güneşte demlenir. Saçları güçlendirici olarak bilinmektedir.
  • Eski kelt rahipleri her hastalığı iyi edeceğine inanmışlardı. Epilepsiye karşı uygun bir bitki olduğundan söz ederler.
  • Dr.Bohn günümüzde ökse otunu kronik kramplara ve histeri krizlerine karşı önermektedir.

Ökse otu sarmış bir kayısı ağacı. Uçhisar. Dedeoğlu arşivi.

ÖKSE OTUNUN KULLANIMI: Günümüzde soğuk demleme yaygın olarak kullanılmaktadır. Akşamdan ufalanıp bir su bardağı suyun içine atılan souk demleme sabahleyin içilmektedir.

  • Ceviz içi zarı- ökse otu İkiside soğuk demleme ile kullanılmaktadır. Bunları ayrı ayrı soğuk demleyip sabahları içe bilirsiniz.
  • Ökse otu- Civan perçemi, Ökse otu- ısırgan, Ökse otu-alıç gibi bitkilerle karıştırmak istiyorsak; Civan perçemi gibi bitkileri akşamdan demleyip, dinlenmeye bırakılır. Ökse otu yaprakları da keza soğuk demlenir. Sabahleyin bu sular karıştırılarak içilir.