İSTANBUL: 2025 MAYIS

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı

Hafiften bir rüzgar esiyor.

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar ağaçlarda.

Uzaklarda çok uzaklarda

Sucuların hiç durmayan çıngırakları,

İstanbul' u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum , gözlerim kapalı.

Kuşlar geçiyor derken

Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık,

Ağlar çekiliyor dalyanlarda,

Bir kadının suya değiyor ayakları,

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı

Serin serin Kapalıçarşı,

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa,

Güvercin dolu avlular,

Çekiç sesleri geliyor doklardan

Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı,

Başında eski alemlerin sarhoşluğu,

Loş kayıkhaneleriyle bir yalı.

Dinmiş lodosların uğultusu içinde.

İstanbul'u dinliyorum , gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

Bir yosma geçiyor kaldırımdan,

Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.

Bir şey düşüyor elinden yere,

Bir gül olmalı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.

Alnın sıcak mı değil mi, biliyorum.

Dudakların ıslak mı değil mi biliyorum.

Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından

Kalbinin vuruşundan anlıyorum.

İstanbul'u dinliyorum.

Orhan Veli Kanık'ın ünlü şiirini Cem Karaca'nın yorumuyla dinliyorum. Gezip dolaşırken, mırıldanıyorum , ''İstanbul'u dinliyorum gözlerim açık '' diye küçük değişiklikle...

24 saatte 25 saat yaşayan dünya kenti...

Balkanların, Ortadoğu'nun, Kafkasya'nın, Doğu Akdeniz havzasının en büyük metropolü...

Bolu ile İstanbul arasnda yolculuk yapan,kentler nerede başlıyor nerede bitiyor, ayırdedemez.

Bolu, Sakarya, Kocaeli, İstanbul...Nerdeyse aralarında boşluk kalmamış gibidir.

Trakya'dan İstanbul'a girenler için de aynı durum vardır. Ergene Havzası, Çorlu, Çatalca, Çekmece gölleri...

16 milyon denilse de bu metropolün nüfusu belki de 20 milyon olmuştur. New York, Tokyo, Londra, Mexico City artık İstanbul'la karşılaştırıldığında daha az nüfuslu sayılmaktadırlar.

Avrupa'nın, Asya'nın, Latin Amerika'nın öyle ülkeleri var ki, toplam nüfusları İstanbul kadar değil...Hatta Benelüks toplamı bile İstanbul etmiyor. Baltık ülkelerinden Estonya, Letonya, Litvanya'yı biraraya getirseniz yine İstanbul kadar olmuyor.

Sadece ilkokul, ortaokul, lise, üniversitelerdeki öğrenci sayısı bile birçok ülkenin toplam nüfusundan daha fazla olmalı.

Acıbadem Köprüsü üstünde durup Ankara'yı Harem Oto Terminaline bağlayan , Üsküdar'a doğru giden çift şeritli yolu izliyorum. Sonsuz bir akış. Motorlu araç seli. Avrasya Tüneli önünde sıkışıklık kendini gösteriyor.

Aşağı inip Metro'yu kullanıyorum. Sabiha Gökçen ile Kadıköy arasında düzenli çalışan bu çağdaş ulaşım yolunu 1 ay boynca her gün kullandım. Planlayanlara, yapanlara, işletenlere bin saygı, milyon şükran...

Ne yapılsa yeterli olmuyor İstanbul'a.

2 Gazhane Odul 2

Moda Tramvayı nostalji yaşatıyor. Tüm İstanbul'da 1960'larda raylar söküldü. Kim akıl verdi, kim uyguladı, neden tüm dünyada kentlerde raylı ulaşım düzeni geliştirilirken bizde yokedildi. Bu bir muamma...Dünya petrol lobisi mi etkili oldu, lastik sanayii devleri mi, otobüs üreten büyük Avrupa firmaları mı ?

İstanbul'a yılda ancak bir ay kadar bir süre ayırabiliyoruz. Fazlası bütçemisi sıkıntıya sokar. Her gidişimizde ulaşım kolaylıkları bizi sevindiriyor. Kadıköy ile Üsküdar arasında deniz motorları, vapurlar çalışmağa başlamış. Karayolunun dağdağasından uzak, minibüse, otobüse muhtaç olmadan Asya kıyılarının güzel gökçe göğertili yamaçlarını, mahallelerini, camilerini, askeri okullarını, Haydarpaşa tesislerini seyrederek, Kız Kulesi açıklarından ''tenezzüh'' ün ayrı bir zevki var.

