MAKİNENİN MARKASI NEDİR

Bu yoldan çoklar gider

                                                              Aç gelen toklar gider.

Şuayyib’in kahvesinde en çok bu türkü dinlenir.

Burası Seyrantepe Dörtyol.

Şeyhmus, kahvehanenin müdavimlerinden. Hep dalgın, hep düşünceli.

Acaba, şu anda çocukları ne yapıyor ? İyi para kazanıyorlar mı ?

Bir oğlu Dağkapı’da kağıt mendil satıyor.

Bir kızı Üniversite lojmanında bebek bakıcısı.

Bir oğlu Ofis semtinde su satıyor.

Bir oğlu Urfa yolunda  nar şerbeti yapan ustanın yanında çırak.

Bir kızı varsıl ailelere temizliğe gidiyor.

Bir oğlu Kore Mahallesinde değnekçi.

Bir kızı Lahmacuncu Mehemmet’in aşevinde garson.

Bir oğlu Balıkçılarbaşı’nda zeytin satılan dükkanda çırak.

Şeyhmus’un çalışmasına gerek yok . Kaç yerden geliri var. Birçok komşu hanım çiroz gibi kupkuru, hanımı Nergis Hatun etli, kilolu…Çocuklarına şükrediyor.

Şeyhmus’un en sevdiği oğlu Murat, son turfanda…13 yaşında, ilkokulu bu yıl bitirdi.

Murat, Seyrantepe’de Dörtyol’da, Polis Kulübesine yakın bir yerde, küçük bir tabla önünde, iple boğazına bağlı, kenger sakızı satıyor.

Sevimli çocuk. Polislerle arası iyi. İstasyonda bir de hanım polis ablası var. Nesrin Abla…Murat en çok onunla konuşmayı seviyor. Nöbetçi olmadığı günler gözleri onu arıyor, özlüyor.

Sakız satıyor yolculara Murat. Doğu ilçelerine giden minibüsler buradan kalkıyor. Taa Mersin’den gelip Van’a gidecek koca otobüsler de burada ‘’ Gıda ve ihtiyaç molası ‘’ veriyor.

Mardin’den gelip Elazığ,Tunceli, Erzincan,Gümüşhane üzerinden Karadeniz kıyı kentlerine giden otobüsler de burada duruyor. Yolcular inip simit yiyorlar, limonata içiyorlar.

Murat, sakız satmasını biliyor. Güzel konuşuyor.  Kazandığı parayı son kuruşuna kadar babasına veriyor. Canı gazoz istese de, içmiyor. Çok pahalı. Canı simit istese de alıp yemiyor. Çok pahalı…Canı leblebi istese…İşte ona dayanamıyor. Alıyor. Ağzının kuruluğunu gidermek için, Polis İstasyonu’nun çeşmesinden kana kana su içiyor.

Murat okumayı da seviyor. Duran otobüslerin içine giriyor. Koltuklarda bumburuşuk gazeteler var. Kibar çocuk. Rica edince, veriyorlar. Çukurova’da, GAP Bölgesi’nde neler oluyor, okuyup öğreniyor.

‘’ Murat, babana söyle, seni okutsun. Bak, burdan binaları görünüyor. Orda, Dicle’nin karşısındaki tepede Tıp Fakültesi var. Sen iyi doktor olursun. Akıllısın. Sakın bırakma okumayı.’’ Nesrin Ablası söylüyor bunu. Nasıl, nasıl, nasıl mutlu oluyor bunları dinlerken. Gözleri parlıyor. Ablasına gülümsüyor. Ellerini öpmeyi düşünüyor. Kendini ak önlüklü bir doktor olarak düşlüyor. Boynunda stetoskop; havalı…

Murat dalgın…

Bir bıçkın delikanlı, babasının Audisini kaçırmış. Ehliyetnamesi de yok. Yolun kenarında iki polisi görünce panikliyor. Hiç hesapta yokken, gidip Murat’a çarpıyor. Durmuyor da. Kaçıp gidiyor Dicle^ye doğru.

Feryat, figan. Polisler çocuğun başına geliyor.

Nesrin Ablası kucaklıyor, Kulübeye götürüyor. Polisler ambülans çağırıyorlar.

Murat kendinde değil. Belli ki kolunda, bacağında kırıklar var.

Ambülans beklerken, babasına haber vermeyi düşünüyor  polisler.

Nesrin Ablası, Murat’ın gömlek cebinde bir kağıt görüyor. Tamam,bu. Babasının telefonu yazılı. Murat’a bir otomobilin çarptığını, ambülans beklediklerini, Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne götüreceklerini, endişe etmemesini söylüyor.

Karşıda bir an suskunluk…

Diyarbakır sıcağında insanı soğuktan titreten ses tınısıyla Şeyhmus’un sorusu :

‘’ Markası nedir lo, bizim oğlana vuran makinenin ? Mersedestir, yoksam yerli  ? ‘’

……………………….

14 Mayıs 2023.