Kitap İncelemesi (4): Sarı Yüz

Sarı Yüz… Ne zamandan beri adını duyuyor, karşıma çıkıyordu. Merakta etmiştim ama genel olarak çoksatanlar ve okurları ikiye bölen kitapları düşününce insan tereddüt etmiyor değil…

Kitabın konusu ilgi alanıma giren bir konu olunca büyük bir merakla okudum. Önce konusunu, sonra da düşüncelerimi yazmak istiyorum: June Hayward, yazarlık sürecinde başarışız olmuş ve hiçbir zaman ise tam manasıyla, hakkını vererek yazamamış bir yazar.

Athena Liu ise yazdığı kitaplarla ses getiren, başarılı ve (bence) yazarlığın hakkını veren bir yazar. Bu iki yazarımızın tanışıklıkları, iletişimleri, sohbetleri var ama tam olarak da arkadaş değiller. June, Athena’nın başarısını, şöhretini kıskanıyor. Bir ilk çıkan, başarısız olan eserine bakıyor bir de Athena’nın eserlerine…

Artık başarılı bir yazarlık süreci olduğundan nazara mı gelmiştir yazarımız, bilinmez. Athena Liu ölür. Özerinde çalıştığı, taslağını hazırladığı eserini ise June çalar. Aslında ilk zamanlar iyi niyetli görünür, Athena’nın eseri basılsın ister ama taslak halini beğenmez, üzerinde oynar ve bu kitaba kendi emeğinin daha çok olduğunu düşünür. Hem vicdan azabı hem de bu gerçeği sakladıkça başına belaları çektiği süreç başlar…

June Hayward karakterin üzerinden yazarlık, sosyal medya ve ırkçılık temalarını okuyoruz. June’nin çaldığı eser Çinlilerle ilgili bir eserdir, çünkü Athena Çinlidir. Kitap ilk çıktığında ne kadar yazarlık, başarı duygusunu tatmin etse de June. Zamanla bu eserin kendine ait olmadığını iddia edenler olur, sosyal medya ise burada devreye girer. Özellikle Twitter linçlerine dayanamaz (sözde) yazarımız.

Yazarlığı sevdiğini, yazamadan yaşayamayacağını söylese de istediği şey yazmak gibi görünmüyor. O ilgi, şöhret, zenginlik, başarı istiyor. Bunu istediği o kadar belli ki… Hikâye June Hayward’ın açısından anlatılıyor (benli anlatım kullanılıyor) ve kendini öyle masum gösteriyor ki…

Yaptığı yanlışların yanlış olmadığını öyle inandırıyor ki kendine…

June’ye göre Athena çok iyi biri değil ve bu yaptıklarını kendine mübah görüyor. Athena nasıl biri bilinmez, çünkü hikâye onun açısın anlatılmıyor, June bencilce kendi hikâyesini anlatıyor. O kadar bencilce anlatıyor ki bazen Athena’nın gerçek hikâyesini öğrenme isteği uyandı ben de…

R. F. Kuang’ın okuduğum ilk eseri oldu, yazarın bir başka kitabını ise daha şimdiden okunacaklar listesine aldım. Yazarın kalemini sevdim. Sarı Yüz’ü beğeneceğimi düşünmüyordum ama gerçekten beğendim. Kaç gündür elimden düşürmediğim, yazarlıkla ilgili yerlerin altını çizdiğim, akıcı ve eğlenceli bir eser okudum.

“Bir kitap ne kadar popülerleşirse ondan nefret etmekte bir o kadar popülerleşir.” (97. sayfa) Kitaptan geçen bu alıntı, kitabında kaderi olmuş gibi…

Ama okumayı sevenlerin bu kitaba bir şans vermesi gerektiğini düşünüyorum…