Hep söylenir: Dünyada tek bir devlet olsaydı yönetim merkezi muhakkak İstanbul olurdu. Bu sözün Napoleon Bonapart'a ait olduğu ileri sürülür. Kesin değil. Akka'da ,Waterloo'da yenilmeseydi belki gelir İstanbul'u görürdü mağrur Korsikalı cüce.

Bu fakir, coğrafyacı olsa da çok fazla gezmiş sayılmaz. Londra, Bradford, Leeds, Nottingham, Bükreş, Budapeşte, Tiflis ve bize en yakın Suriye kenti Kamışlı...

İstanbul'la karşılaştırmak mümkün mü bu kentleri...Budapeşte ve Tiflis ortalarından ırmak geçtiği için güzel...Fakat Yahya Kemal'in şiirindeki güzellik bu beldeleri de ikinci plana itiyor.

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul...

Devletimin 65 yaş üstü emekliler için sağladığı olanaklardan yararlanarak bir gün içinde treni de, tramvayı da, metroyu da, vapuru da kullandım. Cebimden 5 kuruuş harcamadan.

İstanbul'da son 5, 6 yıl içinde çok sayıda kütüphane açılmış. Hepsini tek tek ziyaret ettim. Saatler ayırıp kitapları inceledim. Eski Gazhane çağdaş bir kültür, eğitim, bilim sitesine dönüştürülmüş. Ne mutlu, o eski ve işlevsiz kaldığı için paslı, yıkıntılaşmış gaz üretm tesisleri her gün binlerce gence oturup kitap okuma, yeme içme, kitap atın alma hizmeti veren bir görkemli kuruma çevrilmiş.

Yıllardır nerede bir Atatürk ile ilgili sergi var, giidip görmüşümdür. Buradaki sergi bugüne değin gördüklerimin en görkemlisi idi. Yüce Önderimizin doğumundan, sonsuzluğa göçtüğü tarihe , 57 yıl içinde fotografları, hakkında haberlerin yer aldığı yerli ve yabancı gazeteler, büyük ressamların tabloları, haritalar, kullandığı eşyalar...Göz kamaştırıcı bir sergi. Fakat, gönül arzu eder ki bunca büyük emeklerle ortaya konulmuş bu sergi tüm ülkeye taşınsa, herkes görse...

İstanbul benim için bir sahaflar cenneti. Kitap fiyatlarındaki artışa koşut olarak bu mesleğin mensupları da fiyatları çok yükseklere çekmişler. Nadir bulunan kitaplar mücevher fiyatına artık. Piyasada bol bulunan kitaplara bile sahip olmak zorlaşmış. Fiyatları öğrendikçe sanki milyoner olmuşum gibi bir duyguya kapıldığımı itiraf ederim. Diyarbakır'da, Ürüp'te, Acıbadem'deki küçük, mütevazı evlerimizin önemli bölümünü işgal eden kitaplarım eğer gerçekten alıcısını bulsa 25 milyon TL eder diye düşündüm.

Yıllardır görmeyi istediğim, olanak bulup da ziyaret edemediğim Rami Kışlası Kütüphanesi de bana sevinçli saatler yaşattı. Kim düşündü, kim planladı, kim gerçekleştirdi? İstanbul'un Avrupa yakasında bir vaha, bir eğitim-kültür cenneti. Her daldaki kitaplar olağanüstü bir düzende kullanıma sunuluyor. Tarihin derinliklerinde çağdaş bir okuma, inceleme mekanı...Fakat, gezerken bende bir düşünce oluştu : Bu pek yararlı tesis çevresinde boşluklar bulunuyor. Yalnız kütüphane olarak kalmamalı bu eski Kışla. Burası bir yeni üniversiteyi de barındırabilir, yaşatabilir.

Ve Prof Dr Fuat Sezgin rahmetlinin adını taşıyan Gülhane Parkı'ndaki kütüphane ve Müze...İstanbul'a gidip de yalnız yiyip içen, pılı pırtı alan meslekdaşlarımın olduğunu sohbetlerden biliyorum. Eğitimcilerimizin burasını görmesinde yarar var. Görecekler ki öğrencilerine anlatabilsinler. Dünyada böyle bir Müze'nin benzeri yoktur. Nasıl emek verilmiş, nasıl meydana getirilmiş ? Gözlerimde yaşlarla rahmetli bilim adamımızı saygıyla andım gezerken...

Ömür biter, İstanbul bitmez...

Zaten kimse de İstanbul'u tam olarak tanıdığını, bildiğini, tanıttığını iddia edemiyor. Gelecekte,belki bu güz aylarının güzel günlerinde Gökyiğit Botanik Bahçesi'ni gezeceğim. Sırada o var.

İstanbul, her gidişimde beni benden alıyor.

Uskudar Turke1744658493

..................................................................

8 Haziran 2025.